(Son Güncelleme: 07.09.2024) Paris dediğimiz yer, düz bir ovanın ortasından kıvrılarak geçen Seine Nehri’nin çevresine kurulmuş bir kenttir aslında ve Paris’i Paris yapan coğrafi güzellikleri değil, insanoğlunun şehir inşa etmedeki başarısı ve en çok da estetik anlayışıdır aslında. Yoksa bizdeki gibi bir Boğaziçi’ne sahip olmadıkları için ellerinde bulunan bir akarsuyun çevresinde bir hayat kurmanın en güzel örneğini vermişlerdir Fransızlar.
Bu haliyle bile muhteşem bir şehir kurmayı başarmışken, ellerindeki doğa parçası Boğaziçi gibi çok daha güzel olsaydı, şimdikinden çok çok daha güzel bir şehir inşa ederlerdi haliyle. Kaynağı Source-Seine olarak kabul edilen Seine Nehri’nin, Le Havre tarafında Manş Denizi’ne döküldüğü yere kadar yaptığı 776 kilometrelik yolculuğunda bizi ilgilendiren, Paris içindeki kısmından bahsetmek istiyorum bu yazıda sizlere.
Seine Nehri Paris’i yaklaşık olarak ortasından ikiye ayırıyor. Genel hatlarıyla kuzey-güney doğrultusunda olduğunu söyleyebileceğimiz bu ayrımı Fransızlar, nehrin akış yönüne göre sol taraftaki bölüme Rive Gauche (riv goş ya da ğiv goş), sağ taraftaki bölüme de Rive Droite (riv droat ya da ğiv dğoat) adını veriyorlar. Harita üzerinde konumlandırma yaparken bu bilgi önemli. Örneğin Eyfel Kulesi, Saint Germain Bölgesi, Musée d’Orsay – Orsay Müzesi, Lüksemburg Bahçesi – Jardin du Luxembourg, Panthéon vb Rive Gauche’ta; Louvre Müzesi, Opéra Garnier, Champs-Élysées, Montmartre Tepesi, Sacré Coeur vb Rive Droite’ta yer alıyor.
Bir İstanbullu olarak Seine Nehri elbette ki tatsız tutsuz bir su yolu olarak düşünülebilir. Özellikle de mavi denizlere hasret bünyeler üzerinde pek hoş etki bırakmayabilir ama dediğim gibi Fransızlar, düz bir ovanın ortasından akıp giden alelade bir nehrin çevresine öyle güzel bir şehir kurmuşlar ki, elinizde bulunanla yetinir, duruma göre manzaraya aşık bile olabilirsiniz 🙂
Sel taşkınların bazen çok ciddi boyutlara varabildiği için su kenarında gelişmiş bir yaşam biçimi ve alışkanlığı pek yok diyebilirim. Çünkü, örneğin İstanbul’daki gibi Boğaz kıyısında bir kafe ya da restoran ya da ne bileyim, bir park bahçe, yalı şu bu ne yazık ki bulamazsınız. Su kenarında yaşama kültürü sel tehlikeleri yüzünden gelişmediği için, daha çok, korunaklı aktivite alanları gelişmiş. Örnek olarak, Pariste.Net Tv‘de yayınlanmak üzere çektiğim aşağıdaki videoda, 2017 Şubat ayında yaşanan taşkının sonuçlarını izleyerek bunun nedenlerini anlayabilirsiniz.
Hal böyle olunca, Seine kıyısı boyunca yürüyüş parkurları, banklar, tekne kafe ve restoranlar mevcutsa da bizim alışık olduğumuz o tadı yakalamanız zor oluyor. Ama yine de korunak duvarlarının arkasından yükselen, birbirinden muhteşem binalar, parklar ve en önemlisi de nehir üzerindeki birbirinden güzel köprüler Seine Nehri’ni daha bir yaşanası kılıyor.
Yine de su kenarında oturup bir şeyler yiyip içmek için aklıma gelen ilk üç yer olarak, Rosa Bonheur sur Seine, Bistrot Alexandre III ve Les Nautes‘u önerebilirim. Nisan 2017’de hayata geçirilen Parc Rives de Seine projesiyle Seine Nehri kıyıları çok daha keyifli bir hal aldı, oraları da görmeniz gerek bence.
Yine Pariste.Net Tv için çektiğim yukarıdaki videoyu izleyerek Seine Nehri’nin en azından Parc Rives de Seine kısmı hakkında fikir edinmeniz mümkün.
Diğer kıyıda da Pont Royal ile Pont des Invalides arasındaki bölge de yaya ve piknik alanı oluyor ve güzel havalarda burası çok şenlikli bir havaya bürünüyor.
Paris kent merkezinde, Seine Nehri üzerinde 37 köprü bulunuyor. Pont des Arts, Pont Alexandre III, Pont Neuf, Pont de Bir Hakeim gibi birbirinden güzel ve manzarasına doyulmaz köprüleri gördüğünüzde, bunların üzerinden manzarayı seyredip atmosferin keyfine vardığınızda, bu yaşam biçiminin de gayet tadına doyulmaz bir şey olduğunu siz de göreceksiniz.
Herhangi bir gezi programınızda, merdivenlerden aşağı inip nehir boyunca yürürseniz keyifli bir gün geçireceğinizi garanti edebilirim. Gerek karşılaşacağınız manzara, gerek nehir kıyısı boyunca oturmuş ya da uzanmış insanlara bakıp, öpüşüp koklaşan çiftleri seyredip, gitar çalıp eğlenen gençlerin yanından geçerken “iyi ki Paris’teyim” diyeceğinize inanıyorum. Elbette tek başına ya da sevgilisinin dizine uzanmış kitap okuyan kişileri görebileceğiniz gibi, bize hep söylendiği gibi “Avrupa’da arkadaşlık, samimiyet yok” palavrasının gerçek olmadığını, kalabalık genç grupların hep birlikte Seine Nehri boyunca piknik yaptığını, beraber şarkılar söyleyip hoşça vakit geçirdiğini gördüğünüzde anlayacaksınız.
Nehir boyunca yürürken tadınızı kaçırabilecek tek şey, bazı köprü altı geçitlerinde burnunuzu rahatsız edecek idrar kokusu olabilir. Bu konunun sevimsiz olduğunu baştan söylemeliyim; siz de hazırlıklı olursanız fazla hayal kırıklığına uğramazsınız. Tabii ki bu Paris’in değil, bireysel birkaç kişinin ayıbı; o kısımları çabuk geçmeye bakın…
Paris’in turistik merkezinin ortasında, Seine Nehri’ni ikiye ayıran iki ayrı ada bulunuyor. Bunlardan biri Île de la Cité – Cité Adası, diğeri de Saint Louis Adası – Île Saint Louis. Bunlar da gezi programlarınıza dahil olması gereken iki güzel bölge; ihmal etmemenizi öneririm. Bir de en batı tarafında üzerinde Özgürlük Heykeli’nin bir replikasının da bulunduğu Île aux Cygnes var, belki onu görmek de ilginizi çekebilir? Hatta Avrupa’nın en büyük finans merkezi Paris La Défense tarafındaki iki ada, Île de la Jatte ve Île de Puteaux da Seine Nehri üzerindeki en güzel adalardan diyebilirim; onları da görseniz ne güzel olur.
Seine Nehri bazen yeşil bazen kahverengi aksa da teknik olarak temiz olduğu söyleniyor; en azından korkmuyor. Bir Fransız arkadaşımdan öğrendiğime göre Paris’in içme suyu da Seine Nehri’nden sağlanıyormuş! Bu bilginin doğruluğunu internetten araştırmaya cesaret edemedim, çünkü Paris’e geldiğimden beri, çeşmeden su içiyorum ve sadece soğukken tadını çok beğeniyorum ama eğer bu su Seine Nehri’nin suyuysa içimi benim için biraz zor olabilir; o yüzden bazen gerçekleri bilmemekte fayda var 🙂
Yaz aylarında, çok kısa bir süre için de olsa Paris Belediyesi tarafından Paris Plages – Paris Plajları kapsamında nehir kıyısına yapay plajlar yapılıyor. İşte o zaman ortam tam bir şenliğe dönüşüyor. Gerçi nehirde yüzecek bir ortam yok ama garibim Parisliler heveslerini alsın Seine Nehri kıyısı boyunca plaj ortamı oluşturuluyor. İşte o zaman buradaki atmosfer gerçekten cıvıl cıvıl ve yaşam dolu oluyor. Dilerseniz aşağıdaki videomu izleyerek Paris Plajları hakkında fikir edinebilirsiniz:
Seine Nehri’nin keyfini çıkarmak için bir başka seçenek de nehir tekneleri ile yemekli ya da yemeksiz turlara katılmak olabilir. Örneğin meşhur Bateaux Parisiens tekneleriyle böyle bir gezinti yapabilirsiniz ya da Batobus‘ün düzenlediği ring seferleriyle dilediğiniz iskeleden binip dilediğiniz iskelede inebileceğiniz bir gezi seçeneği de var ama bence bir diğer keyifli seçenek de yemekli gezi teknesi Le Calife olacaktır.
Bu tekneler arasında en ünlülerinden biri olan Bateaux Parisiens‘le yaptığım bir geziye dair videoyu yazının sonunda bulabilirsiniz. Hatta aşağıdaki videoyu izleyerek Bateaux Parisiens ile Seine Nehri boyunca yaptığımız gezinti hakkında fikir edinebilirsiniz:
Paris’e geldiğinizde yolunuz illa ki Seine Nehri’ne düşecektir. Gerek yürüyerek kıyısından, bir köprü ile üstünden ya da metro ile hem altından hem üstünden geçerek mutlaka Seine Nehri ile bir ilişki kuracak, Paris’te olmanın tadını bir de bu şekliyle yaşayacaksınız. Dilerseniz ve vaktiniz varsa Seine üzerindeki bir yüzme havuzu olan Piscine Joséphine Baker‘da yüzebilirsiniz bile.
Seine Nehri üzerinde konaklayabileceğiniz tek tekne-otel önerim ise Hotel Off Paris Seine 😉
Keyifli geziler, keyifli keşifler.
16 Comments
Ahmet Bey tekrar merhaba 🙂
Seine Nehir turlarında Navigo Kartın kullanılabileceği tekneler var mıdır..?
Teşekkür ederim.
Merhaba Gönül Hanım,
Navigo kartla Batobus’e binebiliyorsunuz ama bedava değil, sadece indirim sağlıyor ne yazık ki.
Detayları bu linkte bulabilirsiniz:
https://www.pariste.net/seine-nehri-gezinti-tekneleri-2-batobus/
Mutlu günler.
Öncelikle hazırladığınız site için teşekkür ederiz.Ağustos ayında yapacağımız Paris gezisi için tüm planlarımızı sizin sayenizde yaptık.Sizden ricamız şehir merkezindeki glutensiz ürün bulabileceğimiz cafe ve restaurantlar hakkında bilgi verirseniz çok memnun oluruz.Şimdiden teşekkürler
Merhabalar
Öncelikle çok teşekkür ederim.
Maalesef gluten konusu hiç bildiğim ve aşina olduğum bir konu değil. Şehrin birkaç yerinde glutensiz ürün satan market gördüm ama kafe ve restoran olarak hiç dikkat etmedim. Sizin geleceğiniz tarihe kadar bir şeylere rastlarsam paylaşmaya çalışırım.
glutenfreeinparis com diye bir site var, belki o işinizi görebilir.
Mutlu günler.
çok teşekkürler 7-14 Ağustos arası orada olacağız .O tarihe kadar bize bu konuda yardımcı olursanız seviniriz.Teşekkürler
Çeşme suyu konusunda ciddi misiniz ishal olmadınız mı
Suyu doğrudan şebekeye verselerdi belki ama haliyle Seine Nehri'nin suyu temizlenip arındırılarak halkın kullanımına sunuluyor, içiniz rahat olsun.
Ben pariste yaşıyorum kopek bloklarına basmamak için gözüm hep yollarda. O kadar turist agirliyorlar, Eiffel un dibinde fareler cirit atıyor. Bence başka bi ülkeyi ziyarete gidin derim. Hücre anlatıldığı gibi değil.
Hep söylediğim gibi: Herkesin Paris'i farklı. Benim de Paris hayatım beşinci yılını geçti ve söylediğiiniz sorunlar yaşantımda hiç yer etmiyor. Paris'in görülmeye değer bir şehir olmadığını düşünme nedenlerinizi anlayabiliyorum ama bugüne kadar Paris'te gezilip görülecek yerlerle ilgili 460'tan fazla yazı yazdım; hayatı tüm renkleriyle yaşamayı seven gezginler eminim bu yazılar arasında kendileri için görülmeye değer birkaç yer bulacaklardır.
Huzurlu günler dilerim.
İstanbul'dan gidince çok fazla yadırgamadım bazı sorunları bence asıl sorun metrolarda ki idrar kokusu ama artıları çok fazla 2 kez geldim ve hep yürüyerek gezdim.
İlk fırsatta yine gelmek tüm köprülerini yürüyerek gezmek istiyorum.
Elinize sağlık.
Çok teşekkürler Seval Hanım, ilk fırsatta yolunuzun yeniden Paris'e düşmesi dileğiyle. Mutlu günler dilerim.
Bol sans
Temmuzda gidecez Fransa'ya , guzel bi yazi olmus sagolun.
Siz sağolun… Şimdiden iyi tatiller o halde…
Paris'ten döneli bir kaç gün oldu ve Paris'in büyüsü hala benliğimde. Bu büyünün beni hiç bırakmamasını istiyorum. Bu büyüyü hep taze tutabilmem için yazılarınızın önemi büyük. Satırlarınızın büyülü şehir Paris'ten yazılıyor olması, bunu bilmem/hissetmem tarifi mümkün olmayan bir mutluluk duymamı sağlıyor. O yüzden her sabah sitenizi kontrol edip, günlük yazınızı merakla bekliyorum ve okurken sanki ben Paris oluyorum.
Siz her gün yazın ki, ruhumdaki Paris büyüsü hiç ama hiç eksilmesin, hep taze kalsın.
Teşekkürler.
İlk üç ay her gün yazdım ama üç ay sonra hafta sonları kendime tatil ilan etmeye karar verek yazılarımı sadece hafta içi yayınlamaya karar verdim 🙂 Güzel sözleriniz için çok teşekkür ediyorum. Umarım Paris rüyası buradayken de oradayken de bir şekilde mutlaka yaşar hep. Sevgiler.