X

Ünlü Antrikot Restoranı: Le Relais de l’Entrecôte

(Son Güncelleme: 02.03.2024) “Paris’te en çok sevdiğin restoran neresi?” diye sorsalar, hiç tereddütsüz vereceğim yanıt Le Relais de l’Entrecôte olur elbette. Bu yanıtın içinde “en muhteşem lezzet, en kaliteli servis, en nefis mekan” kategorisinde bir alt metin aranmasın lütfen; benim Paris’te en çok burayı sevmemin nedenleri tamamen öznel…

Yıllar önce ilk kez Paris’e geldiğimde, yemek yemek için hoş bir mekan bakınırken Devrim’in bana burayı göstermesi, kapıdan girişimiz, masaya oturuşumuz, atmosferi içime sindirmem, servis, yemekler, her şey ama her şey beni o kadar mutlu etmişti ki, yaşadığım o keyif daha dün gibi aklımda.

Ne zaman buraya gelsem, yine o ilk günü anımsar, o güzel günü tebessümle anarım. Ona da burayı başka bir arkadaşımız, Amsterdam‘da yaşayan sevgili Engin göstermiş yıllar yıllar önce; her seferinde bu anektodu anar, güleriz; bazen de orada yemek yerken Engin’i arar kulaklarını çınlattığımızı söyler, teşekkür ederiz…

Relais de l’Entrecôte’un Paris’te üç şubesi var. Bir tanesi Champs-Elysées‘ye çok yakın olan Rue Marbeuf’teki şubesi, bir diğeri Saint Germain‘deki… Ben “özel gün ve haftalar” kutlamaları için evimden 15-20 dakikada ulaşabildiğim Champs-Elysées‘deki şubesine, sadece güzel bir antrikot yemek istediğimdeyse Saint Germain‘deki şubesine giderim… Bir keresinde de o dönemin Unesco Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı ile Montparnasse’taki üçüncü şubesine gitmiştim ama o tarafı neredeyse hiç tercih etmiyorum. Alışkanlık meselesi…

Bu restoranın iki handikapı olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Birincisi, burası sadece öğlen ve akşam yemek saatlerinde açık, yani canınız her istediğinizde gidip yemek yiyemiyorsunuz. İkinci problem de kapıda daima bir kuyruk olması

Gerçi hiçbir kuvvet beni bir restoranın önünde sıra beklemeye mecbur edemez ama burası benim için istisnadır… Vaktiniz varsa inanın değiyor, vaktiniz yoksa hiç canınızı sıkmayın yemeğinizi başka bir yerde yemenizi öneririm.

Tabii ne zaman ne kadar sıra olacağını kimse önceden kestiremez ama büyük olasılıkla öğlen 11:40, akşam da 18:40 gibi giderseniz, sadece 20 dakika bekleyerek kapı açılışında içeri alınan ilk grup içinde olursunuz. Ama bu tavsiye her zaman işe yaramayabiliyor; bir keresinde bir Noel tatili döneminde gittiğimde, kapıdaki kuyruk yüzlerce metreydi ve sıraya girmeden başka bir yerde yemek zorunda kaldık.

İçeri girme sırasında  kazara ikinci gruba kalırsanız en az 40 dakika bekleyeceğinizi tahmin ediyorum. Yine de daha az ya da daha çok sıra beklerseniz bana kızmayın lütfen, diyorum ya biraz şans meselesi…

Tipik Paris restoranı tadındaki mekan, atmosfer ve dekor olarak son derece sıcak ve zarif. Özellikle kadınlardan oluşan servis elemanlarının tamamının siyah elbise – beyaz önlüklü olması mekana ayrı bir hava katıyor. Yine de Paris’te restoran servis ve hizmeti konusundaki detaylar için Paris’te Kafe ve Restoranlarda Başınıza Neler Gelecek? yazımı okumanızı öneririm.

Relais de l’Entrecôte, standart menüsü ile fazla iddialı bir yer aslında. Masaya oturduğunuzda sadece etinizin nasıl pişmesini istediğinizi söylüyorsunuz ve bir de içecek siparişi veriyorsunuz; yoksa yiyeceğiniz yemek fiks: Antre olarak cevizli yeşil salata servisi yapılıyor. Ardından ana yemek olarak antrikotunuz geliyor, nefis sosu ve bolca patates kızartması ile birlikte…

İçecek olarak kırmızı ev şarabını tavsiye ederim. Tam etinizi bitirmiş üzgün üzgün beklerken aynı porsiyondan ikinci parti de servis edilince pek bir mutlu oluyorsunuz 🙂 Sonra tatlı faslı başlıyor ki profiterol bir harika…

Bu arada, servis elemanının siparişinizi masadaki kağıdın üzerine yazması ortama otantik bir hava katıyor ama çok sonra fark ettik ki siparişi daha sonra kasadaki elektronik sisteme giriyor; eh olacak o kadar, zamana ayak uydurmak gerek 🙂

Burayı yıllardır Paris’e gezmeye gelecek olan eşe dosta o kadar çok tavsiye ettim ki, sanıyorum zamanla bu bilgi kulaktan kulağa yayıldıkça yayıldı ve Relais de l’Entrecôte’un Türkler arasında meşhur olmasında önemli bir katkım olduğuna dair bir hüsnü kuruntum oluşmadı değil hani; her gittiğimde illa ki bir-iki Türk gruba rastlayıp selamlaşıyoruz…

Ama olsun, ne kadar çok kişi bilirse o kadar iyi, bu güzelliği ne kadar çok kişi görürse, yaşarsa, tadarsa, ben o kadar mutlu olurum. O yüzden, özellikle et seviyorsanız, bir Paris gezinizde Le Relais de l’Entrecôte’u ziyaret etmenizi, beni anmanızı, güzel anmanızı dilerim. Belki kitabım Paris’te Bir Hafta‘nın bu mekanda geçen bölümünü de anıp detayları hatırlamaya çalışır, hoşça vakit geçirirsiniz.

Buraya kaç kez gittiğimi hatırlamıyorum. Her gidişimde memnun kaldım ama sanırım bir iki kere de kötü bir ete ya da kötü bir sosa denk gelmişliğim oldu. Yani her zaman aynı kaliteyi bulamayabiliyorsunuz. Benim başıma nadiren geldi bu ama sizin tek gidişinizde böyle bir tatsızlıkla karşılaşırsanız diyebileceğim bir şey yok maalesef.

“Bakarsınız bir gün karşılaşırız?” burada diyeceğim ama artık ne zaman buraya gitsem en az bir iki Türk misafir grupla karşılaşıp sohbet ediyoruz, hoşuma gidiyor…

Güncel bilgiler, adres detayları ve hizmet saatleri için Le Relais de l’Entrecôte’un resmi web sayfasına aşağıdaki linkten bakmanızı öneririm.

Afiyet, bal, şeker olsun…

 

 

 

Web Adresi: relaisentrecote.fr

Ahmet Ore: