(Son Güncelleme: 10.09.2024) Bu yazıda pek çoğunuz için anlamlı olacak özel bir yerden, Paris yakınlarındaki Monte Kristo Şatosu‘ndan söz etmek istiyorum sizlere. Paris çevresinde gezip görecek birbirinden görkemli şatolar var ama Monte Kristo Şatosu gibi küçük, Paris’e çok yakın ve bir o kadar da anlamlı yerleri de tanıtayım diyorum. Burası belki bildiğimiz Fransız şatoları gibi görkemli değil ama manevi değeri bakımından herkes için anlamlı olabilir diye düşünüyorum.

Paris’in biraz dışında Saint Germain en Laye taraflarındaki Le Pont Marly‘de bulunan bu şato, ünlü Fransız yazar Alexandre Dumas’nın evi. Şato dendiğine bakmayın, İstanbul’daki Ihlamur Kasrı‘nın biraz hallicesi ama mimari stil olarak bir dönem Fransa’da yapılan bu tür evler şato olarak anılıyor.

Buraya neden gitmelisiniz? Öncelikle söylemeliyim ki Paris’e ilk kez gelecekler için görülmesi gereken bir yer olduğunu iddia edemem ama Paris’e birkaç kez geldiyseniz, artık değişik yerler görmek istiyorsanız Monte Kristo Şatosu ilginizi çekecek bir yer olacaktır. Tabii Alexandre Dumas size bir şey ifade ediyorsa, “Monte Kristo Kontu“, “Üç Silahşörler” ya da “Demir Maskeli Adam” romanlarının sizde derin izleri varsa o zaman bu müzeyi gezmekten ayrı bir keyif alacağınızdan eminim. Özellikle Paris’te 15 Gün geçirecekseniz burayı da “mutlaka görülmesi gereken yerler” listenize eklemenizde fayda var.

Alexandre Dumas'nın Evi - Monte Kristo Şatosu - Chateau de Monte Cristo Pariste.Net

Monte Kristo Şatosu’na kendi aracınızla gelmek elbette ki en kolayı, ki biz öyle yaptık. Navigasyona adresi girince ana kapıya ulaşıyorsunuz ama müzenin girişi orada değil, tam arka tarafta..

Buraya toplu taşımayla gelmenin iki kolay yolu daha var. Birincisi Paris’ten RER-A‘ya binip Saint Germain en Laye’deki son istasyonda inip, buradan Marly le Roi yönüne giden 10 numaralı otobüse binmek ya da biraz yürümek. Bir diğer seçenek de Saint Lazare Tren Garı‘ndan kalkan ve Saint Nom le Bretèche yönüne giden bir banliyö trenine binip, Marly le Roi istasyonunda inip, Saint Germain en Laye yönüne giden 10 numaralı otobüse binmek.

Müzenin tuhaf bir girişi var. konteyner gibi bir baraka. Belirli dönemlerde rehberli gezi imkanı da var. Ayrıca çeşitli mizansenlerle renklendirilen tiyatral geziler de söz konusuymuş ama biz ona denk gelmedik. Dilerseniz güncel fiyatları, özel gezi turlarının tarihlerini, ücretlerini ve diğer bilgileri, yazının sonundaki müzenin kendi web sitesinden öğrenebilirsiniz.

Alexandre Dumas'nın Evi - Monte Kristo Şatosu - Chateau de Monte Cristo Pariste.Net

Alexandre Dumas yazarlığının zirvesindeyken, şehrin çılgın kalabalığından uzakta, rahat rahat kitaplarını yazabileceği, Paris yakınlarında bir yerde yaşamaya karar vermiş ve bu bölgenin manzarasından etkilenerek kendine ikametgâh olarak bu bölgeyi seçmiş. 1844’te yapımına başlanıp 1847’de tamamlanan bu sırça köşke kendi romanındaki meşhur karaktere ithafen Château de Monte Cristo yani Monte Kristo Şatosu adını vermiş.

Eğimli, büyükçe bir bahçenin içinde bulunan ev (şato diyesim gelmiyor pek), eminim baharda ve yazın çok daha güzel görünüyordur ama biz bir kış günü gittiğimiz için o kadar da gösterişli gelmedi gözüme 🙂 Yine de -küçük de olsa- bahçesinde yürüyüş yapmak keyifliydi. Yemyeşil bahçenin ortasında hoş bir av köşkü gibi duran bu evin içine girdiğinizde hemen Fransız havasını hissediyorsunuz zaten. Tam karşınızda bir yemek salonu bulunuyor ama gezinize soldaki odadan başlamanız bekleniyor, sonra odaları dolaşa dolaşa alt katı beş dakikada bitiriyorsunuz ve merdivenden yukarı çıkıyorsunuz. Zaten ev küçücük, çatı katı da ziyarete açık değil. Yani çok detaylı incelemeyecekseniz 10 dakikada biter gezmeniz ama dediğim gibi Alexandre Dumas ve eserleri sizin için önemliyse kıyı köşe inceliyorsunuz ister istemez.

Beni burada en çok etkileyen şey, bir vitrinde sergilenen “Le Compte de Monte Cristo” romanının dünya dillerinde yazılmış örnekleri arasında çocukken okuduğum, Altın Kitaplar‘dan yayınlanmış “Monte Kristo Kontu” Türkçe baskısını görmek oldu. O an fark ettim ki yazarın koskoca romanını biz sadeleştirilmiş ve özete indirgenmiş bir kitap gibi, hatta çocuk kitabı olarak okumuştuk. Oysa ki başlı başına bir romandı bu.

Ne yazık ki içeride fotoğraf çekmek yasak; çok bakındım sizin için gizlice fotoğraf çekebilir miyim diye ama hem çok küçük bir yerdi, hem de her yerde kameralar vardı, güzel günümün tadını kaçırmak istemedim. Neyse ki müzenin kendi sayfasında yayınlanmış, yukarıdaki Youtube videosunu buldum. Bu videoyu izleyerek müzenin içi ve dışının nasıl göründüğü hakkında fikir sahibi olmanız mümkün.

Şatonun/evin en ilginç bölümlerinden biri de üst kattaki Fas mimarisinden etkilenerek dekore edilmiş salon. Kendi adıma bu dekorasyondan çok hoşlanmasam da kimileri için ilginç olabilir. Ayrıca Alexandre Dumas’nın mutfağa olan düşkünlüğünü, hatta mutfak sözlüğü bile yazmış olduğunu da bu müzeyi gezerken öğrendim.

Müzenin bahçesinde, üst tarafta küçük bir ev daha var. Burası yazarın yazılarını daha rahat yazabilmesi için yaptırdığı çalışma ofisi aslında. Bu ev adını, yine Monte Kristo Kontu romanında geçen, romanın kahramanı Edmond Dantes’in Marsilya’daki If Adası’nda kapatıldığı hapisane-şatodan, Château d’If yani If Şatosu‘ndan alıyor. Bu satırları yazarken de gözümün önüne, Marsilya gezimde “aaa şu karşıdaki ada neymiş?” diye sorduğum an geliyor… Bir de böylesi bir çalışma ofisinde yazı yazmanın ne kadar keyifli olacağını hayal ediyorum. Hayat adil değil 🙂

Fransız edebiyat tarihinde iki tane Alexandre Dumas olduğundan daha önceki yazılarımda bahsetmiştim. Bu evin sahibi Monte Kristo Kontu, Üç Silahşörler, Demir Maskeli Adam gibi ünlü romanların yazarı Alexandre Dumas Père, yani Baba Alexandre Dumas olarak geçiyor, ünlü Kamelyalı Kadın’ın yazarı ise Alexandre Dumas Fils yani Oğul Alexandre Dumas olarak anılıyor. Baba Alexandre Dumas Panthéon‘da yatarken Oğul Alexandre Dumas Montmartre Mezarlığı‘nda uyuyor sonsuzluk uykusunu…

Monte Kristo Şatosu yılın bazı dönemleri açık, bazı dönemleri kapalı ve takvim epey bir karışık. O yüzden müzenin açık olduğu günleri, güncel fiyatları ve diğer bilgileri yazının sonunda yer alan resmi web sitelerinden edinmek daha sağlıklı olacaktır.

Sonuç olarak Paris gezinizde buranın ilginç bir durak olacağını düşünüyorum. Monte Kristo Şatosu’nu gezdikten sonra Saint Germain en Laye tarafına geçip o bölgeyi gezmenizi, özellikle Saint Germain en Laye Şatosu – Ulusal Arkeoloji Müzesi ve hemen yanındaki Saint Germain en Laye Parkı‘nı da görmenizi öneririm. Bir de Grand Lac des Ibis‘in de bulunduğu, muhteşem doğa yürüyüş parkuru ve rüya gibi evleriyle Le Vésinet – Le Pecq var ki, orası da kaçmaz. Hemen yakınlardaki bir başka şato olan Malmaison Şatosu – Château de Malmaison ve hemen yanındaki Bois Préau Parkı da görülesi yerlerden.

Keyifli geziler, keyifli keşifler…

 

 

 

Web Adresi: chateau-monte-cristo.com/main/en/

Adres: Square des Ormes, 78560 Le Port-Marly

GPS için Adres: Sq. de Monte Cristo, 78560 Le Port-Marly

Author

1 Comment

  1. İnsanın kitabını okuduğu insanın yaşadığı yerleri görmek ne güzel bir duygu.

Write A Comment

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.