(Son Güncelleme: 03.11.2024) Paris’in orta yerinden yükselen ve ben dahil büyük çoğunluğun çirkin bulduğu Montparnasse Gökdeleni‘nin Pariste.Net’te yazı konusu olmasının nedeni 56. katından harika bir Paris manzarası sunuyor olması. Evet Tour Montparnasse’ın terasına çıkılabiliyor ve güzel havalarda muhteşem bir Paris manzarası sizleri bekliyor.
Tour Montparnasse (tur monparnas ya da tuğ monpağnas) Fransızcada Montparnasse Kulesi anlamına geliyor. Montparnasse Gökdeleni, adını bulunduğu semtten alıyor. Montparnasse Paris’in 15. arrondissement‘ında önemli bir semt. Paris’in yedi adet dev tren garından biri olan Gare Montparnasse da burada bulunuyor. Aynı zamanda M4, M6, M12 ve M13 numaralı metro hatları olmak üzere dört hattın kesişim noktasında bulunan semt, konum olarak Saint Germain Bulvarı‘nın güneyinde ve Saint Germain des Près’ye dik inen geniş bir bulvarın başında.
Nasıl ki Süzer Plaza (Gökkafes), İstanbul’un bağrına saplanmış bir hançerse (gerçi sonrasında pek çok hançer daha saplandı ya neyse) Montparnasse Gökdeleni de Paris’in bağrında 1970’lerden beri bir hançer gibi duruyor. “Ama manzarası çok güzel” diyenlerden biri de benim evet ama düşününce böyle bir manzara uğruna tüm Paris’in manzarasını katletmeye ne gerek vardı; baktıkça insanın içi acıyor.
Düşünün ki Sultanahmet Meydanı’nda Ayasofya ile Sultanahmet Camii arasındaki havuzun bulunduğu yere yüz katlı bir gökdelen yapılmasına izin verilmiş. Bir tarafınızda Ayasofya manzarası bir tarafınızda Sultanahmet, sonra alabildiğine İstanbul ayaklarınızın altında. Olur mu yani öyle; “en güzel manzara” için ait olduğunuz dokuyu mahvetmeye gerek var mı? Her neyse… Madem yapılmış Tour Montparnasse ve madem Paris’i en güzel seyredebileceğiniz manzara da burada, bana da buraya nasıl gidileceğini, kuleye nasıl çıkılıp sizi orada nasıl bir manzaranın beklediğini anlatmak düşüyor.
Gerçi Eyfel Kulesi‘nden de müthiş bir manzara görülüyor ama ne yazık ki Eyfel’e çıktığınızda güney doğunuzda bu kara gökdeleni görmek insanın canını sıkabiliyor, oysa Montparnasse’a çıktığınızda gördüğünüz en güzel kule Eyfel oluyor ve kadrajınızda daha ne güzellikler var.
Montparnasse Binası bir alışveriş merkezi’nin üstünde yer alıyor; aslında İstanbul’daki Safir gökdeleni gibi düşünülebilir ama ona kıyasla çok daha köhne. Neyse ki sunduğu manzara açısından görsel bir Paris şöleni vaadediyor. Eskiden burada Galeries Lafayette‘in bir şubesi vardı ama bir süre önce kapandı, yerine birkaç önemli zincir mağazanın şubeleri açıldı.
Lafayette’in üst kısmına, gökdelenin olduğu tarafa doğru yürürseniz binanın girişine ulaşıyorsunuz. Ana kapı ofis binası girişi; buradan değil, ana girişin solundaki merdivenlerden çıkarak ziyaretçi girişinin olduğu bölüme ulaşıyorsunuz. Burada gruplar ve bireysel ziyaretçiler için iki ayrı şerit var ama şansınıza kuyruk yoksa hangisinden girdiğiniz fark etmiyor.
Biletinizi hemen bu girişten alabiliyorsunuz. Bazen uzuuun kuyruklar olabiliyor bazen de in cin top oynuyor; tamamen şansınıza kalmış. O yüzden dilerseniz biletinizi gelince kapıdan alın, dilerseniz yazının sonundaki linkten online bilet satın alın… Bizim son gidişimizde kimsecikler yoktu. Kolayca biletimizi alıp güvenlik kontrolünden geçip okları takip ederek asansörlerin olduğu yere ulaştık. Asansörler kontrollü olarak yukarı çıkıyor. Biraz bekleyip dünyanın yetmiş iki milletinden insanla hızlı asansörlerden birine girip doğrudan 56. kata ulaşıyorsunuz. Çıkarken kulaklarınız biraz tıkanabilir dikkatli olun. Bir de ne yazık ki asansörler, dışarıda bulunan cam asansörlerden değil, o yüzden yükselirken manzarayı seyredemiyorsunuz.
Yukarı çıktığınızda girişte ufak bir kuyruk daha olabiliyor. Burada bilet kontrolü yapılıyor (bazen kontrol aşağıda da yapılabiliyor). Ve 56. katın ana salonuna ulaşıyorsunuz… İnsan doğrudan cama koşup dışarıyı seyretmek istiyor doğal olarak; merak etmeyin yalnız değilsiniz, hepimiz bunu yapmak istiyoruz 🙂 İlk karşınıza çıkan manzara karşısında Paris’e yukarıdan bakmanın büyüleyici etkisine kapılıyorsunuz ama aşağıdayken yemyeşil görünen Paris’in yukarıdan bakınca hiç de o kadar yeşil görünmemesine hayret ediyor insan. Ben bu son çıkışımda da konuyu çözemedim; bu kadar yeşil bir şehir nasıl olur da yukarıdan bu kadar taş-beton görünür, inanılır gibi değil. Tabii yavaş yavaş aşağıda tanıdık yerleri ve bildiğiniz yapıları görüp seçmeye başlayınca çocukça bir sevinç kaplıyor içinizi.
En büyük keyif de Eyfel Kulesi ile karşılaşınca yaşanıyor tabii ki. Aslına bakarsanız Paris’i yukarıdan seyretmek isteyip de Eyfel Kulesi‘ne çıkmaya üşenenler için Montparnasse Gökdeleni daha pratik bir seçenek bence. Hem daha az sıra bekleyip daha kolay bir şekilde tepesine ulaşabileceğiniz bir kule burası, hem de Eyfel’e çıktığınızda karşınızda gördüğünüz bu kara binanın kadrajınıza girmesine engel olmuş oluyorsunuz 😉 Bu sefer kadrajınızda La Tour Eilffel ve alabildiğine uzanan 360 derece Paris manzarası bulunuyor.
Benim Eyfel Kulesi‘ne bakan cepheyi en çok sevmemin nedeni Eyfel’i görmek kadar, Eyfel’in arka tarafında bulunan mahallemi, La Défense‘ı da görüyor oluşum aslında. Böylesi çocukça mutluluklar o yükseklikte bile sizi gelip bulabiliyor. Dilerseniz cam kenarında ayakta, dilerseniz orta salondaki oturma bölümlerinde oturup manzaranın tadını çıkarabiliyorsunuz. Bir de Café Le 360‘ta oturup bir şeyler yiyip içerken de içinde bulunduğunuz atmosferin keyfini yaşama şansınız var; nasıl isterseniz.
Montparnasse maceramız bu kadarla bitmiyor: Sakın en üst kattaki terasa ulaşabileceğiniz merdivenlerden tırmanmadan gezinizi noktalamayın, çünkü asıl sürpriz sizi orada bekliyor. Terasa çıkan merdivenlerin bulunduğu kapıdan yukarı yürüyerek iki kat tırmandığınızda önce 58. kat terasına ulaşıyorsunuz. Yanılmıyorsam eskiden bu terasta da 360 derece dolaşılabiliyordu ama şimdi çepeçevre tel örgü ile kaplamışlar; buradan az ilerleyip 59. kata çıkıyor böylece asıl seyir terasına ulaşmış oluyorsunuz. Artık yerden tam 210 metre yukarıdasınız ve Paris ayaklarınızın altında.
Eskiden teras böyle korunaklı değildi sanki, rüzgar esti mi uçururdu, böylesi cam güvenlik panoları yoktu. Şimdi rüzgara karşı daha korunaklı ama rüzgar esince hissettiğiniz kuş olup uçma duygusunu yaşayamıyorsunuz artık 🙂 Bir de fotoğraf çekerken cam bulunmayan bölümler çok kısıtlı. Olsun, yine de çepeçevre Paris manzarası insanı büyülemeye yetiyor… Bu katta da minik bir snack bar var ama o kadar albenili olduğunu söyleyemeyeceğim.
Güzel bir günde de gelmiş olsanız buranın aşağıya göre soğuk olma ihtimali var, o yüzden kılık kıyafetinizi ona göre ayarlamanızı, en azından boynunuza saracak bir şeyi yanınızda bulundurmanızı öneririm.
Manzaranızda Eyfel Kulesi, ardında La Défense, Seine Nehri, Louvre Müzesi, Notre Dame Katedrali, Saint Sulpice Kilisesi, Napolyon’un Mezarı, Panthéon, Tuileries Bahçesi, Lüksemburg Bahçesi ve daha neler neler var. Hepsinin açılarına göre dijital ve sabit panolarda neyin nerede olduğunu gösteren görsel açıklamalar mevcut. Bir de paralı dürbünler var ama onları birilerinin kullandığını bugüne kadar hiç görmedim.
Montparnasse Binası gezimizi bitirmeden önce tekrar 56. kata iniyoruz ve shop‘ında şöyle bir dolanıp kendimize bir şeyler bakabiliyoruz. Bir gidişimde şans eseri 10€’ya üzerinde Paris yazan şahane bir tişört bulmuştum, hâlâ da giyerim 🙂 Genelde bu fiyata satılan tişörtler çok uyduruk olur ama benim beğenip aldığım tişörtün etiketinde 50 euro yazsaydı belki almazdım ama en azından “değer” derdim 🙂
Belki aşağı inmeden son bir kez kafede oturup bir şeyler yiyip içebilirsiniz. Tabii bir de özel günlerinizde gidebileceğiniz çok özel bir restoran “Le Cilel de Paris” de Montparnasse Gökdeleni’nin 56. katında bulunuyor ama onun girişi ayrı bir asansörle yapılıyor. Muhteşem Paris ve Eyfel Kulesi manzarası bulunan bu restoranı özel yıl dönümleriniz ya da kutlamalarınız için tercih etmek isteyebilirsiniz.
Montparnasse’a ve Paris manzarasına doyunca “Sortie / Exit” yazan çıkış kapısından çıkıp asansörü bekleyip yine yetmiş iki milletten insanla birlikte aşağıya iniyorsunuz. Genelde aşağı inmek için de sıra oluyor ama bu son gidişimiz nasıl bir şanssa artık, asansörde sadece ikimizdik…
Bundan sonrası aşağı inip Montparnasse semtini gezip dolaşmak. Aslında bu semt için de ayrı bir yazı yazmam gerekir. Çünkü Montparnasse ve çevresi, bu çirkin gökdeleni saymazsak son derece parizyen bir bölge. Yeme-içme, konaklama, alışveriş ve kültür sanat aktiviteleri için tercih edilebilecek son derece güzel bir yer. Tabii Gare Montparnasse‘tan kaynaklanan kozmopolit yapısı kimileri için biraz tedirgin edici olabilir ama bence son derece güvenli, renkli ve keyifli bir bölge.
Kule yılın her günü sabah 09:30’da açılıyor. Kapanış saatleri döneme ve günlere göre değişiyor: 1 Nisan-30 Eylül arası 23:30’a kadar, 1 Ekim-31 Mart tarihleri arasında Pazar, Pazartesi, Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri 22:30’a kadar; yine bu tarih aralığında Cuma, Cumartesi ve resmi tatil günlerinden bir gün önceki günlerde 23:00’e kadar Montparnasse’a çıkılabilir. Tabii çıkış için son saatin kapanış saatinden yarım saat öncesi olduğunu unutmamak kaydıyla. Güncel fiyatlar ve ayrıntılı bilgi için Montparnasse Gökdeleni’nin, yazının sonundaki resmi web sayfasını ziyaret etmeyi unutmayın.
Bir önemli not: Montparnasse Gökdeleni baştan aşağı yenileneceği için uzun süre kapalı olacağı çok uzun zaman önce duyuruldu ama yıllar geçmesine rağmen bu çalışma henüz başlamadı. Kapanacağı tarih netleştiğinde ben de buradan sizlerle paylaşacağım. O vakte kadar ne yapın edin bu gökdelenin terasından Paris’i izlemeyi sakın ihmal etmeyin 😉 Ah unutmadan; siz siz olun Montparnasse’tan bahsederken Montmartre ile karıştırmayın, ben bazen karıştırırım da 🙂
Hazır bu bölgedeyken, Montparnasse Mezarlığı‘nı görmeyi de ihmal etmeyin sakın. Bir de en az Rodin Müzesi kadar kıymetli bir başka heykel müzesi Musée Bourdelle hemen yakınınızda bulunuyor, vaktiniz varsa oraya da uğrayın derim… Krep yemek için de La Crêperie de Josselin‘i öneririm. Bu bölgeyle ilgili daha pek çok şey var yazacak ama artık onlar başka bir zamana…
Bir de bu tür yüksek yerlere çıkıp şehri seyretmeyi seviyorsanız, Paris’i bir balondan izlemek hoşunuza gidersen Ballon de Paris yazısını da okumanızı, hoşunuza giderse ve hava müsaitse mutlaka denemenizi öneririm.
Keyifli geziler, keyifli keşifler…
Web Adresi: tourmontparnasse56.com/en/
7 Comments
Merhaba, tam da bu yazıyı arıyordum. Eşimle birlikteliğimizin 10. yıldönümü için le ciel de paris'ten rezervasyon yaptım ve bu restorana çıkmak için de bilet almamız gerekli mi diye sorucaktım ama anlatmışsınız. Peki restorana ayrı asansörden çıktığımızda restoran katında seyir terasına geçiş yapabiliyor muyuz yoksa seyir terası için aşağı inip bilet alıp tekrar çıkmamız mı gerekir?
Merhaba Dicle Hanım,
restoranın yönetimsel olarak terasla doğrudan ilgisi olmadığından, asansörleri de farklı olduğundan, yemek sonrası aşağı inip biletinizle diğer asansörden tekrar yukarı çıkmanız gerekiyor.
Yıldönümünüz için şimdiden tebrik ederim.
Mutlu günler…
Çok teşekkür ederim, nazik yanıtınız için 🙂
ayrıca Montparnasse'ye cıkıp bakınca Eiffel'de gözüküyor, Eiffel'e çıkınca insan kendini görmezmiş misali aslında Paris manzarısına eksik bakmış oluyorsun, diyesim geldi sen bu konuyu başka bir ifade ile anlatmıs olsan da.
montparnasse'a çıkmanın tek ama tek bir amacı olabilir o da şahane bir paris manzarası görebilmek, oysa bana göre eiffel'i görmek de eiffel'e çıkmak da çok güzel ama ben ne zaman montparnasse tarafına gitsem başımı hiç yukarı kaldırmıyorum ki o çirkin binayı görmeyeyim, yoksa semt çok güzel 🙂
Buraya çıktım ama bir üst katta helikopter pisti olduğunu ve oraya da cikabildigimizi bilmiyordum!
Bir de fotoğraflar gerçekten çirkin çıkıyor ama begenmediginizi söyleyince tekrar çekebiliriz diye öneriyorlar 😉
En son geçen cumartesi gittiğimde gördüğüm kadarıyla artık habersiz fotoğraf çekme uygulamasını kaldırmışlar sanırım ya da ben göremedim, bu kez yukarıda yeşil bir panonun önünde dileyenlerin fotoğraflarını çekiyorlardı. O yüzden yazıyı güncellerken o bilgiyi kaldırdım. Sadece isteyenler fotoğraf çektirsin, isteyen de güzel güzel pozunu versin değil mi ya 🙂