(Son Güncelleme: 06.09.2024) Paris’te görülmesi gereken onca müzenin arasında öncelikliler listesine adını yazdırmayı hak eden müzelerden biri de Paris Orta Çağ Müzesi – Musée de Cluny’dir. Önce müzenin temasına uygun güzel bir müzik koyalım fona, sonra da bu müzik eşliğinde yazımızı okuyalım, müzemizi öyle gezelim:
Musée de Cluny (müze dö klüni) 5. arrondissement‘da, Paris’in tam kalbinde Quartier Latin olarak geçen bölgede yer alan son derece ilginç bir müze. Özellikle orta çağ dönemi eserleri konusunda birbirinden ilginç ve bir o kadar da etkileyici örnekleri bulabileceğiniz çok güzel bir yer burası. Paris’teki birbiriden güzel pek çok güzel müze gibi burası da sadece sergilenen eserler için değil, bir o kada da sergilenen mekanı görmek için gezilemesi gereken yerler arasında yer alıyor.
Müze, 15. yüzyılda inşa edilmiş “Hôtel de Cluny” adında bir gotik yapının bünyesinde bulunduğu için, bastığınız taş, dokunduğunuz duvar, baktığınız pencereler 500-550 yıllık bir tarihi hissetmenizi sağlıyor. Bir de ben bu müzeyi 2022’deki büyük restorasyondan önceki dönemde gezdim, o yüzden bu yazıda okuyacağınız bilgilerin bazıları değişmiş olabilir. Güncel bilgiyi her zaman, bu yazının sonunda yer alan, müzenin resmi web sayfası linkinden alabilirsiniz.
Tabii daha önce Hôtel de Ville yazımda bahsettiğim gibi burada kullanılan “hôtel” sözcüğü bildiğimiz otel anlamına gelmiyor; Fransızcada daha çok “konut, konak, rezidans” anlamlarında kullanılıyor. Burası da yüzyıllarca Collège de Cluny’nin eğitmen rahibelerinin konutu olarak kullanılmış. Fransız Devrimi’nden sonra işlevini yitiren yapı 1843’ten itibaren Orta Çağ Müzesi olarak kullanılmaya başlanmış.
Bünyesinde Sainte Chapelle, Notre Dame Katedrali, Saint Germain des Près Kilisesi gibi pek çok önemli yapıdan eserleri barındıran bu müzede İstanbul’dan getirtilmiş bin yıllık eserlere rastlamak da insanda değişik duygular uyandırıyor.
Saint Michel‘den Lüksemburg Bahçesi‘ne doğru çıkan Saint Michel Bulvarı’nı takip ederken Saint Germain Bulvarı ile kesiştiği noktaya ulaştığınızda müzenin bahçesinin köşesine gelmiş oluyorsunuz. Buradan yukarı doğru devam ettiğinizde ilk soldan dönerseniz az ilerde solda müzenin girişiyle karşılaşacaksınız.
Birdenbire Paris’in ortasında karşınıza çıkan orta çağ mimarisi ile zamanda boyut değiştirme hissine kapılmamanız mümkün değil. Hele ki avluya girdiğinizde yapıyı daha bir net algılayabiliyorsunuz. Avlunun en sağ tarafında bulunan kapıdan içeri girdiğinizde müzenin ana girişine de ulaşmış oluyorsunuz. Buradan biletinizi alıp sol taraftaki basamaklardan yukarı çıkarak önce hediyelik eşya bölümüne oradan da müze gezisinin ilk başlangıç noktasına varmış oluyorsunuz.
Dediğim gibi içerisi bir derya; hem sergilenen objeler hem de müzenin atmosferi inanılmaz güzellikte. Aslında ben orta çağ sanatını çoğu insan gibi oldukça kasvetli bulanlardandım; o nedenle çok uzun süre bu eserlere bakamaz; sadece birkaç tane görüp “güzel ama bu kadarı yeter” der oradan uzaklaşmak isterdim ama Musée de Cluny’yi gezdikten sonra bu konudaki fikrim epey değişti.
Gezdiğim her salonda bir önceki salonda gördüklerimden daha çok etkilendim diyebilirim. Sanırım bunda müze yetkililerin müzecilik becerilerinin de etkisi var. Gerçi bir süre sonra birbirinden muhteşem ikonalar sıradan gelmeye başlıyor ama özellikle değerli madenler ve taşlarla yapılmış süs eşyaları, fildişi ve ahşap işçiliğinin en güzel örnekleri, dev boyutlardaki rengarenk ve capcanlı halılar ve ışıl ışıl vitraylar sizi alıp başka bir zaman boyutuna taşıyor.
Beni bu ziyaretimde en etkileyen objeler büyük ve renkli halılar oldu. Duvarlara dizilmiş bu capcanlı desendeki halılara saatlerce baksam sıkılmazdım herhalde. Bir de bildiğim kadarıyla orta çağ döneminde çıplak heykel pek yaygın değil ama buradaki incir yapraklı Adem heykeli bu bakımdan bana ilginç geldi.
Yüksek bir işçilik kalitesiyle taşa açtırılmış çiçekler, altın yapraklardan oluşturulmuş muhteşem bir gül, dantel gibi işlenmiş fildişi süslemeler, dev ahşap oymalar, haçlar, vitraylar, heykeller ve halılar; her şey o kadar etkileyici ki.
Tabii müzeyi gezerken hep üniversite yıllarımı, üçüncü sınıftaki Orta Çağ Felsefesi derslerimi, dolayısıyla sevgili hocamız Profesör Dr. Betül Çotuksöken’i andım. Tabii o zamanlar doçentti; biz ifadesiz ve durgun yüz ifadesi nedeniyle kendisine “tabula rasa” derdik 🙂 Tabii o zaman fazlasıyla gençtik; gülmek için her şeye bir bahanemiz hep vardı. Bugünkü aklım olsa o derste kikirdeyip durmaktansa, hocamıza yüzlerce soru sorardım. Ne yaparsınız ki, insanın olgunlaşması zaman alıyor…
Milli Eğitim müfredat programında Orta Çağ’ın Avrupa için karanlık bir dönem olduğu öğretilir ki kilisenin o dönemdeki günlük yaşam pratikleri, bilim sanat ve felsefe üzerindeki baskısı açıktır. Ama bu “karanlık” dönem nasıl olup da bu muhteşem sanat eserlerini üretebilmiştir? Sırf bu soruyu sormak için bile bu müze görülmeye değer bir yer gerçekten.
Müzenin gezi güzergahı o kadar güzel tasarlanmış ki, bir geçtiğiniz salondan bir daha geçmeden, bu müthiş binanın içinde yaklaşık bir saatlik bir turla gezinizi tamamlayıp ilk başladığınız yere, hediyelik eşyaların satıldığı bölüme dönüyorsunuz.
Musée de Cluny’den çıktıktan sonra hemen önünde küçük bir park göreceksiniz, bu parkın ana cadde tarafında Descartes’ın heykeli var; eğer felsefe ile ilgileniyorsanız bu heykel sizin için önemli olacaktır. Her ne kadar bilimsel ve kültürel bir anlamı olsa da binlerce kişi heykelin ayağına dokunarak dilekte bulunmaktan çekinmemiş olacak ki Descartes’ın sağ ayağı epey bir parlamış 🙂
Parkın tam karşısında da ünlü Sorbonne Üniversitesi bulunuyor. Burası bir zamanlar hayalimdi ama şimdi sadece “özel ve değerli bir yer” olarak algılıyorum; benim yaşam çizgim üniversite sonrası bambaşka bir şekilde gelişti çünkü.
Musée de Cluny Pazartesi hariç haftanın her günü 09:30 – 18:35 saatleri arasında gezilebilir. Bir de 1 Ocak, 1 Mayıs ve 25 Aralık tarihlerinde kapalı olduğunu unutmamak gerek.
Musée de Cluny 18 yaşından küçükler ve 18-26 yaş arası Avrupa Birliği vatandaşı ya da oturma izni olan gençler için ücretsiz. Bir de her ayın ilk Pazar günü ücretsiz olan müzelerden biri olduğu için geziniz böyle bir tarihe denk geliyorsa Musée de Cluny’yi ücretsiz gezme şansınız var.
Müze geziniz sonrası Paris’in kalbinde olacağınız için yapabileceğiniz pek çok şey var: Dilerseniz Saint Michel tarafında gezinip oradan Île de la Cité‘ye geçebilirsiniz, dilerseniz Saint Germain Bulvarı üzerinde dolaşabilirsiniz, dilerseniz de Lüksemburg Bahçesi ve Panthéon turu ile gezinize devam edebilirsiniz; hepsi iki adım mesafede çünkü.
Keyifli geziler, keyifli keşifler.
Web Sayfası: musee-moyenage.fr
6 Comments
Bence şayet hava güzelse Moyen Age'den aşağı doğru devam edildiğinde St.Severin kilisesi gözden kaçırılmamalı ve biraz daha aşağı Notre Dame'a doğru ünlü Shakespeare Co. aradan çikartilabilir, yukarı doğru yüründüğünde ise Rue Mouffatard'da vakit geçirip,ordan Pantheon görülebilir. Mouffatard'da Dose diye şeker bir cafe var, Pantheon'un tam karşısındaysa Midnight in Summer filminde gecen lokasyonlardan St.Etienne-du Mont var.
http://www.movie-locations.com/movies/m/Midnight_In_Paris.html
Bu daha çok Moyen Age diye bilinen hemen Sorbonne'un ordaki müze degil mi, kafam karıştı!
http://instagram.com/p/zIsbf3RTO3/
Evet doğru, Moyen Age yani Orta Çağ muzesi ama Hôtel de Cluny'de olduğu için Musée de Cluny olarak geçiyor
Merhaba,
Öncelikle blogunuzun tamamını bir günde okudum. Verdiğiniz faydalı bilgiler için teşekkür ederim. Size bir sorum olacak. Haziran ayında yapacağımız seyahat için aile içinde cep telefonu ve internet paniği başladı. 1 hafta kalacağız Paris'te ve Türkiye ile görüşmekten ziyade birbirimizle haberleşmek ve internet daha önemli bizim için. Pre-paid kartlar ile ilgili bilgi toplayama çalışıyorum. Bu konuda sizin tavsiyeniz ne olur? Türk hatlarımıza mı para yatırıp onları kullanalım, yoksa Orange veya SFR gibi bir şirketten prepaid bir kart mı alalım? Fransızcam yeterli değil, o yüzden fransız prepaid seçenekleri hakkında detaylı bilgi verebilirseniz sevinirim.
Şimdiden teşekkürler,
Merhaba Aylin Hanım
Öncelikle mesajınız ve güzel yorumunuz için teşekkürler.
Açıkçası söylediğiniz konuda bilgi sahibi değildim ama sizin için internetten araştırdım.
Ben hat olarak Bouygues kullanıyorum, çok da memnunum. Onun hazır kartları var, 10 gün geçerli olanı 10€ ve 500MB internet de dahil.
Eğer yanlış anlamadımsa Türkiye'yi aramak için 5€ da hediye ediyor, bu linki bir inceleyin isterseniz:
https://www.bouyguestelecom.fr/carte-prepayee
Mutlu günler
Teşekkür ederim. Bunu da bir inceleyeceğim. Yeni yazılarınızı merakla bekliyorum.