(Son Güncelleme: 11.09.2024) Bu yazıda, Paris çevresinde görüp görebileceğiniz en güzel şatolardan biri olan Château de Chantilly – Chantilly Şatosu‘nu gezeceğiz hep birlikte. Yine görkemli, yine etkileyici bir şatodayız ama bu kez işimiz bir parça daha kolay. Çünkü Chantilly Şatosu gezmesi en rahat ve keyifli şatolardan biri; diğerleri gibi uçsuz bucaksız binalar silsilesi değil, derli toplu bir plana sahip çok güzel bir şato.

Château de Chantilly (şato dö şantiyi) adı size yabancı gelmeyecektir. Evet, hani hepimizin bildiği o meşhur “krem şanti”ye adını veren şato işte burası. Gerçi ben krem şantinin çok karmaşık bir şey olduğunu zannederdim; mutfaktan çok anlamayan biri olarak, arkadaşlarım arasında tanıdığım en iyi profesyonel aşçı olan sevgili Derya‘ya sordum, meğerse krem şanti dediğimiz şey, bildiğimiz süt kaymağıyla pudra şekerinin karışımıymış. Gerçi o çok daha detay verdi ama konumuz şimdi bu değil, zaten ben de anlamadım 🙂 Sadece küçük bir ek bilgi vermek istiyorum: Orijinali crème chantilly olan bu kelimeyi aslında krem şantiyi şeklinde okumamız gerek ama nedense dilimize krem şanti olarak yerleşmiş, ben de el mecbur o şekilde devam edeceğim. Ah tabii aslında biraz daha doğru telaffuz edebilmek için kğem şantiyi dememiz gerek ama işin o telaffuz detaylarına hiç girmiyorum 🙂

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Bu rüya gibi şatoyu, Paris’e ilk yerleştiğim zamanlar Türkiye’de bir Fransız şirketinde çalışan arkadaşım Timur’dan duymuştum. Sık sık Paris’e şirket toplantılarına gelir, kimi zaman da bu şato civarındaki otellerde toplantılar yaparlarmış. Ben daha Paris içini keşfedememişken alıp başımı buralara gitmeye hiç sıcak bakmadığım için, 2012 yazında çocukcağızın eşiyle Paris’e bizi ziyarete geldiği sırada, ısrarla bizi buraya götürmek istemesine hep birlikte karşı çıkmıştık. Onlar gittikten bir iki hafta sonra, Chantilly’ye biz kendimiz gittik ve karşımızda bu masalsı şatoyu görünce Timur’un ne kadar haklı olduğunu anladık. Kendisine buradan selamlarımı ve sevgilerimi gönderiyorum 😉

2012 yazındaki ilk gezimiz için Chantilly’ye trenle gelmiştik. Bunun için Gare du Nord‘dan Creil yönüne giden RER-D‘ye ya da yine aynı yöne giden Ligne H yani H Hattı trenine binip, Chantilly – Gouvieux istasyonunda inmek yeterli. Her zaman söylediğim gibi bineceğiniz trenin bu istasyonda durup durmadığını gardaki dijital panolardan teyit etmeniz gerekiyor. Unutmadan şu bilgiyi de paylaşayım, Chantilly, başka bir region‘da, Picardie bölgesinde olduğu için Navigo ya da diğer toplu taşıma kartları bu trenlerde geçmiyor. Dolayısıyla gardan bu istasyona özel tek yön bileti almanız gerekiyor.

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Biz Chantilly – Gouvieux’de indikten sonra yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşle şatoya ulaşmıştık, dilerseniz siz ücretsiz shuttle’dan yararlanabilirsiniz. Temmuz başından Ekim başına kadar her hafta sonu ücretsiz shuttle var. Sefer saatlerini ve diğer ulaşım detaylarını yazının sonundaki resmi web sayfası linkinde bulabilirsiniz.

Daha sonraki gidişlerimdeyse kendi kullandığım araçla ulaşmayı tercih ettim. Hem daha pratik hem de daha keyifli. Özellikle GPS’ten paralı yolları seçmeyip, otoban dışı bir rotayı seçerseniz, çok güzel köylerden geçerek geze geze gitmiş oluyorsunuz. Tabii böylesi çok daha uzun sürüyor.

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Paris’in 50 kilometre kuzeyinde bulunan şatoya aracınızla geldiyseniz hemen karşısındaki ücretli otopark alanına günlük park edebiliyorsunuz. Uzaktan şatoyu görünce gözünüze başka hiçbir şey görünmüyor, rüya gibi bir yer dediğim gibi. Şatoya ve çevrenin yeşilliğine hayran hayran baka baka çayırdan aşağı doğru yürüyüp ana giriş kapısına ulaşıyorsunuz.

Chantilly Şatosu giriş bileti size şatoyu, bahçeyi ve hemen karşı tarafta bulunan Musée du Cheval – At Müzesi‘ni (evet At Müzesi de var) gezme imkânı tanıyor. Dönemsel sergiler ve etkinlikler için de bilet almak isterseniz fiyat farklı oluyor. Güncel fiyatları ve diğer detayları yazının sonundaki resmi web sayfası linkinde bulabilirsiniz.

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Ana kapıdan bahçeye girip şatoya doğru yürümeye başladığınızda önce bir rampa tırmanıp, ortadaki kaidede at üzerinde temsil edilen ve şatonun vaktiyle sahiplerinden olan Anne de Montmorency‘nin heykelinin oraya ulaşıyorsunuz. Şatonun giriş kapısı burada. Gerçi en son gidişimde Tour de France nedeniyle şatonun girişi arka bahçedendi ama normalde girmeniz gereken kapı burada. Demek ki bazı istisnai durumlarda giriş kapısı değişebiliyor.

Açılır kapanır şato kapısının oradan geçip tarihte birkaç yüzyıl geriye gideceğiniz avluya ulaştığınızda, çevrenizi saran yapı size biraz küçük gibi görünebilir ama uzaktan gördüğünüz o muhteşem şatonun içinin de aynı şekilde muhteşem olduğu konusunda sizi temin ederim. Tam karşınızdaki ana kapıdan içeri girdiğinizde ulaşacağınız antrenin görüntüsü ise aşağıdaki fotoğraftaki gibi. İçeri girdiğiniz an bana hak vereceksiniz zaten.

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Chantilly Şatosu’nu gezmek diğer büyük şatolara kıyasla daha kolay demiştim. Çünkü ana girişten girdiğiniz anda şato üç ana kola ayrılıyor. Bu üç kanadı ayrı ayrı gezip, hep yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz merkez noktasına geri dönüyorsunuz. Dilerseniz ilk önce, girişte sağdaki basamakları çıkarak ulaşacağımız bölümden başlayalım.

Bu salon Galerie des Cerfs olarak geçiyor. Vaktiyle burası yemek salonu ve resepsiyonların verildiği bölüm olarak kullanıyormuş. Ağır ahşap tonları iç karartıcı olsa da biraz sonra göreceklerinizin içinizi açacağına eminim. Bundan sonrasını istediğiniz gibi dolaşabilirsiniz elbette ama ben önce, aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz şekilde, sağdaki birinci değil ikinci kapıdan girmenizi öneriyorum size. 

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Sağdaki ikinci kapıdan girdiğinizde karşınıza çıkan salon Galerie de Peinture olarak geçiyor; adından da anlaşılacağı gibi burası birbirinden değerli tabloların sergilendiği muazzam bir bölüm. Zaten Chantilly Şatosu’nun en önemli özelliği, Fransa tarihinde Louvre Müzesi‘nden sonra açılmış olan ikinci müze olması.

Son Fransa kralı III. Napolyon‘un oğlu olan Duc d’Aumale, 23 yıllık İngiltere sürgününden sonra şatoya yerleştiğinde tüm koleksiyonunu bir müze olarak sergilemeye karar veriyor ve burası Musée Condé ismiyle açılıyor. Aslına bakarsanız da hâlâ buranın adı Musée Condé olarak geçiyor. Condé adı, şatonun 1643’ten itibaren sahibi olan Condé Ailesinden geliyor. 

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Galerie de Peinture’de birbirinden değerli tablolar var. İnsan duvardaki bu şahane tablolara mı, dekorasyona mı, tavandan gelen aydınlığa mı, tam karşıda sunak gibi tasarlanmış mermer sütunlu yuvarlak bölüme mi bakacağını şaşırıyor. İtalyan ve Fransız resim sanatının en değerli örneklerini görebileceğiniz bu salonda epey bir vakit geçirebilirsiniz. Benim içinse bu salonun şöyle duygusal bir değeri var:

2012 yazında burayı ilk gezişimde, aşağıdaki fotoğraftaki gibi tam bu merdivenlere oturmuş, benzer bir poz vererek fotoğraf çektirmiştim. Şimdi aynı mermer basamaklardan aldığım enerjiyle, aradan geçen dört yılda yaşadıklarımı düşünüp, böylesine büyüleyici bir atmosferde benzer bir fotoğraf çektirebildiğim için kendimi şanslı hissettim. Üstelik bu kez çektirdiğim fotoğrafı böylesi bir blogda yayınlama imkânım da olmuştu. Evet, kesinlikle eminim: Hayat benden yana… (Bkz: Cennette Bir Yıl, Cennette İkinci Yıl, Cennette Üçüncü Yıl, Cennette Dördüncü Yıl, Cennette Beşinci Yıl, Cennette Altıncı Yıl)

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net Ahmet ORE

Bu yuvarlak bölümün içine girdiğinizde sağa doğru bir kapı olduğunu göreceksiniz, bu kapıdan geçip gezinize devam edebilirsiniz. Sıra sıra dizili odalar, odalar dolusu birbirinden güzel tablolar, sanat objeleri, pencereden görünen muhteşem bir bahçe, gezinizin rüya gibi geçmesine katkıda bulunacak hep.

Bu güzergâh sizi yemek salonu olarak geçen Galerie des Cerf’in olduğu bölüme geri döndürecek. Buradan, bence yeniden tabloların olduğu Galerie de Peinture’e geri dönün ve o salonun sol kapısından içeri girip gezinize devam edin. Bu kez girdiğiniz uzun galeri şeklindeki salonun sol tarafında küçük bir oda göreceksiniz. İşte o odada Rafaél‘in 1504-1505 yıllarında yaptığı ünlü Üç Güzeller – Three Graces – Les Trois Grâces tablosu var…

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Hep söylüyorum: Eğer çok çok zenginseniz, dünyanın en lüks eşyalarını satın alabiliyorsunuz. Dilerseniz abartıp, örneğin, station vagon altın kaplama Ferrari bile yaptırabilirsiniz ama parayla satın alabildiğiniz her şeyi başka biri de satın alabiliyor, çünkü tek zengin siz değilsiniz. İşte o zaman zenginler dünyasında sanat koleksiyoneri olmak çok daha önemli bir prestij göstergesi, kişisel tatmin kaynağı olabiliyor. Çünkü, örneğin Rafaél’in bu tablosundan, istediğiniz kadar para verin, bir tane daha yaptıramıyorsunuz. O yüzden böyle paha biçilmez sanat eserlerine sahip olmak da farklı bir hazzın kaynağı oluyor işte.

Şatonun ve içindeki sanat koleksiyonunun son sahibi olan dük d’Aumale şatoyu, arazisi ve içindeki eserleri ile birlikte Institue de France‘a bağışladığı için şimdi bu gördüğünüz her şeyin mülkiyeti de Institue de France’ın oluyor haliyle. Paranın geçmediği başka türlü bir zenginlik bu, ne yapsanız boy ölçüşemiyorsunuz.

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Parkur sizi tekrar Galerie des Cerf’e döndürünce artık şatonun birinci -ve bence en etkileyici- kanadını bitirmiş oluyoruz. Ama merak etmeyin, daha görecek çok şeyimiz var. Ana girişin olduğu bölüme çıkıp bu kez sağa döndüğümüzde ikinci kanadın olduğu bölümün ilk salonuna girmiş oluyoruz. Burada da hoş tablolar, güzel heykeller var ama asıl sürpriz soldaki ilk kapıdan içeri girdiğinizde karşınıza çıkıyor.

Bir bakıyorsunuz ki burada da son derece etkileyici bir kütüphane var… Kitap önemli, okumak önemli, kültür önemli, sanat önemli. Hepsinin oluşturduğu müthiş bir birikim sizi -yine- içine alıveriyor bu kütüphanede. Tavana kadar dizili kitaplara bakıyorsunuz, içlerinde tanıdık bir şeyler arıyorsunuz.

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Kitaplar arasında benim karşıma çıkan La Fontaine’den Masallar oldu. Aklıma önce çocukken okuduğum bu masallar, sonra Vaux le Vicomte Şatosu‘nda gördüğüm La Fontaine’in çalışma odası geldi. La Fontaine, orada olduğu gibi bu şatoda da epey bir itibar görmüş…

Sonra güzergah boyunca ilerlemeye devam ediyorsunuz. Artık hangi birini anlatayım bilemiyorum. Zaten bir süre sonra kültürel ve sanatsal uyaranların yoğunluğundan duyargalarınız iflas ediyor 🙂 Süslemeler, sanat objeleri, mimari detaylar, zihninizin en uç kıvrımlarına çarpıp çarpıp duruyor, bir süre sonra serseme dönüyorsunuz. Yine de müthiş bir haz alacağınızdan eminim.

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Bakmayın o kadar görkemden şatafattan bahsettiğime, Chantilly Şatosu diğer pek çok Fransız şatosuna göre çok daha mütevazı; en azından boyut olarak çok daha insani, çok daha gezilebilir ölçekte. Oradan oraya gezerken kaybolmuyorsunuz, iyi kötü her tarafını görmüş oluyorsunuz.

Bazen kasvetli odalar, bazen beyaz üzerine altın varaklı, süslü-püslü işlemeli aydınlık salonlar arasında gidip geliyorsunuz. Şatonun 14. yüzyıldan 19. yüzyıla uzanan tarihi içinde keyifli bir  yolculuk yapıyorsunuz.

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Fransız Devrimi sırasında hapishane olarak kullanılmış, sonrasında yok olma tehlikesi geçirmiş olan Chantilly Şatosu’nun günümüze ulaşmış olmasından bir yandan mutluluk duyuyorsunuz, bir yandan da buranın (ve diğer şatoların) yapılması için harcanan parayı, o para için başka insanların döktüğü alın terinin değerini, adaletsiz bir terazide tartıp ölçmeye çalışıyorsunuz. Sık sık altını  çizmeye çalıştığım gibi: Hayat hiç adil değil

Bu duygularla ikinci kanadın en ucundaki müzik odasına ulaşıyorsunuz. Köşede öylece duruveren harpı görünce yüzünüze garip bir tebessüm yerleşiyor. Bir zamanlar bu harpı kimlerin çaldığını düşünüyorsunuz, hayal dünyanız biraz zenginse o tınıları şimdi bile duyabiliyorsunuz… 

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Müzik odası ikinci kanadın son bölümü; buradan başka bir yere geçilmiyor, aynı parkuru geri dönüyor, yolda da, geçerken daha önce kaçırdığınız diğer detaylara bakıp ana giriş kapısının olduğu antreye geri dönüyorsunuz. Bundan sonra da şatonun üçüncü ve son kanadı olan bölüme geliyor sıra.

Bunun için sağa dönüyorsunuz, o muhteşem merdivenin çevresinden dolanıyor, karşıdaki basamakları takip ederek koridorun sizi ulaştıracağı şapele adım atıyorsunuz. Burası diğer şatolarda gördüğüm şapellere göre çok daha mütevazı ama size tavsiyem, sağ tarafta göreceğiniz kürsünün arka tarafına geçmeniz; çünkü arkada harika heykellerin bulunduğu ayrı bir bölüm var. 

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Sonra tekrar ana girişe dönüyoruz ve bu kez o güzel merdivenlerden aşağı iniyoruz. Aşağıda museum shop var, bir de La Capitainerie olarak geçen restoran. Burada Chantilly’nin ünlü krem şantisini deneyebilirsiniz.

Sonra da bahçeyi gezmeye geliyor sıra… Şatoyu gezmek kolaydı ama bahçeyi gezmeye sağlam bir kondisyon gerek. O kadar büyük ve o kadar güzel ki, bir tarafını gezseniz öbür tarafın hatırı kalıyor. Ünlü bahçe peyzajcısı André le Nôtre‘un tasarladığı bahçenin büyük bölümü Fransız bahçesi olarak geçiyor ama Fransız Devrimi sonrasında tahrip olan bazı bölümler daha sonra İngiliz Bahçesi ve Çin Bahçesi olarak yeniden düzenlenmiş. 

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Bahçede, şatonun çevresini dolanmak oldukça keyifli, çünkü Chantilly Şatosu her açıdan başka türlü bir fotoğraf veriyor. Bazen bir orta çağ şatosuna bakıyormuş gibi hissediyorsunuz bazen de bir Rönesans şatosu karşınızda duruyor. Hava ve ışık durumuna bağlı olarak bahçenin / parkın her köşesinden farklı bir fotoğraf çekme imkânınız oluyor. Hele ki elektrikli araba kiralayıp dolaşmak en güzeli. Nisan 2018’de Gülçin ve Ömer’le Chantilly Şatosu’na gidişimizde elektrikli araba kiralayıp ne çok eğlendik anlatamam…

Parkın doğu tarafında Restaurant Hammeau ve biraz ilerisinde büyük bir labirent var. Labirent dediğim yüksek çalılardan oluşturulmuş büyükçe bir yer; çocuklar için, hatta sizin için bile ilginç olabilir. Yoksa benim gördüğüm en güzel labirent Chenonceau Şatosu‘nun bahçesindekiydi… Ayrıca bahçede Masion de Sylvie ve Château de d’Enghien gibi yapılar da var ama Chantilly Şatosu’nu gezdikten sonra bunlar gözünüze basit görünüyor 🙂 Oysa sırf bu binaları başka bir yerde görseniz turistik kataloglara koyup, mutlaka gezilmeli diye tavsiyelerde bulunursunuz… 

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net Ahmet ORE

Batı tarafında ise İngiliz bahçesi var ki ben o kısmı çok sevdim. Buraya doğru yürürken ara ara arkanıza baktığınızda şatonun yeşillikler içinden görüntüsüne doyum olmuyor. İngiliz bahçesinin ortasında, yukarıda fotoğrafını gördüğünüz l’Île d’Amour (Aşk Adası) ve biraz ilerideki Temple de Vénus görülmeye değer.

Bir de yol üstünde karşınıza koyunların otladığı bir ağıl çıkıveriyor. Nerede olduğunuzu ne hissetmeniz gerektiğini şaşırıyorsunuz. Haliniz varsa şatonun bahçesini, yani bu dev parkı kıyı köşe gezebilirsiniz ama ben başaramadım 🙂 Hem enerjinizin hepsini tüketmeyin, daha At Müzesi‘ne de gideceksiniz… 

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Evet, daha önce söylediğim gibi yolun diğer tarafında -neredeyse- Chantilly Şatosu’ndan da büyük bir At Müzesi ve hipodrom bulunuyor, elinizdeki biletle bu müzeyi de gezebiliyorsunuz. Sadece özel at gösterileri için ek bilet almanız gerekiyor.

Şatonun içini 1-2 saatte gezebileceğinizi düşünüyorum. Bahçeyi ise ne kadar sürede gezeceğiniz size kalmış. Sonrasında At Müzesi‘ne de en az bir yarım saat, belki bir saat ayıracağımızı hesap edersek, finalde Chantilly’nin merkezini de gezmek için vakit ayırmak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü neredeyse tüm Fransız şehirleri/kasabaları/köyleri gibi Chantilly’nin merkezi de çok güzel. Hele sonrasında Chantilly orman arazisi uçsuz bucaksız yeşillikleri içinde rastgele dolaşmak, koşanları, yürüyüş yapanları, bisiklete hatta ata binenleri gözlemlemek son derece keyifli.

Chantilly Şatosu - Chateau de Chantilly Pariste.Net

Evet, Paris çevresinde mutlaka görülmesi gereken şatolardan bir tanesini daha sizlere tanıtmış olmanın mutluluğunu yaşıyorum böylece. Ben yazdıkça işinizin zorlaşacağının farkındayım, çünkü hangi birini gezmeniz gerektiğini şaşıracağınızdan eminim. Zaten bu şato gezileri için ya önceden Paris’i biraz gezmiş olmalısınız ya da bu tür yerler özel ilgi alanınız olmalı. Özellikle Paris’te Bir Hafta geçirecekseniz Chantilly Şatosu listeye almalı mısnız emin değilim ama Paris’te 15 Gün geçirecekseniz burası da mutlaka görülmesi gereken yerler arasında diyebilirim.

Yoksa ilk gezinizde, hele ki bir haftadan az bir süre için Paris’e gelmişseniz, şatolara giderek Paris’in merkezindeki güzellikleri kaçırma riskiniz yüksek. Hep söylediğim gibi, Paris öyle bir kere gezip bitirilebilecek bir yer değil, ben kaç kez turist olarak geldim, kaç yıldır da burada yaşıyorum ama bitiremedim. Bitmesin de zaten. Hele ki şato gezmeyi sevenelerdenseniz bir haftanızı  ayırmanız gereken Loire Vadisi Şatoları Turu var ki o bambaşka bir masal dünyası.

Keyifli geziler, keyifli keşifler.

 

 

Web Adresi: domainedechantilly.com/en/

Adres: 60500 Chantilly

Author

9 Comments

  1. Mutlaka gideceğim madem kartımız geçerli. Birde kremadan yiyeceğim. :)))

    • Ahmet Ore Reply

      Paris’te pek çok yeri görüp Paris civarında keşifler yapmış olanlar için mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri 😉

  2. Bu şatolar bölgesindeki şatoların bahçesinde çadır kurabilirmiyiz :)))) ,şatolarda değil ama bahçelerinde bir süre yaşayıp tatil yapmak istiyorum :)))

    • Ahmet Ore Reply

      Ah ne güzel olurdu o bahçede bir çadırda uyuyup sabah uyandığımızda karşımızda şatoyu görmek 🙂

  3. Sukranclsn Reply

    Bu şatoların bulunduğu bölge ne hoş nekadar güzel,hepsi birbirinden güzel pastoral tablo

  4. Ahmet bey elinize sağlık merhabalar. Fransaya indiğimizde havalimanlarından alabileceğimiz haftalık sim kartları var mı? bu konuda bilgi verebilirmisiniz?

Write A Comment

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.