(Son Güncelleme: 07.05.2023) Champs-Elysées’de yürürken genelde Zafer Takı‘nın oradan yola çıkarız, oradan Concorde‘a kadar gücümüz yettiğince yürür, yolda dükkan-mağaza gezer, sonra Jardin des Tuileries‘de oturup soluklanırız. Oysa yolunuzun üstünde, tam sağınızda Grand Palais ile Petit Palais‘yi gördüğünüz noktada yolun sol tarafına geçip ilerlerseniz, biraz ileride yine sol tarafta ağaçların arasında, epey bir asker ve polis tarafından korunan bölgede Palais de l’Elysée‘yi yani Elysée Sarayı‘nı görebilirsiniz.
Gerçi ulaşacağınız bu nokta sarayın arka bahçesinin ve arka kapısının olduğu noktadır, hatta bu tarafta hafta sonları çok hoş bir eski pul pazarı da kurulur hafta sonları ama örneğin sol taraftan, duvarın çevresinden dolaşırsanız, Rue du Faubourg Saint Honoré tarafına, Elysée Sarayı’nın ana kapısına gelirsiniz.

Dışarıdan baktığınızda, Paris’in pek çok binasına oranla mütevazı, kendi halinde bir bina gibi görünür. Tepesindeki Fransız bayrağını ve kapısındaki birkaç koruma görevlisini görmeseniz, daha doğrusu meraklı gözlerle kapıya bakıp sürekli fotoğraf çeken insanlara dikkat etmezseniz belki de hiç fark etmeden kapıdan geçip gidebilirsiniz.
Oysa ki burası Fransa Devleti’nin yönetim üssüdür. Bizim için Çankaya Köşkü daha doğrusu artık yeni başkanlık sarayı, Amerikalılar için Beyaz Saray neyse, Fransızlar için de Elysée Sarayı odur. 1999’da Washington D.C.’de yaşadığım zamanlar Beyaz Saray’ın önüne pikniğe giderdik arkadaşlarla, bilmem hâlâ izin veriliyor mudur ama o zamanlar sarayın demir parmaklıklarının hemen dibindeki çimenlere uzanıp piknik yapmak mümkündü. Elysée Sarayı’nın önünde bu mümkün değil mesela…

Elysée Sarayı’nın tarihi 1700’lerin başına dayanıyor ve burada ilk önce imparatorluk döneminin soylularından Louis Henri de la Tour d’Auvergne yaşamış. Bina tarih içinde o kadar çok el değiştirmiş ki, Fransız tarihi gibi karmakarışık bir kronolojisi var… Pek çoğumuz Fransa’nın 1789’a kadar kraliyet sistemiyle yönetildiğini, Fransız İhtilali’nden günümüze kadar da cumhuriyetle yönetildiğini düşünebilir ama gerçekte bu zaman diliminde birkaç kez devlet rejimi “cumhuriyet ile krallık” arasında gidip gelmiş.
Yani cumhuriyet rejimi ve onun kazanımları için pek çok kez türlü mücadeleler verilerek bugüne gelinmiş. Bu konuyu bir gün (detaylarını tam kavradıktan sonra) sizlerle paylaşmayı istiyorum ama mesele cidden çok karışık.

Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu anlamaya çalışırken Fransa’nın tarih boyunca verdiği cumhuriyet mücadelesini öğrenmem, konuya bakışıma büyük katkıda bulundu. Şu an Fransa’daki cumhuriyet rejiminin 1958’de kurulan 5. Cumhuriyet olduğunu söylersem, sanırım meselenin ne boyutta olduğu hakkında bir fikir verebilmiş olurum.
Bu kısa bilgiyi paylaşmamdaki amaç, Elysée Sarayı’nın da bu bağlamda pek çok kez el değiştirmesini, kullanım amacının değişmesini açıklamak içindi. Zira Elysée Sarayı kimi zaman soylular arasında alınıp satılmış, Fransız İhtilali ile halkın malı olmuş ve bu amaçla kullanılmış, kimi zaman zengin burjuvalar buranın sahibi olmuş, bir zaman sonra halkın arasından çıkıp kendini imparator ilan eden Napolyon sayesinde yeniden “imparatorluk malı” olmuş. Tarih içinde pek çok kez el değiştiren saray en sonunda Devlet Başkanlığı Rezidansı olarak Fransız Devleti’nin malı olarak günümüze ulaşmış.

Sarayın ana giriş kapısı 8. arrondissement‘da, Rue du Faubourg Saint Honoré üzerinde bulunuyor ki bu cadde bir baştan bir başa sağlı sollu pek çok butik, mağaza, sanat galerisi, restoran ve birbirinden güzel binalarla bezenmiş. Cadde dar olsa da oldukça bereketli. Gez gez bitiremiyorsunuz, bitirseniz de doyamıyorsunuz.
Elysée Sarayı’nın bahçesi Haziran 2014 tarihinden itibaren “her ayın ilk pazar günü” kapılarını ziyaretçilere açtı. Ben de bu sarayı ziyarete açıldığı ilk gün yani 1 Haziran 2014’te gezme şansı yakalayan ilk ziyaretçiler arasındaydım ama daha sonra bu uygulamadan vazgeçildi. Günümüzde saray sadece, her yıl Eylül ayında düzenlenen Journées du Patrimoine – Avrupa Kültürel Miras Günleri etkinliği kapsamında gezilebiliyor.
Binanın ön cephesi tipik Fransız mimarisi ile ana caddeyi perdeleyen duvar-bina iken, arkasında bir iç avlu, ana bina ve onun da arkasında son derece dingin bir bahçe bulunuyor. Bu bahçede çok hoş bir fıskiyeli havuz, gayet güzel heykeller var. Kış bahçesi de bir o kadar keyifli görünüyor. Yine de bu kadar şatafatlı bir geçmişe sahip bir ülke için bu başkanlık binasının görece “fazla mütevazı” olduğunu söylemeden edemeyeceğim.
Bir “Şanzelize” – Champs Elysées gezinizde ya da Rue du Faubourg Saint Honoré üzerinde yürürken buranın da çevresinde şöyle bir dolanmak Paris gezinize hoş bir anı katacaktır diye düşünüyorum. Buradan sonra yönünüzü nereye çevirirseniz çevirin gezinize keyifle devam edeceğinizden kuşkunuz olmasın.
Elysée Sarayı’na en kısa yoldan metro ile ulaşmak için M1 ya da M13 hatlarının “Champs Elysées – Clemanceau” istasyonunda inmeniz yeterli.
Keyifli geziler, keyifli keşifler.