X

Notre Dame Katedrali – Notre-Dame de Paris

(Son Güncelleme: 02.04.2024) 15 Nisan 2019 akşam üzeri çıkan yangın sonucu Notre Dame Katedrali çok büyük bir hasar aldı. Yangının çok daha ağır sonuçları olacağından, katedralin yıkıntıya dönüşeceğinden endişe ediliyordu ancak büyük hasara rağmen Notre Dame Katedrali halen ayakta duruyor. Restorasyon çalışmaları yangından kısa bir süre sonra başladı ama çalışmaların 2024 sonuna kadar süreceği tahmin ediliyor. Ben çalışmaların çok  daha uzun süreceğini düşünüyorum. Dolayısıyla katedral halen ziyarete kapalı.

Aşağıdaki videoyu yangın sonrası ilk sabah, çevrede son durum hakkında bilgi vermek için çektim. Notre Dame Katedrali yazısını ise, yangın öncesi dönemdeki katedral hakkında fikir vermesi için değiştirmeden saklayacağım. Dolayısıyla bu yazı, yangından önceki Notre Dame Katedrali’ni anlatmaktadır

Tam adı Notre-Dame de Paris olan Notre Dame Katedrali, Paris’in en önemli sembollerinden biri olmasını, muhteşem mimarisi kadar Victor Hugo’nun ölümsüz eseri “Notre Dame’ın Kamburu”na borçlu. Hepimiz Notre Dame’ın Kamburu “Quasimodo” ve güzeller güzeli aşkı “Esmeralda”nın hikayesini biliriz.

Ne tuhaftır ki bu hikayeyi bilmemizin nedeni büyük olasılıkla Victor Hugo’nun kitabını okumuş olmamız değil, aynı adlı eserden uyarlanmış filmlerinden birini izlemiş olmamızdan kaynaklanıyor… “Bana su verdi” repliğinin pek çok kişinin hafızasında önemli bir yerde saklandığını tahmin ediyorum. Ah tabii bir de benim de izleyip çok sevdiğim o meşhur “Notre Dame de Paris Müzikali” var… İşte bu tüm bu detayların ışığında bu yazıda durağımız Paris’in meşhur katedrali Notre-Dame de Paris olacak…

Her şehrin bir baş kilisesi oluyor, o şehrin piskoposluk merkezi de bu baş kilise yani katedral adıyla anılıyor. Yani her şehrin bir katedrali var ve Fransa’da Notre-Dame’dan çok daha görkemli katedraller bulunuyor. Yine de, dediğim gibi, Notre-Dame pek azımsanmayacak mimari görkemi yanında turistik ününü Victor Hugo sayesinde kazanmış durumda. Özellikle Orleans, Floransa ve Toledo’da gördüğüm katedralleri unutmam mümkün değil.

Paris’in ilk yerleşim yeri olan ve Seine Nehri ortasında yer alan Cité Adası‘nda inşa edilen muhteşem yapı Fransız gotik mimarisinin en önemli örneklerinden biri. Yapımına 1163’te başlanan kilise tam anlamıyla 1345’te bitirilmiş, tarih boyunca da türlü değişikliklerle ve eklemelerle günümüze kadar ulaşmış.

Notre-Dame Katedrali zengin detayları barındıran devasa ön cephesi, asimetrik iki kulesi ve ön cepheden bambaşka bir tasarıma sahip arka cephesi ile Seine Nehri‘nin ortasındaki silüetini tüm ihtişamıyla tamamlıyor.

Notre-Dame Katedrali’ne giriş ücretsiz ancak genelde güvenlik kontrolü nedeniyle kapıda uzun ve kendiliğinden gelişen bir kuyruk oluyor. Elbette ki şanslı gününüzdeyseniz kuyruğa denk gelmeden bu katedrali gezme fırsatı bulabilirsiniz. Açık söylemem gerekirse ben buradan ne zaman geçsem uzun kuyruklar olduğunu görüyorum, birkaç kez boş yakaladığımda da gezeceğim yoksa bile içeri girip şöyle bir turlayıp bu muhteşem yapının detaylarını inceleme zevkini yaşıyorum. Hatta bazen katedralin içinden Instagram üzerinden canlı yayın bile yapıyorum.

Özellikle bir Pazar ayinine denk gelirseniz inanılmaz atmosferi iliklerinize kadar hissedebilirsiniz. Tek sorun, inananların ibadetlerine saygı göstermeyi bilmeyen bazı ziyaretçilerin, çıkardığı gürültüyle içerideki ruhani havayı zaman zaman bozabiliyor olması ne yazık ki.

Vaktiniz varsa, Notre Dame gezisini tamamlamak için soldaki girişten kulelere de çıkmanızı tavsiye ederim. Kulelere çıkmak için bilet almanız gerekiyor ama herhalde hem Notre-Dame’ın tepesinde olma duygusu, hem de Paris’i bir de bu açıdan görmek verdiğiniz paranın ve tırmandığınız onca basamağın karşılığını verecektir. Sıra biraz uzun olsa da inanın buna değiyor.

Önce bir aramadan geçiyorsunuz ve içeri girip döne döne yukarı çıkıp bilet alınan ve aynı zamanda museum shop olan yere ulaşıyorsunuz. Dönüşünüz aynı yerden olmayacağı için bir şeyler almak istiyorsanız buradan alabilirsiniz.

Kulelere çıkmak için 20’şer kişilik gruplar toplanıyor ve yaklaşık her on dakikada bir çıkış başlıyor. Merdivenler gayet dik ve çıkacağınız yer epey yüksek. O yüzden sağlık problemi olanlar dikkatli olmalı. Ayrıca onca basamağı küçücük çocuklarıyla çıkan aileleri de tebrik ediyorum 🙂

Başlangıçta merdivenler darmış gibi geliyor ama merak etmeyin, yukarı çıkıp merdivenler daha da darlaştıkça aşağının o kadar da dar olmadığını düşüneceksiniz 🙂

Yukarı tırmanıp ilk ulaştığınız yerde harika bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Ancak bulunduğunuz yer epey dar; o yüzden keyifle fotoğraf almak ya da anı yaşamak, denk düştüğünüz grubun kalitesine göre keyifli ya da keyifsiz olabiliyor.

Sonuçta yukarıdan manzara şahane. Buradan yan kuleye geçiyorsunuz ve biraz beklemeniz gerekiyor, çünkü diğer kuleden en üst kata çıkacaksınız ve daha önce sizden önce çıkanların oradan inmesini beklemeniz gerekiyor. Sıra siz gelince yine topluca, daracık merdivenlerden sağdaki kulenin en üst katına çıkıyorsunuz ve nihayet 360 derece Paris manzarası ile karşılaşıyorsunuz…

Burada olmak gerçekten çok keyifli bir duygu. Hele ki çanlar da çalmaya başlarsa değmesinler keyfinize. Yaklaşık 10 dakika kadar neredeyse tek sıra halinde kuleyi çepeçevre dolaştıktan sonra geldiğiniz kapıdan aşağı iniyorsunuz ama bu kez bir önceki kattaki çıkıştan değil, doğrudan, indiğiniz kuleden inmeye devam ederek en aşağıya iniyorsunuz. Yani sonuçta soldaki kuleden yukarı çıkıp sağdaki kuleden aşağı inerek bu nefis turu tamamlamış oluyorsunuz. Bu arada, 1 Kasım-31 Mart arası her ayın ilk Pazar günü kuleye çıkış ücretsiz

Notre-Dame Katedrali’nin önünde bulunan meydanda kaçırmamanız gereken iki detay var: Bunlardan biri Paris’in arkeolojik kalıntılarının bulunduğu, meydanın hemen altında bulunan La Crypte, bir diğeri de, Fransa’nın sıfır noktası olarak belirlenmiş olan Point Zéro

Hazır bu civardayken çok yakında bulunan Conciergerie ve Sainte Chapelle’i de görmenizde fayda var diye düşünüyorum. Çünkü belki de dünyanın en güzel vitrayları (hadi Fransa’nın diyelim) bu şapelde bulunuyor… Eh tabii bir de Île de la Cité – Cité Adası‘nı dolaşmak kadar, buradan Île Saint Louis – Saint Louis Adası‘na geçmek de keyifli bir gün geçirmenize neden olacaktır. Ayrıca tam karşıdaki Saint Michel bölgesinde de dolaşmakta fayda var. Zaten atlamamanız gereken yerlerden biri de tam karşı çaprazda bulunan ünlü kitapçı Shakespeare and Company; tabii hemen yanındaki Shakespeare and Company Café‘yi de kaçırmıyoruz. Ah bilmem söylemem gerek var mı, Notre Dame Katedrali’nin hemen yan sokağında bulunan ve Paris’teki en eski, en güzel restoranlardan biri olan Au Vieux Paris de görülmesi, hatta mümkünse yemek yenmesi gereken yerlerden…

Notre Dame Katedrali’ne metro ile ulaşmak için 4 numaralı hattın “Cité” istasyonunda inebilirsiniz. Tam bu noktadaki Çiçek Pazarı‘nı atlamamanızı öneririm. Ayrıca bir başka gün de, Nisan başından Kasım başına kadar olan dönemde, aralarında Notre-Dame Katedrali’nin de bulunduğu, Fransa’nın pek çok tarihi binası ve anıtsal yapısının maketlerinin de bulunduğu beş hektarlık dev park France Miniature‘e de zaman ayırmanızı öneririm. Orada Notre-Dame’la boy ölçüşmek çok eğlenceli…

Ah bir de hazır Notre Dame’ı gezecekken Notre Dame de Paris Müzikali’nin o meşhur bölümünü dinleyelim: Belle…

Keyifli geziler, keyifli keşifler.

 

 

Web Adresi: notredamedeparis.fr/en/visites/

Adres: 6 Parvis Notre-Dame, 75004 Paris

Ahmet Ore: