(Son Güncelleme: 02.06.2024) Bu yazıda Paris’in en güzel ve en özel müzelerinden birini daha yakından tanıyacağız: Musée des Arts et Métiers (müze dezarz e metye ya da müze dezağz e metye). Endüstri, Bilim, Teknoloji ve Tasarım alanındaki en önemli tarihi değerlerin sergilendiği bu müze 1794‘te Conservatoire National Arts et Métiers (Ulusal Sanat ve Endüstri Konservatuarı) bünyesinde kurulmuş.
İlgi ve beklentilerin çeşitliliği bir yana, ortalama bir ziyaretçinin bu müzeyi gezmek için en az 2-3 saat ayırması gerektiğine inanıyorum. Özellikle mühendislik, mimarlık, keşifler, endüstri tasarımı ve bilim tarihi eğitimi almış gezginlerin ya da bu alanlara ilgi duyan meraklılarının Arts et Métiers Müzesi’ni büyük bir keyifle gezeceğini düşünüyorum. Çocuklar için de ilgi çekici, eğitici ve öğretici pek çok eser müzede mevcut; o yüzden Paris gezinizde buraya da zaman ayırmak yerinde olacaktır.
Müzeye metro ile gelmek isterseniz M3 ve M11 hatlarının “Arts et Métiers” istasyonunda inmeniz yeterli; özellikle M11 hattının istasyonu Paris Metrosu‘nun en güzel, en anlamlı istasyonlarından biri; görünce sizin de hoşunuza gideceğinize inanıyorum. Arts et Métier Müzesi, istasyon çıkışında hemen karşınızda olacak.
3. arrondissement‘da bulunan müze, konum olarak Marais Bölgesi‘nin kuzeyinde yer alıyor. Bahçeye ilk girdiğinizde sizi Özgürlük Heykeli‘nin bir replikası karşılıyor. Sol tarafta gördüğünüz kilise de müzenin bir parçası; oraya müze gezinizin en sonunda ulaşıyorsunuz. Burası yoğun talep gören bir müze, eğer kapıda kuyruk yoksa şanslısınız demektir.
26 yaşından küçük AB vatandaşı ya da AB oturma izni olan gençler, 18 yaşından küçük AB dışından gençler ve çocuklar için müze ücretsiz. Müze tüm ziyaretçiler için her ayın ilk pazar günü ücretsiz olarak gezilebiliyor. Dönemsel sergileri, güncel bilet fiyatlarını ve diğer detayları görmek için yazının sonunda yer alan, müzenin kendi sayfasını incelemenizi öneririm.
Arts et Métiers Müzesi Pazartesi günleri hariç haftanın her günü açık ve 10:00-18:00 saatleri arasında gezilebiliyor. Perşembe akşamları ise kapanış saati 21:30’a kadar uzatılan müzeyi o akşamlarda 18:00-21:30 saatleri arasında ücretsiz olarak gezme şansına sahipsiniz. Ayrıca müzenin 1 Ocak, 1 Mayıs ve 25 Aralık’taki resmi tatillerde kapalı olduğunu da not edin lütfen.
Müze tematik olarak bilimsel araç gereçler, materyaller, inşaat, iletişim, enerji, mekanik ve ulaşım olmak üzere altı ana bölümden oluşuyor. Girişte soldaki gişeden biletinizi aldıktan sonra sağ taraftaki asansörlerle çatı katına çıkarak müzeyi gezmeye en üst kattan başlıyoruz. Bu bölümde bilimsel araç gereçler, ilk ölçü aletleri, astronomi aletleri gibi çok değişik objeler sergileniyor. Böylesine bir yapının çatı katında dolaşmak sizin için, sergilenen objeler kadar ilgi çekici gelecektir.
Koridorda ilerlemeye başladıkça, salondan salona geçtikçe ne kadar muhteşem bir yapıda, ne kadar özel ve ne kadar değerli, tarihi bilimsel objeleri görmekte olduğunuzu anlıyorsunuz. İlk katın son bölümlerinde tekstilciler ve özellikle de tekstil mühendislerinin ilgisini çekecek materyaller ve aletler var. Bu katın sonunda da çocukların ilgisini çekecek materyaller ve geri dönüşüm konusunda sergilemeler yapılmış.
En üst katı bitirdiğinizde merdivenlerden bir kat aşağı iniyorsunuz. İndiğiniz bölümden sola dönüp bu kapıdan içeri girmenizi öneririm. Bu bölüm inşaat teknikleri üzerine düzenlenmiş çok özel bir salon. Benim gibi mimari meraklısı biriyseniz, ömrünüzün çoğu -hobi amaçlı da olsa- çizim yapmakla geçtiyse eğer, bu salonu kolay kolay bitiremeyeceğinizi düşünüyorum.
Bu salonun bir de üst katı var, dönen merdivenlerden bu kata da çıkmanızı öneririm. Bu asma katta Fransa’da gerçekleştirilmiş tarihi inşaat projelerinin maketlerinden detaylar yer alıyor. İnanın bana her bir maketin önünde saatler geçirebilirim.
Döner merdivenlerden tekrar aşağı indiğinizde soldan gezinize devam ediyorsunuz. Bu salonun en sonunda sanki gezi güzergâhı sona eriyormuş gibi görünüyor ve geri dönmeniz gerektiğini sanıyorsunuz ama bu sizi yanıltmasın. En sondan sağa dönüp gezinize devam ederseniz iletişim konu başlığındaki büyük salona ulaşıyorsunuz.
Bu bölümde neler yok ki… İlk ses kayıt cihazları, fotoğraf makineleri, ilk televizyonlar, telefonlar ve hatta bilgisayarlar. Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz Commodore 64 model bilgisayarı görünce yüreğim pırpır etti. Az mı vakit geçirdik, az mı oynadık bu mucizevi cihazla. Şimdiyse teknoloji nereden nerelere geldi (ve daha nerelere gidecek)? Aynı şekilde çocukken ilk kullandığım Spectrum bilgisayarı da burada görmek çok özeldi benim için. Bu bilgisayarı müzede ilk görüşümse Londra’daki Bilim Müzesi’nde olmuştu. İlk o zaman artık müzelik olduğum duygusuna kapılmıştım, bu da ikincisi oldu 🙂
Buradan enerji konulu salona geçiyorsunuz ki bu salonda dizel, benzinli ve gazlı motorların ilk örneklerini görmek çok etkileyici olacaktır. Özellikle makine mühendislerinin bu bölümde duygusal bir yoğunluk yaşayacağını düşünüyorum. Evet, belli etmeseler de makine mühendisleri duygusal insanlardır 🙂
Dışarıdan baktığınızda küçük gibi görünen müzenin içinde dolaşırken ne kadar büyük olduğunu kavrıyorsunuz ve bir süre sonra gerçekten yorulmaya başlıyorsunuz. Oysa ki her girdiğiniz salon bir önceki kadar, hatta bir öncekinden daha önemli eserlerle sizi karşılıyor. Bu kattaki son bölüm mekanik konu başlığını taşıyor. Bu bölümü de bitirdikten sonra merdivenlerden en alt kata, giriş katına iniyorsunuz. Tam sol tarafta müzenin kafesi bulunuyor. Kafenin ortasındaki gemi maketi çok hoş. Ayrıca bu katta son gezeceğiniz bölümlerden biri ulaşım araçları konu başlığını taşıyor. Arabalar, bisikletler yanında uçak ve tren maketleri hem büyüklerin hem de çocukların ilgisini çekecektir.
Bu bölümü de bitirdikten sonra gezimizin son durağında kilisenin olduğu bölüme ulaşıyoruz. Burada hem mekânın kendisi, hem de tavanda asılı olan uçaklar çok büyülü görünüyor. Ayrıca sağ tarafta göründüğünüz büyük iskele üzerindeki klasik arabaları ve hatta bir yarış arabasını görmek istiyorsanız soldaki rampada sıra beklemeniz gerekiyor, çünkü oraya yirmişerli gruplar halinde çıkmanıza izin veriliyor. Yukarıdan aşağıyı izlemek ayrı bir keyif.
Bu iskeleyi de bitirdikten sonra aşağıdaki klasik araçları, traktörleri ve tam ortadaki Foucault Sarkacı‘nı inceleyebilirsiniz. Biliyorsunuz bu sarkaçtan bir de Panthéon‘da var… Müze’den çıktıktan sonra yürüyerek güneye doğru ilerlerseniz Marais Bölgesi‘ne ulaşır, burada Paris’in en renkli, en hareketli köşelerinden birinin atmosferini soluma şansı yakalayabilirsiniz. Hazır buradayken Marché des Enfants Rouges‘a bir uğrayıp dolaşmanızı, canınız çekerse bir şeyler yiyip içmenizi de öneririm. Oraya giderken yolunuzun üzerindeki kültür sanat merkezi Carreau du Temple‘a da bir bakmakta yarar var.
Batıya, Borsa tarafına yürüseniz solda Marché Montorgueil hoş bir yaya yolu bölgesi. Zaten oradan pek çok atraksiyonun olduğu bölgelere ulaşırsınız. Aşağılara doğru inerseniz Châtelet ve Les Halles taraflarına inmiş olursunuz. Kuzey doğuya yürürseniz Place de la République sizi bekliyor olacak. Yani bu noktadan da nereye giderseniz gidin ilginizi çekecek bir yerle karşılaşacağınıza garanti verebilirim.
Bir de küçük bir not: Bu tür şeylere meraklıysanız (tamamen aynı şey olmasa da) İstanbul Gülhane Parkı‘nda bulunan ve ücretsiz gezilebilen İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi‘ni de gezmek hoşunuza gidebilir.
Keyifli geziler, keyifli keşifler.
Web Adresi: arts-et-metiers.net/
Adres: 60 Rue Réaumur, 75003 Paris
2 Comments
Cok tesekkurler bu degerli bilgiler icin. Yakin zamanda yapacagimiz Paris gezisi icin notlariniz cok faydali oldu.
Ben teşekkür ederim. Paris’te güzel bir tatil geçirmeniz dileğiyle…