X

Tur Programı Önerileri I: Paris’te Bir Hafta

(Son Güncelleme: 02.04.2024) Paris’e uzun ya da kısa bir süre için geliyor olabilirsiniz ama bu yazımız Paris’te bir hafta geçirecek olanlar için. Bana en çok sorulardan biri “şu kadar günlüğüne Paris’e geliyorum, nereleri gezmemi önerirsiniz?“. Bu sorunun yanıtı o kadar uzun ve o kadar kişiye özel ki, gerçekten kısa bir yanıt vermek mümkün değil. Üstelik ben bile Paris’e daha önce turist olarak defalarca gelmiş, on yıl Paris’te yaşamış biri olarak Paris’i keşfetmeyi bitirememişken sizlere kısıtlı zaman dilimleri için standart listeler oluşturmak o kadar güç ki… Yine de sınırlı zaman dilimleri için optimum rotaları çizmek kaçınılmaz.

O nedenle ben de “Tur Programı Önerileri” adı altında, fırsat buldukça farklı öneriler sunmaya, süreye ya da konsepte bağlı olarak Paris’i gezmeye gelen kişilerin gezilerini kolaylaştırmak için örnek bir yol haritası çizmeye karar verdim. Bu yazımız Paris’e ilk kez gelip bir hafta kalacak olanlar için olsun: Paris’te Bir Hafta! Ah tabii bir de Paris’te tam bir hafta geçiren insanların hikayesini anlatan yeni kitabım Paris’te Bir Hafta‘yı okuyarak da kendinize çok güzel bir yol arkadaşı edinebilirsiniz.

Daha önce Paris’e geldiyseniz ya da vaktiniz daha az olacaksa yine de bu yazıdan faydalanabilir, daha önce görmediklerinizi seçip kendinize uygun daha kısa bir tur programı oluşturabilirsiniz. Diğer örnek tur programları linklerini yazının sonunda bulabilirsiniz… 

Bu yazıdaki Paris’te Bir Hafta örnek tur programı önerim genel zevke hitap edeceği için önceliği olmazsa olmazlara vereceğim, zamanı daha verimli kullanmak adına da bazı günler için alternatif programlar sunmayı deneyeceğim.

Ayrıca gezi programınız otelinizin konumuna ve uçak saatlerine göre şekilleneceğini de unutmamanız gerekiyor. Bu nedenle ilk ve son günü yarım gün gibi düşünerek bir program hazırlamak daha doğru olacaktır.

Önerdiğim yerler hakkında daha detaylı bilgi için ilgili linklerin üzerlerine tıklamanız yeterli. Bir de Paris’e Ne Zaman Gelinir?, Otel Seçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler ve Toplu Ulaşımda Bilet Türleri gibi yazıları da okumanızda yarar var. Ayrıca Paris’te, önümüzdeki dönemde hangi etkinliklerin olduğunu görüp, ilginizi çeken konserlere, tiyatrolara, müzelere, şovlara ve maçlara bilet almak, gezi programınızı ona göre yapmak isterseniz, Fransa’nın Biletix’i olan Ticketmaster Fransa‘nın sayfasını incelemenizi de öneririm.

Ah bir de şunu söylemeliyim: Paris ve çevresinde bir yerden bir yere nasıl gidileceğini keşfetmek için ben dahil kimseye ihtiyacınız yok. Cep telefonunuzdaki harita uygulamasına kalkış ve varış noktalarının adreslerini yazdığınızda o size, o güne ve saate göre en uygun seçenekleri sunuyor. Tabii uygulamanın her dediğini de yapmayın, Pariste.Net okuyanlar ve derslerine iyi çalışanlar, sunulan seçenekler arasında hangisinin en ideal olduğunu kolaylıkla bulabilirler. Ama rica ederim, bana da sormayın; çünkü bana sorduğunuzda ben de o uygulamalara girip bakıyorum; her yeri ezbere bilmem mümkün değil 😉

Hazırsanız başlıyoruz: Paris’te Bir Hafta…

Aslına bakarsanız ilk üç gün yapmanız gerekenleri Youtube kanalım Pariste.Net TV‘de yayınladığım aşağıdaki videoda özetledim. Bu videoyu izleyerek de ilk üç gün hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Okumayı sevenlerse daha şanslı, çünkü videonun süresi kısıtlıyken okumayı tercih edenler yüzlerce yazı arasına istedikleri gibi dalıp tüm sorularına çok kapsamlı yanıtlar bulabiliyorlar:

1. Gün

Paris’te birinci gününüzde otelinizin konumuna göre ilk durağınız elbette ki değişecektir ama Paris’e ilk kez gelmişseniz gezinize Eyfel Kulesi ile başlasanız iyi olur. Benim önerim önce 6 numaralı metro ile Trocadéro‘ya gelmeniz, buradaki meydandan harika bir Eyfel manzarasıyla “Paris’e Hoş Geldiniz” havasını yakalamanız. Meydanın ilerisine, Eyfel Kulesi‘ne doğru yürüdüğünüzde sağınızda ve solunuzda merdivenler olduğunu göreceksiniz, bunlardan birinden inip Eyfel Kulesi‘ne doğru yürüyebilirsiniz. Kulenin altına, tam orta noktasına mutlaka gidin; oradaki manzara gerçekten büyüleyicidir.

Vaktiniz varsa Eyfel Kulesi‘ne çıkabilirsiniz ama bu en azından yarım gününüzün gitmesi demek. Tercih sizin, hava durumuna göre gezinize devam edebilir ya da kuleye çıkmayı seçebilirsiniz. Biletinizi önceden internetten alırsanız sıra bekleme derdiniz olmaz ama randevu günü ve saati fikslenmiş olacağı için, o gün hava kötüyse bile kuleye çıkmak zorunda kalacaksınız. O nedenle Eyfel Kulesi biletini önceden mi almalısınız yoksa geldiğinizde bilet kuyruğunun uzunluğu ne kadar olur, bu tamamen sizin risk almanız gereken bir durum; işiniz şansa kalmış

Eyfel Kulesi gezinizden sonra hemen alt tarafta, nehir kıyısında bulunan, Seine Nehri gezi tekneleri arasında en ünlülerinden biri olan Bateaux Parisiens‘le bir saatlik bir tur yapmak da hoş bir aktivite olabilir. Yukarıdaki videoyu izleyerek böyle bir gezi yapmanın hoşunuza gidip gitmeyeceğine kendiniz karar verebilirsiniz.

Eyfel Kulesi‘nden nehir boyunca sol tarafa doğru yürüyerek Pont de Bir-Hakeim – Bir Hakeim Köprüsü‘nün oradaki istasyondan 6 numaralı metronun Étoile yönüne binip son durakta inerseniz Zafer Takı‘nın olduğu yere yani Champs-Elysées‘nin başına gelirsiniz.

Bu ünlü bulvarı kıyı köşe keşfetmek istiyorsanız Şanzelize – Champs-Elysées yazısını okuyabilir ya da aşağıdaki videoyu izleyerek bölge hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Tabii en güncel bilgiler her zaman için bu yazılarda 😉

Bulvarın en başına geldiğinizde, tercihinize ve vaktinize göre Arc de Triomphe – Zafer Takı‘na çıkabilirsiniz. Yukarı çıkmaya değip değmeyeceğiniyse Arc de Triomphe – Zafer Takı yazısını ya da aşağıdaki videoyu izleyip kendiniz karar verebilirsiniz:

Zafer Takı‘ndan sonra Champs Elysées‘den aşağıya doğru yürüyerek inebilirsiniz. Zevkinize, ilginize ve yorgunluk durumunuza göre de sağlı sollu kaldırımlarda karşıdan karşıya geçerek aşağı doğru yürüyüşünüze devam edebilirsiniz. İlginizi çekiyorsa Louis Vuitton‘un dev mağazasına bir bakmakta yarar var. Ladurée‘de bir macaron molası vermek hoş olabilir ya da içeriye şöyle bir bakıp çıkmak… 

Bir süre sonra mağazalar bitecek, yeşillik alana ulaşacaksınız. Buradan yolunuza devam ettiğinizde biraz aşağıda sağ tarafınızda Grand Palais‘yi, onun karşısında da Petit Palais‘yi göreceksiniz. Vaktiniz varsa ücretsiz gezilen Petit Palais‘ye girmenizi öneririm, bir de az ileride Seine Nehri üzerinde karşınıza çıkacak olan Pont Alexandre III – III. Alexandre Köprüsü mutlaka görülmesi gereken çok güzel bir köprü. Onun karşısında da Napolyon’un mezarının olduğu Fransız Askeri Müzesi – Invalides var. Grand Palais‘nin sol tarafındaki ağaçlıklı alanda ise Elysée Sarayı bulunuyor.

Champs-Elysées üzerinde yolumuza devam edecek olursak bir süre sonra ulaşacağınız nokta Place de la Concorde – Concorde Meydanı olacaktır. Buradan karşıya geçip Jardin des Tuileries – Tuileries Bahçesi‘ne girebilirsiniz. Bu parkta yürüyüş yapmak, havuz çevresindeki yeşil sandalyelere oturup dinlenmek müthiş keyifli. Dilerseniz parktaki kafelerde de bir şeyler yiyip içebilirsiniz.

Biraz dinlendikten sonra yine hiç sapmadan yürüyüşe devam ederseniz Musée du Louvre – Louvre Müzesi‘ne ulaşacaksınız. Buraya geldiğinizde müzeyi gezmek için hem vaktinizin hem de halinizin kalmayacağını düşünüyorum, o yüzden bugünkü gezinizi burada noktalayabilir, Louvre Müzesi‘ni gezmeyi yarına bırakabilirsiniz. Dilerseniz Paris’te bu ilk gecenizi Moulin Rouge‘da ya da Crazy Horse‘ta bir kabare izleyerek geçirebilirsiniz. Madem güzel başladık, turistik de bir gezi yapıyoruz, o zaman ilk akşam yemeğini de Relais de l’Entrecôte‘ta yemenizi öneririm. Bütçe yapmak istiyorsanız da o zaman sizi Restaurant Monté-Carlo‘ya alalım.

2. Gün

Sabah erkenden Louvre Müzesi‘ni gezerek güne başlamak en akıllıcası olacaktır. Hazır gücünüz kuvvetiniz yerindeyken, en az yarım gününüzü buraya ayırmanız gerekiyor. Tabii ki günlerce gezseniz bitiremeyeceğiniz bu dev müzeyi, ilginizi çeken ve görmek istediğiniz eserlere öncelik tanıyarak gezmenizde fayda var. Biletinizi önceden online satın alırsanız, bilet kuyruğunda zaman kaybetmez, güvenlik kontrolünde ayrıcalıklı giriş hakkınız sayesinde daha hızlı giriş yapabilirsiniz. Youtube kanalım Pariste.Net Tv için hazırladığım ve Louvre Müzesi‘ndeki belli başlı eserleri bir kerede görebilmeniz için en ideal parkuru verdiğim Louvre Müzesi videosunu izleyerek de fikir sahibi olabilirsiniz:

Bir de Louvre Müzesi‘nin karşısında bulunan bir Tax Free kozmetik ve parfüm mağazası olan, üstelik Türkçe alışveriş yapabileceğiniz ve Pariste.Net’e özel indirimler sunan Benlux‘e de Paris’e gelmişken uğrayabilirsiniz. Yine gezimize devam edecek olursak dilerseniz Louvre‘un Seine Nehri tarafından Aşıklar Köprüsü – Pont des Arts‘a, hani şu meşhur, eskiden kilitlerin asıldığı köprüye ulaşabilirsiniz. Buradan doğuya doğru gittiğinizde de Paris’teki en eski köprü olan Pont Neuf‘e varmış olursunuz. Bu köprüden karşıya geçip Cité Adası‘nda dolaşmanızı öneririm. Buradan adanın diğer ucuna doğru yürürseniz, muhteşem vitraylarıyla ünlü Sainte Chapelle‘e, Marie-Antoinette’in giyotinle idam edilmeden önce son günlerini geçirdiği Conciergerie‘ye ve en önemlisi Notre Dame Katedrali‘ne ulaşırsınız.

Notre Dame‘ın karşısı, Paris’in en hareketli semtlerinden biri olan Saint Michel. Bu bölge yeme-içme konusunda hayli seçenek sunan capcanlı bir yer ama belki de oraya geçmeden önce seçeneklerin en güzellerinden biri olan Au Vieux Paris Restaurant denenebilir, ne dersiniz? Ayrıca Midnight in Paris filmiyle ününe ün katan kitapçı Shakespeare and Company‘yi de hazır buradayken görmelisiniz. Hemen sağ çaprazda da Saint Germain Bulvarı var. Bilmem vaktiniz kalacak mı ama Paris’teki iki ünlü kafe Les Deux Magots ve Café de Flore da o tarafta yer alıyor; ikisinden birinde yorgunluk kahvenizi alıp biraz dinlenebilirsiniz.

Kendinizi Paris sokaklarına kaptırıp rotanızı kaybetmemeyi başarırsanız sonrasında Notre Dame Katedrali‘ne yeniden dönüp katedralin arkasından yürüyüşünüze devam ederek diğer adaya, Saint Louis Adası – Île Saint Louis‘ye geçebilirsiniz. Çünkü burada görecek çok güzel yerler var. O adanın diğer ucuna kadar yürüyebilirsiniz.

3. Gün

M8, M12 ya da M14 metro hatlarından biriyle Madeleine Kilisesi‘nin orada inip önce o kiliseyi gezdikten sonra sağ çaprazınızdaki Boulevard des Capucines üzerinden Opéra tarafına yürüyebilirsiniz. Yolunuz üzerinde ünlü müzikhol Olympia Music Hall ve kuytu bir köşeye saklanmış olan VII. Edouard Meydanı – Place Edouard VII görmeniz gereken yerlerden.

Daha sonra Opéra Meydanı’na ulaştığınızda karşınıza muhteşem Opéra Garnier çıkacak. İmkanınız varsa burayı gezmeye en az bir saat ayırmanızı tavsiye ederim. Dilerseniz aşağıdaki videoyu izleyip, içeriyi gezip gezmek istemediğinize kendiniz karar verin:

Operanın arkasında da iki alışveriş mabediLafayette ve Printemps var. Artık burada geçireceğiniz zaman dilimi size kalmış. Sonrasında Vendome Meydanı – Place Vendôme tarafını da bir görüp geri gelebilir sonra Boulevard des Capucines üzerinden yürüyüşünüze devam edebilirsiniz. Bulvarın hemen girişinde sağdaki Starbucks‘a uğramayı sakın ihmal etmeyin, içeri girince ne demek istediğimi anlayacaksınız 😉

Bu yol sizi Grands Boulevards‘a çıkaracaktır. Yol üstünde sağınızda göreceğiniz Passage des Princes‘i atlamayın derim. Biraz ileride solda karşınıza çıkacak olan Hard Rock Cafe‘yi de görmek isteyebilirsiniz. Öğlen orada mı yeseniz? Bilemiyorum. Ayrıca mumya müzesi Musée Grevin de Paris’e bir hafta geçirebilecek olanlar için görülmesi gereken ilginç ve keyifli bir yer. Bir de Grands Boulevards‘ın üç güzel pasajı Jouffroy Pasajı, Verdeau Pasajı ve Panoramas Pasajı da görülesi yerlerden. Dilerseniz yine Pariste.Net Tv‘deki Paris Pasajları I ve Paris Pasajları II videolarını izleyerek fikir sahibi olabilirsiniz.

Biraz daha ilerlerseniz de Grand Rex‘e gelirsiniz. Sinema dünyasının perde arkasında ilginç bir deneyim yaşamak için burayı da gezmek hoş olabilir. Sonrasında biraz ileride solda da Türk Mahallesi karşınıza çıkacak.

4. Gün

Bugünün neredeyse tamamını Montmartre Tepesi‘ne ayırabilirsiniz. Önce Pigalle‘de bir gezinti, sonrasında tepeye doğru bir yürüyüş, Halle Saint Pierre ve Marché Saint Pierre, Montmartre Füniküleri ile yukarı çıkış, Beyaz Kilise Sacré Coeur Bazilikası, Ressamlar Meydanı Place de Tertre; sonrasında tepenin arka tarafındaki üzüm bağları, Dalida’nın izleri ve son olarak Montmartre Mezarlığı neredeyse tüm gününüzü muhteşem bir şekilde geçireceğiniz bir şekilde size Paris şenliği sunacaktır.

Restoran önerisi olarak bu bölgede Le Basilic‘e gidebilirsiniz. Tabii bununla sınırlı kalmayın, gözünüze kestirdiğiniz herhangi bir yerde yemeğinizi afiyetle yiyin…

Bugün kısa geçecekmiş gibi görünüyor yazdıklarımdan ama Montmartre Tepesi yazısını tıklayıp da o deryanın içinde kaybolunca bunun hiç de böyle olmadığını anlayacaksınız. Bu bölgede yapacak çoook şey var. Hatta Youtube kanalım Pariste.Net TV‘de yayınlanan, yukarıda gördüğünüz Klasik Montmartre Turu videomu izleyerek de küçük bir gezinti eşliğinde detaylı bilgi almanız mümkün.

Aşağıdaki videoyu izleyerek de Montmartre’a, daha çok tur gruplarının çıkış güzergahını öğrenebilirsiniz. Her iki rota da gayet keyiflidir. İkisini de izleyin, artık hangisi hoşunuza giderse onu gerçekleştirirsiniz:

Hâlâ haliniz ve vaktiniz kaldıysa Montmartre Tepesi gezisi sonrası Père Lachaise Mezarlığı‘na geçmenizi öneririm. Zira orası da son derece etkileyici, bir o kadar da büyüleyici bir yer. Hatta vaktiniz kısıtlıysa Montmartre Mezarlığı yerine doğrudan Père Lachaise‘e geçebilirsiniz.

Gece için de Moulin Rouge da harika bir kabare şovu unutulmaz bir Paris deneyimi yaşamanızı sağlayabilir. Ne dersiniz?

5. Gün:

Châtelet ile Bastille arasında kalan bölgeye gerçi bir gün yetmez ama yine de vaktiniz kısıtlı olduğu için bugünü buraya ayırmanızı önereceğim. Châtelet ve Bastille iki ayrı bölge, ikisi de birbirinden canlı ve hareketli. Bu ikisinin arasındaki Marais Bölgesi ise başlı başına bir zenginlik. Hangi köşesini kurcalasanız karşınıza ilginç bir yer çıkıyor. Forum des HallesCentre Pompidou, Vosges Meydanı – Place des Vosges, Victor Hugo’nun EviPicasso Müzesi – Musée Picasso, Village Saint Paul, Arts et Métiers Müzesi, Arsenal Limanı – Port de l’Arsenal ve daha pek çok gezip görülesi yer bu civarda yer alıyor. Daha bir de Saint Martin Kanalı boyunca yürüyüş var? Bir bakmışsınız ki akşam olmuş. Akşam yemeğini Robert et Louise‘de mi yeseniz?

Tüm gününüzü bu civarda geçirebileceğinizi düşünüyorum ama kazara bitirdiğinizi düşünürseniz o zaman Seine Nehri tarafına inip nehir kıyısı boyunca bir yürüyüş yapabilirsiniz. Özellikle Parc Rives de Seine‘i şiddetle öneririm.

6. Gün

Paris’te bir hafta boyunca yapacak daha çok şey var ama Paris’e bir haftalığına gelmişseniz bir gününüzü Versay Sarayı‘na ayırmakta fayda var. Sarayı gezmeseniz bile gidip görmeli, en azından bahçesinde dolaşmalı, dev göletinde kürek çekmeli ya da çevresinde bisiklete binmelisiniz.

Dönüşte RER-C‘yle Musée d’Orsay – Orsay Müzesi‘nde inebilir, haliniz varsa burayı gezebilir, Seine Nehri boyunca bir yürüyüş yapabilirsiniz. Aslına bakarsanız şatolara meraklıysanız, biraz da Paris dışına çıkmayı göze alabilirseniz gezebileceğiniz daha pek çok güzel bir şato var. Aslında bunları söyleyip kafanızı daha da karıştırmalı mıyım bilmiyorum ama benim görevim size imkanları söylemek, size düşen de içlerinden bir seçim yapmak: Fontainebleau Şatosu, Vaux le Vicomte Şatosu, Chantilly Şatosu, Pierrefonds Şatosu, Compiègne Şatosu ve daha neler var neler… Üzgünüm bunların hepsini yapmaya bir hafta yetmez, en az iki haftanızı ayırmanız gerek ki bu konudaki detayları Paris’te Alternatif 15 Gün yazımda bulabilirsiniz.

Belki de Paris dışında bir gün geçirmek için diğer bir seçenek Disneyland Paris olabilir. Malum, çocuklu aileler için Disneyland mecburi bir destinasyon. Hatta işin içine Disneyland girince belki de oraya en az iki gün ayırmak gerekebilir… Üstelik o civardaki meşhur outlet center La Vallée Village da gitmeyi tercih edebileceğiniz bir yer olur sanıyorum. Tabii Parc Astérix ve benim size asıl önermek istediğim, Fransa’nın belli başlı tarihi anıt ve yapılarının maketlerinin bulunduğu beş hektarlık park France Miniature‘e de vakit ayırmakta yarar var. Seçim size kalmış.

7. Gün:

Gördünüz mü bir çırpıda bitti Paris’te bir hafta; oysa gezip görecek daha ne çok yer var. Son gün uçak saatinize göre bir Panthéon‘u görmekte fayda var, sonrasında da Jardin du Luxembourg – Lüksemburg Bahçesi‘nde bir yürüyüş iyi gelecektir. Panthéon‘un arkasında, benim çok sevdiğim Rue Mouffetard‘ı görmeye de vakit ayırın lütfen.

Bu geziden sonra fazla vaktinizin kalacağını sanmıyorum. Artık otele gidip eşyalarınızı alıp Orly ya da Charles de Gaulle havaalanlarından birine gidebilirsiniz.

Paris’te bir hafta doyasıya gezebilmeniz için size çok özet olarak bir program vermeye çalıştım. Kiminiz yorgunluk, hava şartları, ve çeşitli öncelikler nedeniyle bu programın tamamını yapamayabilir. Kiminizse keşif canavarı olarak tüm parkurları tamamlayıp “ee daha yok mu?” diye sorabilir. Olmaz olur mu tabii ki var.

Örneğin Avrupa’nın en büyük finans merkezi La Défense, Paris tren garlarından Gare du Nord ve Gare Saint Lazare, harika bir müze olan Musée du Quai Branly, ilginç bir yapı olan Grande Mosquée de Paris, gökdelen terasından Paris manzarası için Tour Montparnasse, Paris’in iki ayrı ucundaki iki güzel ormanlık alan Bois de Boulogne ve Bois de Vincennes, antikalara ve eski eşyalara meraklıysanız dev bit pazarı, ürkütücü ama bir o kadar da ilginç bir mekan olan Paris Yeraltı Mezarları – Catacombes, balonla Paris Ballon de Paris ve cennetten köşeler Grand Lac des Ibis, Le Vésinet – Le Pecq, Île de la Jatte gibi neler neler var görülecek. Örneğin, bir zamanlar Sevr Antlaşması’nın yapıldığı salonu görmek için Musée National de la Céramique – Ulusal Seramik Müzesi‘ne gitmeye ne dersiniz? Belki o bir dahaki sefere…

Artık siz programınızın erken biteceğini düşündüğünüz zaman dilimlerinde bunlardan birkaçını o günkü gezilecek yerler listenize ekleyebilirsiniz. Bir de gezinizin Pazar gününe denk gelen kısmını Paris’te Pazar Günü Neler Yapılır? yazısına bakıp ona göre revize edebilirsiniz.

Paris’e daha önce geldiyseniz de artık o zaman biraz daha şehir dışına çıkabilir, Giverny, Barbizon gibi birbirinden güzel köyleri, Provins gibi kasabaları görmek için birer gününüzü ayırabilirsiniz. Daha tarihi orta çağ kenti Rouen, muhteşem sahil kasabaları Deauville & Trouville, balıkçı köyünden fazlası Honfleur, falezleriyle ünlü Etretat, Fransa’nın Eyfel Kulesi’nden sonra en çok ziyaret edilen yeri Le Mont Saint-Michel, harika bir denizci kenti Saint Malo gibi birbirinden güzel pek çok yer var Paris çevresinde görülecek. Bu saydıklarımı inceledikçe Paris’e birkaç kez daha gelmek isteyecek, bir kısmınız çok mutlu olurken bir kısmınız da hangi birini görmeniz gerektiğine bir türlü karar veremeyeceğiniz için bana çok kızacaksınız, hele ki Paris’te Alternatif 15 Gün yazımı okuyunca “biz bu kadar çok güzel yeri görmeye nasıl vakit bulacağız” diye beni sopayla kovalayacağınızdan eminim 🙂

Keyifli geziler, keyifli keşifler.

 

 

Ahmet Ore: