(Son Güncelleme: 01.03.2024) Paris’in Notre Dame Katedrali‘nden sonraki en büyük kilisesi Saint-Sulpice (sen sülpis), gerek mimarisiyle, gerek içinde barındırdığı “kutsal emanetler” ile önünde yer alan çeşmesi ve meydanıyla, Paris gezisinin en önemli adreslerinden biri. Özellikle Notre Dame Katedrali yangını sonrası oranın, yıllar sürecek restorasyon çalışmaları nedeniyle kapalı kalacağı için, Saint Sulpice’in birinci kilise olma görevini üstlenmesi nedeniyle Saint Sulpice bir kere daha önem kazandı. Eylül 2019’da hayata veda eden Fransa’nın eski cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın cenaze töreni de burada düzenlendi.
1870‘te tamamlanan kilise, görkemli mimarisi ve içine girdiğinizde üzerinizde yarattığı ferahlık duygusu ile gerçekten etkileyici bir yapı. Özellikle akşam üzeri gün batımlarında ön cephesindeki doğal ışık oyunları görülmeye değer. Kilisenin ana kapısından girmeden önce sütunlu giriş bölümünde başınızı yukarı kaldırmanızı ve detaylarda kaybolmanızı özellikle öneriyorum. Buradan her geçişimde aklıma Efes antik kentindeki Celsus Kütüphanesi geliyor.
Önündeki meydan ve havuz ile bir bütünlük oluşturan Saint Sulpice Kilisesi’nin sütunlu girişinden içeri girdiğinizde hemen sol tarafınızda hristiyan dünyasında çok önemli bir değere sahip ve aynı zamanda bitmez tükenmez tartışmalara neden olan, İsa Peygamber’in kefeni olduğuna inanılan Torino Kefeni‘nin reprodüksiyonu burada sergileniyor. Burayı defalarca gezmiş olmama rağmen, Paris’e ziyaretime gelen sevgili dostum Mehpare ile yaptığımız bir gezide Saint Sulpice Kilisesi’ni gezerken Torino Kefeni’ni görünce çok etkilenmiş, ben de bu kefenden ve hristiyanlık tarihindeki öneminden onun sayesinde haberdar olmuştum.
Ayrıca “Da Vinci Code – Da Vinci Şifresi” kitabıyla gündeme gelen “Gül Çizgisi”nin izlerini bulmak için de Saint Sulpice Kilisesi önemli bir yer. Gerçekten de kiliseye girdiğinizde, yerde boylu boyunca devam eden pirinç bir çizgi görüyorsunuz. Bu çizgi 1884’e kadar dünya üzerindeki başlangıç meridyeni olarak kabul ediliyormuş. Bildiğiniz gibi daha sonra Greenwich başlangıç meridyeni olmuş. Başlangıç meridyenin eskiden Paris’te olduğu bilgisini de sevgili Mehpare sayesinde öğrenmiştim…
Tüm bu bilgilerin yanında devasa orgu, muhteşem duvar süslemeleri ve tabloları ile Saint Sulpice Kilisesi’ni gezmek, soluklanıp biraz oturup dinlenerek o mistik havayı solumak gününüze farklı bir anlam katacaktır. Tabii kilisenin içinde tam bir tur atmadan burayı gezmiş olmuyorsunuz; her bir köşesinde ayrı bir güzellik karşınıza çıkıyor.
6. arrondissement‘da yer alan bu kilise, Saint Germain Bulvarı‘nın üst tarafında, Jardin du Luxembourg – Lüksemburg Bahçesi‘nin de aşağı tarafında kalıyor; yani yol üstünde, geçerken uğrayabileceğiniz kolay bir noktada yer alıyor. M4 metro hattının “Saint Sulpice” istasyonunda inerek Rue du Vieux Colombier caddesine döndüğünüz anda karşıda belirecek ve tüm görkemi ile sizi etkisi altına alacaktır.
Hazır buraya uğramışken magazinsel bir bilgiyi de cepte tutmakta fayda var; Fransa’nın ünlü sinema oyuncularından Catherine Deneuve tam da bu meydana bakan bir evde oturuyor. Belki de taşınmıştır, bu bilgiyi doğrulamam gerek, artık kimin işine yarayacaksa 🙂
Siz onu bunu boşverin de, ne yapıp edip bu görkemli kiliseyi bir gün batımında ziyaret etmeyi sakın ihmal etmeyin derim. Bir de kilisenin Saint-Anges Şapeli’ni altı yıl boyunca dekore eden ünlü Fransız ressam Eugène Delacroix’nın o dönemde kilise yakınlarında ev ve atölye olarak kullandığı ve günümüzde müzeye dönüştürülen Eugène Delacroix Müzesi‘ni de gezmeyi unutmayın lütfen.
Ah bir de Paris’te Bir Hafta kitabımın bu kilisede geçen bölümünü okurken de bu yazıyı tebessümle anarsanız mutlu olurum.
Keyifli geziler, keyifli keşifler.
Adres: 2 Rue Palatine, 75006 Paris
