(Son Güncelleme: 06.05.2023) Benim gibi otomobil düşkünü birinin kaçırmaması gereken Paris Otomobil Fuarı (Paris Auto Show – Mondial de l’Automobil) genel olarak iki yılda bir Porte de Versaille’daki fuar alanında düzenleniyor. Bu yazıda Paris’e yerleştiğim 2012’deki fuardan sonra 2014’te ikinci kez gittiğim otomobil fuarı hakkında bilgi ve izlenimlerimi bulacaksınız. Ben de açılışın ertesi günü kalkıp fuara gittim ve salondan salona dolaşırken gördüğüm birbirinden güzel otomobiller arasında kendimi kaybettim.

Paris Otomobil Fuarı ilk olarak 1898’de Tuileries Bahçesi‘nde gerçekleştirilmiş ve tarihin ilk otomobil fuarı olma özelliğini taşıyor. O dönemde 232 model araç sergilenmiş ve tam 140 bin kişi fuarı gezmiş… İnsan bu işlerin yüz küsür yıl önce başladığına, biz nelerle uğraşırken başkalarının nelerle uğraştığına inanamıyor…

Paris Autoshow 2014 Pariste.Net

1962’den beri Porte de Versaille Fuar Alanı’nda gerçekleştirilen Paris Otomobil Fuarı,  1976’dan bu yana her iki yılda bir düzenleniyor. İki yıl önce, 2012’deki fuara gittiğimde pek bir şey anlamamış, hem kalabalık nedeniyle, hem de kataloğu düzgün takip etmediğim için plansızlıktan dolayı pek keyif almamıştım ancak bu gidişimde erkenden orada oldum, broşürdeki salon planlarını iyice inceleyip gerçekten görmek istediğim markaların standlarına nokta atış yaparak hem vakitten kazandım, hem de yorulmamış oldum.

Tabii ki birbirinden muhteşem araba modelleri vardı yine ve pek çoğu ilk kez Paris’te görücüye çıkıyordu. Yenilikleri yakından takip etmek ve bizzat şahit olmak her zaman ilgimi çektiği için, hem de konu bu kez en büyük tutkularımdan biri olan “otomobil” olduğu için fuar alanında sanki cennette dolaşıyormuş gibi gezindim bütün gün.

Konsept araçları incelemek, otomobil sektörünün geleceği hakkında fikir sahibi olmak kadar, yakın dönemde trafikte göreceğimiz araçları realist bir gözle incelemek de bir o kadar önceliğimdi.

Örneğin Mini’nin yeni beş kapılı modelini ilk bakışta çok sevdim ama her Mini modelinde olduğu gibi yine aracın içine girince klostrofobik bir duyguyla kendimi dışarı attım 🙂 Her seferinde bu duyguyu yaşıyorum; bir zaman sonra da unuttuğum için yolda gördüğüm bir Mini’ye yine aşık aşık bakıyorum nedense. Gerçekten tasarım olarak olağanüstü sevimlilikte bir araba, eminim teknik olarak da çok iyi özellikleri vardır ama arabanın içine girince kendimi kibrit kutusunda gibi hissediyorum. Yine de Mini’nin konsept otomobili Superleggera Vision’un çok şık ve farklı olduğunu söylemeliyim.

Paris Autoshow 2014 Pariste.Net

Paris Otomobil Fuarı’nın en havalı arabalarından biri hiç kuşkusuz Alfa Romeo 4C’ydi bence. Birbirine benzeyen tonla araba içinde oldukça dikkat çekici bir çizgisi ve albenisi vardı. Gerçi “al beni” diyordu ama böyle bir araçla günlük yaşamda trafikte olmak ne kadar mantıklı; tartışılır.

Sonuçta bir yandan göz banyosu yaparken bir yandan da mantıklı bir araç bakınıyordum haliyle. O dönem Honda Jazz kullanan biri olarak arabamdan çok memnundum; son derece sessiz, sorunsuz ve yakıt tüketiminde hiç üzmeyen bir araçtı. Fuarda o kadar araba gördüm de hiçbirinin direksiyonuna oturduğumda kendimi, kendi Jazz’ımdaki kadar rahat hissetmedim. Bir kere panoramik cam tavanı önemsiyorum; bu olmayınca araba beni boğuyor artık. Tabii kıyaslamam Jazz ayarı ve onun biraz üstü arabalar için geçerli. Yoksa cabrio araçlar her zaman tercih nedenimdir 🙂

Paris Autoshow 2014 Pariste.Net

Tamam mütevazı biriyimdir ama konu araba oldu mu biraz kesenin ağzını açabilirim; hele kesenin dibi dolu olsa sonuna kadar bile açabilirim 🙂 Fuarı gezerken küçük ve etkileyici modellerle ilgileniyordum, çünkü Paris’te büyük arabayla dolaşanlara pek rastlamazsınız, rastlasanız bile onlar çoğunlukla “görmemiş” olarak algılanıyor. Milyon euro’luk evlerde oturup son derece mütevazı araçlara binen o kadar çok insan vardı ki çevremde, bu ister istemez benim de düşünce yapımı etkiledi.

Bu çerçevede hem küçük hem de hayalleri süsleyecek bir araba söz konusu olunca Audi TT ile bir süre aşk yaşadım 🙂 Tabii bu aşk hiçbir zaman karşılıklı olmadı ama olsun. Zaten benim de hevesim bir süre sonra geçti 🙂

Paris Autoshow 2014 Pariste.Net

İstanbul’da büyük ve gösterişli arabalara hayran olduğum doğrudur. Sanırım bu İstanbul trafiğinde “büyük olan kazanır” anlayışından kaynaklanıyor, yani yol kapabilmek için büyük bir aracınız olmalı gibi bir algı var ama Paris’te durum böyle değil. İnsanlar minik minik arabalarla dolaşıyorlar, zaten herkes sokaklara park ederken tampon tampona vura vura kendine yer açıyor 🙂 O yüzden de küçük araba konusunda iyice ikna oldum. Paris’te araba kullanmak ve Paris’te otopark konulu yazılarımda bu konulara değinmiştim.

Bir de çevre konusundaki hassasiyet Paris’te iliklerime işledi. Arabanın yakıt tüketimi kadar karbondioksit salınımı da benim için çok önemli bir kriter oldu. Sırf bu nedenle bile lüks ve büyük araçlardan soğudum diyebilirim. Artık bir araç kataloğunu incelerken sadece güç ve performans kriterlerine değil karbondioksit salınımı değerlerine de bakıyorum ve eğer bu değer yüksekse araba otomatikman seçeneklerim arasından eleniyor.

21. yüzyıla gireli kaç yıl olmuş ve bizler hâlâ fosil yakıt tüketen otomobillere mahkumuz, bu gerçekten inanılır gibi değil. Tamam, uçan otomobillerin yakın gelecekte olmayacağına ikna oldum ama bari elektrikli otomobiller yaygınlaşsa ve normalleşse.

Renault’nun Zoe modelini bu nedenle önemsiyorum. Eğer garajımıza elektrik kablosu çekme projesi geçekleşseydi bu tarz bir araba sahibi olmayı çok isterdim ama katettiği mesafe henüz yeterli olmadığı için ve şarj üniteleri de yaygınlaşmadığından haliyle tereddütleri olabiliyor insanın.

Paris Otomobil Fuarı’nda en kalabalık standlardan birinin Tesla olması gerçekten sevindiriciydi; tüketici elektrikli otomobillerle ilgileniyor ve bir yaygınlaşabilse, sistemi bir oturtulabilse anında elektrikli otomobile geçeceklerine eminim. Özellikle Teslanın 500km menzilli araçlarını görünce gelecek için epey bir umutlandım. Ama uzun menzilli arabaların da fiyatı malum 🙂

Paris Autoshow 2014 Pariste.Net

Tabii yine de bildik rüya otomobiller her zaman aklımzı başımızdan alıyor; bir Maserati olsun, bir Bentley olsun; biri hediye etse hayır demem herhalde 🙂 Ne de olsa Fransa’da yıllık otomobil vergisi diye bir şey yok, arabayı kullanmadıkça pek bir masraf çıkartmaz durduğu yerde 🙂

Ama dediğim gibi, bilindik lüks araçların karbondioksit salınımları bir fecaat; onların trafikte dolaşmasına nasıl izin veriyorlar bilemiyorum. Tabii “çevre dostu” modelleri de var ama şu arap şeyhi kılıklı insanların kullandığı araçların genelde böyle bir kaygısı yok ne yazık ki.

Tesla’nın ModelS’inin içi de dışı kadar etkileyiciydi bu bakımdan. Hele içindeki dev kontrol panelini görünce gözlerime inanamadım. “Uçak gibi” deriz ya hani, tam da öyleydi ön konsol.

Paris Autoshow 2014 Pariste.Net

Tabii Bentley’in yeri bende ayrıdır. İlk kez, yıllar önce Monte Carlo – Monaco’da gördüğüm vanilya rengi bir cabrio modeli vardı, onu hiç unutamam. “Lüzumsuz miktarda” param olursa sanırım bir tane (de) bundan almak isteyebilirim 🙂 Aslında Bentley Convertible bir model olsun da rengi o kadar da önemli değil sanırım 🙂

Gerçi düşününce dünyada bunca yokluk varken, insan bu fuarın standlarında kendini bir garip hissediyor. Nasıl bir dünya düzeniyse bu, herkes halinden bir şekilde memnun yaşayıp gidiyor. Paris Otomobil Fuarı’nı gezmeye gelenlerin (yani Paris’te olabilmeyi başarmış insanların) büyük kısmı gördüğü bunca otomobilin hiçbirini hiçbir zaman alamayacaklar ama yine de fikir sahibi olmak için gelmişlerdi ya da hayallerini süsleyen araçları “dünya gözüyle görme” mutluluğunu yaşıyorlardı.

Özellikle “lüks ötesi” segmentteki araçların standlarında durum çok ilginçti. Diğer standlardaki gibi elinizi kolunuzu sallaya sallaya araçları inceleyemiyorsunuz, cam bir bariyerin ardından uzaktan fotoğrafını çekmekle yetiniyorsunuz. “Rolls Royce kim siz kimsiniz” gibi bir durum söz konusu sanki? Tuhaf bir dünyadayız vesselam…

Paris Autoshow 2014 Pariste.Net

Gerçi benim çocukkenki oyuncağım bir Matchbox Mercedes 450SL’ di yanılmıyorsam, sarı üstü açık bir arabaydı. Tek bir oyuncak arabam vardı, o kırılırsa ya da kaybolursa yine aynısından aldırırdım anneme yalvar yakar. Hâlâ o arabayla oynarkenki tekerleklerin yaylanmasını hatırlarım; plakasını ezbere bilirim. O nedenle üstü açık bir Mercedes hep önemliydi benim için ama 2014’teki Mercedes’in çizgisini beğendiğimi pek söyleyemeyeceğim. Benim Mercedes’i yeniden sevmek için 2018’i beklemem gerekti ve ancak o zaman bir modelini beğenip 2018 Class A Mercedes sahibi oldum.

Üstü açık araba tutkumsa hiç değişmedi. Gerçi İstanbul’da trafikte değil üstü açık arabayla gezmek camları bile açıp dolaşamadığımız için böyle bir arabaya sahip olmayı hayal bile etmezdim ama Paris’te hem dolaştığınız yollar o kadar güzel ve hava da o kadar temizdi ki insan bir cabrio araç sahibi olmaya bayağı bir heveslenebiliyor. Hiç olmadı cam tavanlı bir araç olsun, şöyle ferah feza dolaşayım istiyorum yollarda.

Fiat 500 her zaman için çok sevimli bulduğum bir modeldir ama onu da birkaç yıl önce Milano – Côte d’Azur arasında yaptığım gezide kiralık otomobil olarak kullandığım zaman fikrim değişmişti; kesinlikle uzun yolda kullanılabilecek bir araba olmadığını anlamış ve hiçbir zaman sahip olmama gerek olmadığını kavramıştım. Sonra 500L modelini çıkardılar, ona hiçbir şekilde ısınamadım ama bu yılki fuarda görücüye çıkan 500X modeli enteresandı. İnsanın içini kıpraştırmıyor değil.

Bir de Honda standında yeni Jazz’ı ve HRV’yi gördüm. 2015 yazında piyasaya çıkacak bu modeller de epey hoşuma gitti. Jazz’ı kendi arabam olduğu için zaten severdim; HRV de eski aşkımdır; eskiden üretildiği vakit Kartal’ın yükseltilmiş versiyonuna benzetirdim 🙂 O da gayet etkileyici bir tasarıma kavuşmuştu.

Paris Otomobil Fuarı’nda en etkileyici standlardan biri BMW’ninkiydi. Yeni 2 serisi araçlar gerçekten hoş görünüyordu. Özellikle cabrio modelini çok beğendim. Gerçi ben tente tavanlı arabalara eskisi kadar sıcak bakmıyorum “coupé cabriolet” modelleri daha mantıklı buluyorum; o yüzden 3 serisinin cabrio’su daha bir cazipti sanki. Bir de mütevazı hayallerimde Volkswagen EOS vardı ama bu 2014 fuarında göremedim; sanırım yeni modelini çıkarmayacaklar diye düşündüm ki çıkarmadılar.

Paris Autoshow 2014 Pariste.Net

Volkswagen demişken, Golf’ün 100 kilometrede 1,5 lt yakan bir modelini gördüm: GTE, çok etkilendim ama normal bir golfle arasındaki fiyat farkını görünce tipik Türk mantığıyla “ohoo aradaki farka bir ömür depoyu doldururum ben” demedim dersem yalan olur 🙂

Paris Otomobil Fuarı’nda elbette daha başka bir sürü marka ve model vardı; hatta adını sanını bilmediğim, hayatımda ilk kez gördüğüm bir sürü otomobil. Keşke vaktim olsa tekrar gitsem, daha sakin bir zamanda bütün arabaları saatlerce incelesem; sanırım hiç bıkmam diye düşündüm…

Kimisi saatlerce maç muhabbeti yapabilir, kimisi tv programları, kimisi moda, ben de saatlerce otomobil konuşabilirim. Top Ten listesi gibi sürekli değişir en sevdiğim araba; bir bakarsınız şu arabayı gözüme kestiririm, bir bakarsınız bu arabayı. Yine de ayaklarım yere basar, elimdekinin kıymetini bilirim 🙂 Bir de bir otomobil firmasının Pariste.Net’e sponsor olmasını çok isterim

Paris Otomobil Fuarı’nda çektiğim tüm fotoları görmek için bu linke bakabilirsiniz. Fuar hakkında güncel bilgi için yazının sonundaki resmi web sayfası linki size yardımcı olacaktır.

Porte de Versaille’daki fuar alanına M12 metro ya da T2 ve T3a numaralı tramvay hatları ile ulaşmanız mümkün.

Hayallerinizdeki otomobile sahip olmanız dileğiyle, keyifli geziler, keyifli sürüşler…

 

 

 

Adres: Paris Expo Porte de Versailles, 1 Place de la Porte de Versailles, 75015 Paris

Author

Write A Comment

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.