(Son Güncelleme: 02.06.2024) Paris’te gezerken yapılacak en güzel aktivitelerden biri elbette ki park-bahçe gezmek. Soğuk ya da sıcak olması çok önemli değil ama özellikle hava yağmurlu değilse inanın Paris parklarında dolaşmaktan çok keyif alacaksınız.
Paris’in büyüklü küçüklü pek çok parkları arasında görülmeye değer olanlarından biri de Monceau Parkı – Parc Monceau (pağk monso). Parantez içinde bu okunuşları yazmanın komik olduğunun ben de farkındayım ama Türkçenin izin verdiği ölçüde gerçeğine yakın telaffuzu yakalamak isteyenler olur diye bunu yapmaya devam edeceğim 😉
Her neyse, elbette ki şehrin öbür ucunda konaklıyorsanız, sırf bu parkı görmek için kalkıp buralara gelmeye çok değeceğini sanmıyorum ama yakın bir yerlerde kalıyorsanız mutlaka geçerken uğramanızda fayda var. Sonuçta şehrin ortasında yaklaşık 2 hektarlık bir yeşil alanın ilginizi çekeceğine inanıyorum.
Monceau Parkı 8. arrondissement‘da yer alıyor ve Zafer Takı‘nın kuzey doğusunda bulunuyor. Dolayısıyla Champs-Elysées‘den de buraya geze geze gelmek de mümkün. Parc Monceau’ya metroyla gelmek için M2 hattının “Monceau” istasyonunda iniyoruz. Gördüğünüz gibi, siz yeter ki Paris’te bir yere gitmek isteyin. Her şey o kadar kolay ki…
Gösterişli ana kapıdan girdiğinizde benim önerim gezinize sol tarafta başlamanız. O tarafta bulunan ve park içindeki göleti çevreleyen sütunları kaçırmanızı istemem. Ayrıca yine park içinde bulunan küçük köprü, heykeller, çiçek düzenlemeleri; yani bir parkta olması gereken, daha doğrusu olması hoşluk katacak ne varsa bu yeşil alanda bizlere sunulmuş.
Kapıdan girdiğiniz anda “şehrin karmaşasından kaçıyorsunuz” diyeceğim ama zaten bana göre şehrin herhangi bir karmaşası da yok ki 🙂 “Güzel olanın daha güzelini görüyorsunuz” demek daha mümkün sanki.
Yine de yalan olmasın, parkın üst ve alt tarafından geçen caddeler parkın içine doğru bir uğultunun ulaşmasına neden olabiliyor, bu da, artık benim gibi güzelin güzelini arayan insanlar için rahatsız edici olabiliyor ama ne yaparsınız, katlanacağız artık 🙂
Monceau Parkı çevresi Paris’in oldukça kalbur üstü bölgelerinden. O yüzden bu bölgede dolaşırken kendinizi başka bir alemde hissedebilirsiniz. Çoğunlukla üst sınıf Fransızlar, zengin yabancılar ve expatlardan oluşan bir mahalle halkı var. Dolayısıyla da bu parkın müdavimleri ona göre oluyor.
Bir bakıyorsunuz insanlar koloniler halinde koşuyor, bir bakıyorsunuz çimenlere yayılmış ya kitap okuyorlar ya piknik yapıyorlar. Çocuk arabası gezdirenler ve hatta “ebe tura bir iki üç” oynayan çocuklar bile parkta. Paris’te zaman sakin sakin tüm dinginliğiyle, tüm güzelliğiyle burada akıyor. Aslında bu parkın benim için hüzünlü bir anısı var: Parkı ziyaret ettiğim ilk gün aval aval etrafıma bakarak dolaşıyordum. Hayran hayran fotoğraf çekerken geri geri yürüyüp daha geniş açıda manzarayı almak isterken arkamdaki tel çiti görmeyip sırtüstü kapaklanmış, o an dizimin ne kadar ciddi boyutta zedelendiğini fark edememiş ama sonuçta bir hafta yürüyemez hale gelmiştim. Her şey blog yazısına fotoğraf çekmek içindi 🙂
Parc Monceau’nun tarihte daha farklı bir önemi var tabii: 22 Ekim 1797’de André-Jacques Garnerin, tarihteki ilk paraşütle atlayışı bu park üzerinde gerçekleştirmiş. Atladığı yer de havadaki bir balonmuş.
Monceau Parkı’nın dört girişi var. Kuzeyde Monceau metro istasyonunun olduğu havalı ana giriş kadar, diğer üç taraftaki girişler de süslü demir parmaklıklarla çevrili. Burada enteresan olan; ana cadde ile park arasındaki sokakların bir tür özel mülk olarak değerlendirilmesi. Benim bunu aklım almıyor.
Paris’te bazı sokaklar böyle halkın kullanımına kapatılıp, süslü demir parmaklıklarla bazen bir bazen iki taraftan kapatılıyor ve sadece o sokakta oturanların özel bir şifre ile girip çıkmaları sağlanıyor. Belki Paris’te bildiğimiz anlamda site hayatı pek yaygın değil ama herkesin kullanımına açık olması gereken sokaklardan bazılarının böyle özel kullanıma ayrılmasına Fransa gibi bir sosyal devlette kimse neden ses çıkarmıyor, anlaşılır gibi değil. Neyse…
Park kadar, park çevresindeki yerleşim alanların da gezilmesinde, sokak sokak dolaşıp o güzel binaların arasında kaybolmakta fayda var; nasıl olsa sonuçta bildik, tanıdık bir yere çıkacaksınız. Hiç olmazsa herhangi bir metro istasyonuna ulaştığınızda dilediğiniz yere ulaşmak çok kolay.
Ayrıca bu parkı gezdikten sonra hemen parkın Doğu çıkışında bulunan, içi ayrı güzel dışı ayrı güzel, uzak doğu sanatları müzesi Musée Ceruschi‘yi de bir gezin derim; üstelik ücretsiz.
Keyifli geziler, keyifli keşifler.
Paris Şehir Merkezindeki Diğer Önemli Parklar:
- Tuileries Bahçesi – Jardin des Tuileries
- Lüksemburg Bahçesi – Jardin du Luxembourg
- Jardin des Plantes
- Montsouris Parkı – Parc Montsouris
- Buttes Chaumont Parkı – Parc des Buttes-Chaumont
- Bercy Parkı – Parc de Bercy
- Villette Parkı – Parc de la Villette
- Andre Citroen Parkı – Parc André-Citroën
- Belleville Parkı – Parc de Belleville
- Square Louise-Michel – Montmartre
- La Petite Ceinture
- La Coulée Verte – Promenade Plantée
- Georges Brassens Parkı – Parc Georges-Brassens
- Parc Rives de Seine
- Trocadero Bahçesi – Jardín du Trocadéro
- Champ de Mars