X

Paris’e Ne Zaman Gidilir? Paris’e Gitmek İçin En Uygun Zaman

(Son Güncelleme: 02.04.2024) Paris’e gelmeyi düşünen pek çok kişi bana “Paris’e ne zaman gidilir?” diye en uygun tarihlerin ne zaman olduğunu soruyorlar ve her seferinde bu soruya tebessümle aynı yanıtı veriyorum: “Paris’e her zaman gelinir…” Tabii bu sorunun yanıtı o kadar basit değil. Bu yazıda hem Paris’te hangi mevsim havanın nasıl olduğuna dair hem de aylara göre Paris’te düzenlenen kültür sanat etkinlikleri ve diğer önemli günler hakkında bilgiler bulacaksınız.

Dilerseniz gelin biz önce Paris’e Ne Zaman Gidilir? konusunda Paris’te Hangi Ay Hangi Etkinlikler Var? Paris’te Resmi Bayram Tatilleri ve Özel Günler Nelerdir? gibi sorulara yanıt vermek için hazırladığım aşağıdaki videoyu izleyin:

Paris’te hangi ay havanın nasıl olduğuna dair fikir edinmek, hangi mevsim nasıl giyinmek gerektiğine dair önerilerimi öğrenmek ve Paris’te hava durumu hakkında genel fikir sahibi olmak içinse aşağıdaki videoyu izlemeniz yararlı olacaktır:

Tabii ki en güncel bilgiler her zaman Pariste.Net’teki bu yazılarda. O nedenle biz okumaya devam edelim:

Elbette ki öncelikli kaygının uygun hava koşullarının ne zaman olduğunu anlama çabası olduğunun farkındayım. Bu noktada Paris’in akıl almaz hava durumu devreye giriyor. Büyük olasılıkla kış aylarının soğuk ve sevimsiz, yaz aylarınınsa sıcak ve daha mantıklı olduğuna dair bir inancınız olabilir ama bu o kadar da doğru ve güvenilir bir önerme değil. Çünkü işiniz tamamen şansa kalmış.

Paris’e ne zaman gidilir sorusunun yanıtını bulmak için önce Paris’te mevsimleri iyi anlamak gerekiyor: Bazen Mart ayı günlük güneşlik geçiyor, bazense Temmuz ayı bile feci yağmurlu ve yaz koşullarında oldukça soğuk olabiliyor. Bazen birdenbire cehennem gibi sıcak yapıyor; hemen ardından birdenbire yine yağmurlar başlayabiliyor. Yaz ortasında serin havalarda utanmasanız “üşüdüm” diyebilirsiniz hatta 🙂 

Benim için yaz kriteri şort giyme eşiğidir 🙂 İstanbul’dayken, yaklaşık üç ay boyunca, işten çıkıp kapağı eve atar atmaz takım elbiseleri fırlatıp şortumu tişörtümü giyer, sokaklarda üfül üfül dolaşırdım. Oysa Paris’te şort giyebildiğim gün sayısı yılda herhalde 5-10 gün civarındadır. Tabii bunu söylerken Paris sokaklarında yaz-kış parmak arası terlik-şort-tişört dolaşan uzaylıları kıyas kabul etmiyorum 🙂

Buraya yerleşmeden önce Paris’in bu kadar kuzeyde olduğunun farkında değildim! Kışın hava cidden erken kararıyor, sabah da güneş doğmuyor 🙂 Yazınsa ikindi vakti sandığınız bir zaman diliminde saate bir bakıyorsunuz ki akşamın 8’ini geçmiş. Bildiğimiz anlamda akşam olması için “gecenin 11’i” olması gerekiyor… O yüzden gün ışığından faydalanmak için Paris’e yazın gelmenin avantajları olabilir ama kışın da hava erken karardığı için Paris’in rengarenk ışıklı dünyasının keyfini yaşayabiliyorsunuz.

Bana göre Paris’te sadece iki mevsim var: Sonbahar ve Kış 🙂 Bazen İlkbahar ve İlkbaharımsı Yaz mevsimleri olduğunu inkar edemeyeceğim ama bence bunlar sadece “olağan dışı hava geçişleri” olarak adlandırılabilir 🙂

Benim için bir şehri keyifle gezmenin en önemli kriteri havanın yağmursuz oluşudur. Bunca zamanki Avrupa gezilerimde “aman yağmur yağmasın da” diye dua etmişimdir en çok. Yoksa soğuğun da sıcağın da çaresi var ama yağmur yağdığı zaman insanın hareket özgürlüğü kısıtlanıyor. Gerçi Paris bunca yeşilliğe rağmen o kadar da çok yağmur alan bir yer değil; yani elbette yağmurlu bir şehir ama demem o ki, bu kadar yeşil bir yerin her gün yağmurlu olmasını bekliyorsunuz ama değil; yağmur makul miktarda yağıyor. Buradaki problem genelde havanın kapalı ve gri olması.

Gerçi benim açımdan sorun değil; kolay kolay bunalım yapan biri değilimdir ama şunun şurasında tatile gelmişsiniz, insan hava açık ve güneşli olsun istiyor haliyle. O yüzden Paris’e geldiğinizde hava kapalıysa “of niye güneş yok yaa” diye şikayet edeceğinize “oh çok şükür yağmur yok” diye sevinin lütfen 🙂

Bundan önce Paris’e turist olarak her gelişimde hava genelde güneşli olmuştu ve kendimi şanslı sayıyordum o zamanlar. Bilmiyordum ki bu işin reklamlar kısmıymış, Paris aslında gri ve kapalı havası olan bir yermiş 🙂

İnsan böyle bir şehre yerleşince anlıyor Kuzey Avrupalıların iki gram güneş gördüklerinde neden kendilerini çayıra çimene atıp açılıp saçıldıklarını 🙂

Hiç unutmam, bir yaz 14 Temmuz‘da Eyfel Kulesi‘ndeki havai fişek gösterilerini izlemek için sokağa çıktığımda ince kaz tüyü kabanımı giyip boynuma bir şey sarmak ihtiyacı hissetmiştim, bir diğerinde ise tişört bile fazla geliyordu, size o kadarını söyleyeyim! O yüzden “Paris’e ne zaman gidilir?” sorusunun yanıtını vermek o kadar kolay değil 🙂

Gerçi Parisliler burada dört mevsim yaşandığı konusunda ısrarlılar ama işte Allah insanı gördüğünden geri bırakmasın 🙂 Dediğim gibi, ben burada dört mevsim olduğuna inanmıyorum. Yine de siz bana bakmayın; örneğin Paris’e Temmuz ortası ile Ağustos ortası arası gelirseniz Paris Plages – Paris Plajları‘nın açık olduğu döneme denk gelirsiniz. Bu da demektir ki yaz aylarındayız 🙂

Ağustos ayı Paris için enteresan bir dönem. Ağustos boyunca Parislilerin (Fransızların) çoğunluğu uzun tatillere çıktığı için Paris yerel nüfusu epey bir azalıyor, pek çok küçük butik ve mağaza “senelik izin” yaptığı için kapalı oluyor. Bu sizin için iyi midir değil midir bilmiyorum ama Paris daha çok turistlere kalıyor ve haliyle o dönemde de nüfus yoğunluğu turist açısından epey bir artıyor.

Bu söylediklerim sakın gözünüzü korkutmasın. Ben sadece Paris’e gelirken buradaki hava durumunu Türkiye ile kıyaslamamanız gerektiğini söylemek istiyorum. Hava kaç derece olursa olsun yağmur yoksa zaten şanslısınız demektir. Hele ki hava açıksa, bulutların arasından da olsa mavi gökyüzünü görebiliyorsanız, o zaman anneniz sizi mübarek bir gecede doğurmuş demek oluyor 🙂 Tamam, biraz abarttığımı itiraf ediyorum. Sadece kendinizi kötüye hazırlayın da sevimsiz bir hava ile karşılaşırsanız canınız fazla sıkılmasın diye bunları söylüyorum.

Kaldı ki  Paris’te her hava koşulunda yapılacak bir şey illa ki var. O yüzden sıkılmanız mümkün değil. Yoksa zaten burada yaşamak o kadar da keyifli olmazdı. Bir de hava her zaman mis gibi, tertemiz. Soğuk da olsa sıcak da olsa ciğerlerinize Paris havası doldurmanın tadı bir başka oluyor.

Ben Paris’e yerleşmek için geldiğim Mart 2012’de ortalık günlük güneşlikti. “Ne güzel memleket, her yer ışıl ışıl” diye hayran hayran etrafı seyrettiğimi hatırlıyorum. Sonra Nisan Mayıs keyifli geçti. Ortalık yeşerince Paris “yeme de yanında yat” kıvamına geldi.

Haziran’da hava nane molla oldu ama Temmuz tam bir fecaatti. Hatta o Temmuz Mont Saint Michel‘e yaptığımız gezide neredeyse sel sularına karışacaktık. Gördüğümüz yerler o kadar güzeldi ki “buraya bir de yazın gelmek lazım” diye aramızda şakalaştığımız günü de hiç unutmuyorum 🙂

Yalan olmasın Ağustos sıcak geçmişti. Haliyle yaz tabii 🙂 Temmuz ortasından Ağustos sonuna kadar geçen dönemde açık olan Paris Plages – Paris Plajları dönemini otomatikman yaz kabul ediyoruz 🙂

Eylül, özellikle Ekim’le birlikte yaprakların sararmaya, kızarmaya başladığı dönem Paris’in bambaşka bir lezzeti. Her taraf cennet gibi oluyor. Bilmem cennet sadece yeşil bir yer midir? Sanki biraz sarılı kızıllı ağaçların da olması gerekir gibi geliyor bana.

Kasım-Aralık’la birlikte dökülen yapraklara üzülüyorsunuz ama tam bu dönemde kurulan Noel Pazarları Paris’i bambaşka bir havaya sokuyor. Hava soğuk da olsa şehrin dört bir yanındaki bu capcanlı pazarlar (çocukluğunuzda bir Noel geleneğiniz olmasa bile) sizi sanki alıp çocukluğunuza götürüyor. O dönemde Paris’in havası daha insancıl bir hal alıyor. Sanırım soğuk kış günlerini en güzel şekilde değerlendirmek için gelişip yerleşmiş gelenekler bunlar. Dolayısıyla Paris’te yılbaşı bir başka oluyor. Dilerseniz Pariste.Net Tv için çektiğim Youtube canlı yayın videosunu izleyerek bu dönemde dünyanın en ünlü bulvarı Champs-Elysées‘nin nasıl süslendiğini görebilirsiniz:

Paris’te yılbaşı tantanası geçtikten sonra yeni yılın sevinci ile Ocak-Şubat geçiyor. Soğuk gerçekten soğuk. Bazen kat kat giyinip hâlâ donduğum zamanlar olduğunu biliyorum. Ama bazen Paris’e gelecek arkadaşlarımı havanın ne kadar soğuk olduğu konusunda defalarca uyarıyorum, sonra bir geliyorlar ki ortalık ilkbahar havasında; resmen yalancı çıkıyorum 🙂 Hani derler ya İstanbul’un havasına, suyuna ve kızına güvenilmez diye, aynı şey Paris için de geçerli.

Mart’la birlikte ilkbahar gelecek diye bekliyorsunuz ama nafile. Kazara bazen güneş açıyor, bir iki çiçek fırlayıveriyor sağdan soldan, içinize bir umut doluyor ama yalan 🙂 2013 ilkbaharı bir türlü gelmek bilmedi. Mayıs sonu oldu ağaçlar bir türlü yeşermedi, “ağaçlar neden yeşermiyor?” diye Fransızca exchange arkadaşım Elisa‘ya sorduğumda “ama daha Mayıs’tayız” diye beni şok eden bir yanıt aldığımı da hiç unutmuyorum 🙂

2013 yazı nispeten yaz gibi geçti, yalan olmasın. Sonbahar da sonbaharlığını bildi, yine sarılı kırmızılı yapraklar, sonra o yaprakların dökülmesi ve muhteşem Noel pazarlarının yeniden kurulması… 2014 tipik kış gibi başladı ama kar yağmadı hiç. Mart yine günlük güneşlik geçince bu yılın iki yıl önceki gibi olacağını anlayıp korktum… Nitekim öyle de oldu. İyi kötü bir ilkbahar ardından bir türlü gelmek bilmeyen yaz; resmen sonbahar tadında Temmuz’un ortasını bulduk; yine ses seda yok, sonra şöyle bir yazımsı yaptı geçti işte 🙂

2015 yazını ise unutmam mümkün değil. Gelmeden önce “aman hava soğuk olur bak dikkat et” diye kırk kere uyardığım arkadaşım, kırkıncı yaş gününü kutlamaya geldiğinde Paris onu kırk derece ile karşıladı 🙂 Sonra iki dakikada sonbahar geldi ve ardından gelen kış ise kış gibi oldu, kar yağmadı ama işte, bildiğin çok soğuk ve gri bir gökyüzü oldu uzun süre. Evet mavi denizi ve mavi gökyüzünü arıyor insan…

Yine 2016’nın Haziran ayı çok enteresan geçti. O kadar çok ama o kadar çok yağmur yağdı ki Seine Nehri suları 8 metreye yükseldi ve Paris ciddi bir sel tehlikesi atlattı. Zaten 2016’dan itibaren artık şikayet etmeyi bıraktığımı fark ettim. “Bahar ne zaman gelecek?” diye sormuyorum artık, Paris’e bahar gelmek istediği zaman geliyor… Bahar gelince Paris bir başka güzel oluyor. Canı isteyince geliyor, canı isteyince de gidiveriyor 🙂 Zira 2016 yazı biraz uzun sürdü, hava ılıman gibiydi hep, Eylül sonuna, hatta Ekim 216 ortasına kadar gayet güzel bir hava oldu, başımıza taş yağacaktı 🙂 Sonra bildiğimiz kış geldi işte…

2017 başı pek bir gri oldu, epey de soğuktu. Mart ayının, özellikle ikinci yarısı Mayıs gibi geçti, hava çok güzeldi. Nisan başı itibariyle de Paris’in kararsız havası kendini gösterdi; Mayıs ortasına kadar kaloriferler yandı ama özellikle ikinci yarı hava şahaneydi. Haziran ayı ise cehennem gibi geçti, akşamın 6’sında bile 37 dereceyi gördük… Temmuz da bir sıcak bir soğuk, bir güneşli, bir yağmurlu; ilk yarı bir haşlandık bir serinledik, Temmuz sonuna doğru sonbahara geri döndük, Ağustos ise gri başladı, bir sıcak bir soğuk yapa yapa devam etti her zamanki gibi. Eylülse yine parçalı bulutlu, grili güneşli. Eylül başı itibariyle -tatil dönüşünün etkisiyle olsa gerek- bir süre şortla dolaşmaya devam edebilsem de hava aniden soğudu ve özellikle geceleri dondum 🙂 Ara ara sıcak yapsa da Ekim itibariyle Paris’e sonbahar geldi, Kasım sonuna doğru gerçek anlamda kışa girdik ve Aralık ayı da buz gibi geçti, yeni yıla da öyle girdik 🙂

2018 çoğu gri azı mavi kış gibi kış olarak başladı; hatta Seine Nehri‘nin suları yine 6 metreye kadar yükseldi, Şubat başına kadar da bu yükselme devam etti… Şubat 2018 istisnai biçimde oldukça soğuk geçti, hatta gayet güzel kar yağdı, iki üç gün tuttu ve ben yukarıdaki videoyu çektim. Sonra her şey geçti ama Mart ayı da karla başladı ama Paris öyle çok kar yağan bir şehir değildir, dediğim gibi, tamamen istisnai. Soğuk geçen bir Mart ayının ardından Nisan’la birlikte hava da ufak ufak ılınmaya başladı… Hem ne demişler: Ne de olsa kışın sonu bahardır... Ama neredeyse hiç bahar görmeden Nisan’ın ikinci yarısından itibaren birden Paris’e yaz geldi 🙂 Ama bittabi ki ay sonu yeniden kış oldu 🙂 Mayıs ayı bir sıcak bir soğuk yaptı ama sıcağında şort giyecek kadar sıcaktı, inanılmazdı 😀

Haziran itibariyle mevsim bir şortluk bir şemsiyelik oldu, ay sonuna doğru yine çok sıcak yaptı ve -ilginç bir şekilde- Temmuz da Ağustos da büyük çoğunlukla sıcak geçti. Eylül de keyifliydi; hatta Ekim’e bile gayet bahar kıvamında başladık, hatta ortalarına kadar yaz gibiydi ama Ekim sonu itibariyle kış geldi, Kasım normalin dışında soğuktu, Aralık da soğuk geçti, 2019’a buz gibi havada girdik.

Hatta Ocak 2019’un ilk haftasında toplamda sadece 4 dakika güneş görünmüş, gerisini siz düşünün 😀 Şubatın ilk yarısı buz gibiydi, ikinci yarısıysa YAZ gibiydi 🙂 O kadar ki hava 20 dereceleri gördü, hatta arkadaşlarla piknik bile yaptık! Birgün de o sıcaklarda Paris’e Ne Zaman Gidilir diye bir IGTV Instagram videosu çektim. Mart başı ise hava birdenbire soğudu, Mart sonu yine şort havası oldu. Nisan başı da hava bahar normallerine döner gibi oldu diyelim, Mayıs ise bir güz, bir yaz devam etti. Haziran’ın ikinci yarısından itibaren yine feci sıcak günler başladı, gündüzü bırakın, gecenin 11’inde bile 38 dereceyi gördük! Temmuz ise serin, daha doğrusu Paris normallerinde başladı. Sonra sen bir sıcak yap, Paris Temmuz ayında tarihinin en yüksek hava sıcaklıklarını gördü ve Ağustos da üç aşağı beş yukarı sıcak geçti. Eylülse güzel bir sonbahar başlangıcı oldu; Ekim tibariyleyse sonbahar soğukları iyiden iyiye yüzünü gösterdi, Kasım itibariyle kışa girdik, Aralık 2019 itibariyle de hava buzzz gibi oldu ama Noel ve yeni yıl coşkusuyla ortalığı ışıl ışıldı 😉

2020’yle birlikte kış kendini iyice hissettirdi Paris ama bence İstanbul’dan daha soğuk olmadı kesinlikle. Hatta bazen daha bile ılıman gibi gelmiyor değil hani 😉 Bir tek Şubat ayı epey rüzgarlı geçti. O kadar ki şiddetli rüzgar nedeniyle sık sık, Paris’teki parklar ve bahçeler ziyarete kapatıldı. Sonra da pandemi patladı zaten, hepimizin hayatı alt üst oldu. Neyse ki yeniden normale döndük ama çoğumuzun hayatında pek çok şey değişti.

Yani demem o ki, sizin geldiğiniz gün nasıl olur hava inanın bilinmez; gün günü tutmuyor… Sabah hava günlük güneşlik, öğlen yağmur fırtına, akşam yine günlük güneşlikken yarının bile hava tahminini istemeyin lütfen benden 🙂

Özetle sevgili arkadaşlar, “Paris’e ne zaman gelinir?” sorusuna verebilecek net bir yanıtım ne yazık ki yok; bunun nedenlerini artık siz de benim kadar iyi biliyorsunuz.

Buna karşın, Paris’e gelişlerinizde kültür sanat etkinliklerinin, konserlerin, fuar ve sergilerin de sizin için bir anlamı olması muhtemel. Bu noktada bu linkin işinize yarayacağını düşünüyorum.

Bir de sezonluk indirim dönemleri Paris’e geliş tarihlerinizi belirlemede faydalı olabilir. 2024 Paris Yaz İndirimi dönemi 26 Haziran – 16 Temmuz 2024 tarihleri arasındaki döneme denk geliyor. Belki gezinizi buna göre organize edebilirsiniz.

Ah tabii 26 Temmuz  – 11 Ağustos 2024 tarihleri arasında düzenlenecek olan Paris 2024 Yaz Olimpiyatları‘nı da hesaba katmalısınız. Paris’te bu dönemde tam bir şenlik havası olacak ama konaklama dahil her şeyin fiyatı kat kat artacak, kalabalığın da şehri çekilmez yapacağı konusunda tüm Parisliler hem fikir  😉

Belki her yıl Mayıs ortasında gerçekleştirilen Avrupa Müzeler Gecesi – La Nuit Européenne des Musées kapsamında gece vakti müzeleri ücretsiz gezmek ilginç olabilir, her yıl 21 Haziran’da kutlanan Müzik Bayramı – La Fête de la Musique ya da her yıl Haziran sonu Temmuz başı gerçekleştirilen Paris Onur Yürüyüşü – Marche des Fiertés – Gay Pride izlemesi keyifli bir Paris şenliği olabilir sizin için?

Ayrıca özellikle bahar, yaz ve güz aylarında hava güzelken yapabileceğiniz iki güzel aktivite de şatoları gezmek olabilir. Şato dedimse aklınıza sadece Versay Sarayı gelmesin, o da güzel ama -laf aramızda- daha güzelleri de var. Ben size Fontainebleau, Chantilly, Vaux Le Vicômte, Compiègne ya da Pierrefonds gibi çok daha özel şatoları öneriyorum.

Ayrıca Paris’e gelişinizi herhangi bir ayın ilk pazar gününü içine alacak şekilde denk düşürebilirsiniz belli başlı bazı önemli müzeleri ücretsiz gezme şansına sahip oluyorsunuz. Her ayın ilk Pazar günü ücretsiz gezebileceğiniz müzelerin listesini bu linkte bulabilirsiniz.

Bir de Temmuz-Ağustos gibi gezmenizi önereceğim, Claude Monet’nin Giverny’deki Evi var ki kesinlikle kaçırılmaması gerekiyor oranın da. Hem evin bulunduğu Giverny köyü ve yine o köyde bulunan Empresyonizm Müzesi de görülmeye değer yerlerden. Güzel havalarda gezilebilecek bir başka muhteşem köy de Barbizon, ayrıca önerebileceğim bir başka güzel kasaba Provins olacaktır. Güzel havalarda Paris çevresinde görecek daha tonla şey var; dilerseniz Paris’te Alternatif 15 Gün yazıma bir bakın ya da hiç bakmayın; hangi birini göreceksiniz, ömür mü yeter hepsini görmeye? 🙂

Bir de Paris’in en ilginç kültür mirası yapılarını her Eylül yılda bir kez, o da iki günlüğüne Journées du Patrimoine – Kültürel Miras Günleri etkinliği kapsamında gezip görmeniz mümkün. Paris’te bu iki gün inanamayacağınız kadar etkileyici yerler keşfediyorsunuz. Belki de geliş tarihinizi buna denk getirmek enteresan olabilir. Paris’te Otomobilsiz Gün – Journée Sans Voiture etkinliği de her ay bir Pazar günü gerçekleştiriliyor. Bir de Haziran ayının ilk Cumartesi gecesi Nuit Blanche diye harika bir kültür-sanat etkinliği var ki o gece Paris bir başka olur.

Kasım sonundan Aralık sonuna kadar da birbirinden güzel Noel pazarları ve noel süslemeleri ile Paris bambaşka bir havaya bürünüyor. Yeni yıla Paris’te girmekse ayrı bir güzellik.

Nisan başından Kasım başına kadar gidebileceğiniz en güzel yerlerden biri de Fransa’nın en önemli tarihi ve anıtsal yapılarının, hatta şehirlerin maketlerinin bulunduğu muhteşem park France Miniature de seçenekler arasında olmalı ama yılın her vakti keyifle gezip eğlenebileceğiniz Disneyland Paris daha öncelikli tabii…

Bu konuda daha yazacak çok şey var belki ama kısaca bu şekilde özetleyebilirim. Yani demem o ki Paris’e gidecekseniz hava durumu açısından işinizin tamamen Allah’a kaldığını bir yere not etmeniz gerekiyor. Belki de “secret yapmak” havanın güzel olması için daima olumlu düşünmek en mantıklısı 🙂

Unutmayın, Paris’te her türlü hava koşulunda yapacak güzel bir şey illa ki vardır. Siz hemen otelinizi-uçağınızı ayarlayın, sonrasında Paris sizi mutlu etmek için elinden geleni yapacaktır.

Paris yılın 365 günü yaşıyor; sizin için, bizim için, hepimiz için

Keyifli geziler, keyifli keşifler.

 

 

Sahi, Paris’e ne zaman gidilir? 🙂

Ahmet Ore: