(Son Güncelleme: 02.03.2024) Paris çevresinde gezilecek en güzel bölgelerden biri olan Loire Vadisi Şatolar Turu yaparken uğrayacağınız, belki de konaklayacağınız birkaç önemli şehirden biri olan Blois‘yı tanıyoruz bu kez. Blois Şatosu‘nu görmeye geleceğiniz bir gün, sokaklarında dolaşacağınız Blois’yı, Blois Şatosu yazısında kısaca geçiştirmek yerine, merak edenler için bu yazıda detaylı bir şekilde anlatmak istiyorum.
Paris’e arabayla yaklaşık 180-190 kilometre mesafede bulunan Blois (bloa) şehri aslında bir komün ve bizim için daha çok bir “kasaba” kategorisinde. Nüfusu 45-50 bin civarında; yani burada, Paris’in banliyösü gibi gördüğüm Courbevoie‘nın yarısı kadar insan yaşıyor. Loire Nehri kıyısında yer alan Blois, bölgenin iki önemli şehri olan Orléans ve Tours arasında yer alıyor ve Paris-Tours yolunun ortasında bulunuyor.
Tabii buralara kadar sadece Blois’yı görmek için gelmeyeceksiniz; buralarda oluş amacınız Loire Vadisi Şatoları‘nı gezmek ve bu çerçevede Blois Şatosu‘nu görmek… Şatoyu görmeye geldiğiniz gün de şato turununuz öncesinde ya da sonrasında şehri de dolaşacaksınız ve hatta tur programınıza göre belki de burada ya da yakın civarda konaklayacaksınız. Üstelik civarda Chambord Şatosu, Cheverny Şatosu ve Chenonceau Şatosu gibi birbirinden güzel birkaç şato daha var.
Doğrusunu isterseniz, özgür olmak adına ben Loire Vadisi’ni arabayla gezmekten yanayım. Araba kiralayacak olanlara en önemli tavsiyem, mutlaka GPS’li araç seçmeleri ya da gelirken kendi navigasyon cihazlarını getirmeleri. Yurt dışı internet paketleri olanlar cep telefonlarında alışkın oldukları harita uygulamalarını kullanabilirler. Çünkü Fransa’da yollar, özellikle de otobanlar oldukça karışıktır, navigasyon cihazı ve harita uygulamaları bu nedenle yollarda hayat kurtarır 😉 Ama araba kiralamak ya da araba kullanmak istemeyenler için Blois’ya toplu taşımayla ulaşma seçeneği elbette ki var. Bunun için Paris’te Austerlitz Tren Garı – Gare d’Austerlitz‘ten trene binmeniz yeterli. Tren biletinizi Fransa’nın TCDD’si olan SNCF‘in resmi web sayfasından alabilirsiniz.
Paris’ten Blois’ya şehirler arası otobüsle gelmek de mümkün. Dediğim gibi ben hep özel araçla gezdim bu bölgeyi, o yüzden tren ve otobüs konusunda daha fazla bilgi sahibi değilim. Eğer bu deneyimi yaşamış olanlar varsa ve görüşlerini yorum kısmında bizlerle paylaşırlarsa ne güzel olur.
Trenle de gelseniz, otobüsle de gelseniz Blois Şatosu‘na yaklaşık 500 metre mesafedeki Blois Garı‘na ulaşıyorsunuz. Eminim şehri dolaşmak için günlük otobüs kartı vb vardır ama inanın biz hep yürüyerek dolaştık, o yüzden o detayı bilmiyorum. Zaten avuç için kadar bir yer, o yüzden -bence- gardan çıkıp keyifli bir yürüyüşle merkeze doğru keşif turunuza başlamak en iyisi. Meydanın karşısındaki yoldan tatlı bir meyille aşağı doğru yürürken, ilk başlarda ortam size sıradan görünebilir ama yavaş yavaş atmosfer güzelleşecek, biraz daha aşağı inince sağdaki tepede Blois Şatosu‘nu gördüğünüz zaman en az benim kadar etkileneceksiniz. Dilerseniz önce şatoyu gezebilirsiniz, ondan sonra da aşağı inip şehir gezinizi tamamlayabilirsiniz ama aşağı inmeden önce size tavsiyem, şatonun bulunduğu meydanda tam karşıdaki Maison de la Magie yani Robert Houdin’in Sihir Evi‘ne gitmenizdir.
Ünlü sihirbaz Hudini‘yi hepimiz biliriz. Amerikalı sihirbaz Harry Houdini‘nin bile kendine örnek alıp sahne adı olarak soyadını aldığı, modern sihirbazlığın kurucusu Blois doğumlu Fransız sihirbaz Robert Houdin‘in müze evi burası. Müzeyi gezmeye vaktiniz olmasa bile gün içinde herhangi bir saat başı evin karşısına geçin; zaten bekleyen kalabalığı göreceksiniz. Saat başı olduğunda hoş bir şovla karşılaşacaksınız…
Müzeyi gezmeyecekseniz bile museum shop‘ına mutlaka girip bir bakın derim. Sonrasında, evin yanındaki merdivenlerden rastgele inerek kasabanın merkezinde, sokaklarda kaybolmak güzel oluyor. Kaybolmak dediğime bakmayın, burası küçük bir yer zaten; nereye gitseniz yol sizi merkeze ulaştıracaktır ve hangi sokağa girerseniz girin karşınıza güzel bir şeyler illa ki çıkacaktır.
Benim gibi yokuş aşağı inmeye meyilli biriyseniz yol sizi Loire Nehri kıyısına çıkaracaktır. Eğer güzel fotoğraf almak istiyorsanız merkezdeki Pont Jacques Gabriel – Jacques Gabriel Köprüsü‘nden karşıya geçebilirisiniz. Köprüyü geçince sol tarafta basit de olsa güzel bir kafe var; buradan Blois’yı seyretmesi keyifli; fotoğraf için de ideal bir nokta burası ama dolaşmak için çok keyifli olduğunu söyleyemeyeceğim. Şehrin bu yakası biraz sıradan; o yüzden kahvenizi içip, biraz dinlendikten sonra geri dönüp gezinize devam etseniz iyi olur.
Şatonun olduğu yakaya geri döndüğünüzde sağ çaprazdan ya da sol çaprazdan girerseniz yine yaya yollarından Blois’nın içlerine dalmış oluyorsunuz. Dilerseniz bu kez dümdüz karşıya yürüyün ve araba yolundan dükkanlara baka baka ilerleyin. Yolun sola kıvrıldığı yerde çok güzel bir merdivene geleceksiniz. Bu merdivenden yukarı tırmanmanızı öneririm.
Gerçi ben fazla yokuş ve merdiven tırmanmayı seven biri değilimdir ama bu merdivenler güzel 🙂 Yukarı doğru çıktıkça yine güzel bir manzara oluyor arkanızda; merdivenin başında sağ tarafta da güzel bir kafe daha var. Eğer güzel bir mevsimde gittiyseniz yemyeşil oluyor terası. El mecbur, bir yorgunluk kahvesi, belki de soğuk bir şeyler içilecek burada da 😉
Merdivenlerde, kaide üzerinde ünlü bir şahsiyetin heykelini göreceksiniz. Siz de benim gibi bu heykelin bir Fransız asilzadesine ait olduğunu düşünebilirsiniz ama değil; bu heykel, Blois yakınlarındaki Chitenay‘de doğmuş olan, düdüklü tencerenin mucidi Denis Papin‘e ait! Bu müthiş icadıyla hayatımızı kolaylaştıran bu değerli fizikçiye saygılarımızı sunarak gezimize devam edebiliriz. Düdüklü tencere demişken aklıma çocukken, Arapların başlarına taktıkları siyah çemberin düdüklü tencere lastiği olduğunu sanmam geldi 😀
İsterseniz merdivenlerden isterseniz yoldan tekrar aşağıya, merkeze indikten sonra sağ tarafa doğru, şato yönünde hafifçe yokuş çıkmaya başlarsanız, tam şatonun alt tarafında küçük ama güzel bir park (Jardin Augusitin Thierry) göreceksiniz. Bu parkın sağ tarafında da yine küçük ama güzel bir kilise var: Eglise Saint Vincent de Paul. Belki içine girip bir bakmak isterseniz. Kiliseler ilgi alanınızsa tepede Saint Louis Katedrali ve aşağıda Saint Nicolas Kilisesi de gezilebilir.
Yeme-içme konusunda özellikle önereceğim özel bir yer yok, canınız nereyi isterse orayı deneyebilirsiniz. Daha çok aşağıda, merkezde, köprüye yakın bir yerlerde, belki de ara sokaklardaki kafe ve restoranlarda yemek güzel olabilir; zaten hepsi birbirinden sevimli. Konaklama içinse merkezdeki herhangi bir otelde kalabilirsiniz; ne de olsa her yer yürüme mesafesinde. Blois’nın dışına çıkarsanız da belki konaklanabilen şatoları seçerek kendinizi şımartabilirsiniz 😉
Fikir vermesi açısından Ibis Styles Blois Centre Gare oteli güzel olabilir; trenle gelirseniz otele kolayca ulaşırsınız, arabayla gelirseniz de arabanızı ücretli otoparkına bırakabilirsiniz. Bana kalırsa şehrin şato tarafındaki yakasında konaklayın, diğer yaka daha çağdaş, daha sıradan bir havaya sahip. Bir de eğer otel rezervasyonlarınızı booking.com üzerinden yapma alışkanlığınız varsa, yukarıdaki banner’ı tıklayarak yapacağınız rezervasyonlarla bana destek olabiliyorsunuz, biliyorsunuz 😉
Küçük ama güzel bir şehir olan Blois, Loire Vadisi Şatoları Turu için de ideal bir konumda. Dediğim gibi burada Blois Şatosu olması yanında, hemen civarda bulunan Chambord Şatosu, Cheverny Şatosu ve Chaumont sur Loire Şatosu da görülmeye değer yerlerden. İnanın bu civarda, neredeyse hiç boş yok 😉
Ben Blois’ya ilki Haziran 2014, sonuncusu Ağustos 2017‘de olmak üzere iki kez gittim ve her seferinde günübirlik uğradım. Bizim böyle geçip gittiğimiz yerlerde insanlar ömürlerini geçiriyor ve eminim onların anlatacak çok daha fazla şeyleri vardır ama yine de Blois Şatosu‘na gitmeye niyetlenmiş biri olarak artık Blois hakkında da bir fikriniz olduğuna inanıyorum. Zaten ben bu kadar şeyi başka ne için yazıyorum ki?
Güzel gezileriniz, güzel anılarınız olsun hep.
Keyifli geziler, keyifli keşifler.
Web Adresi: bloischambord.com
Adres: 41000 Blois
Paris’e Birkaç Saat Mesafede Görülmeye Değer Diğer Yerler:
2 Comments
Ayaklarınıza emeğinize yüreğinize sağlık, bizde sizin sayenizde gezmiş bilgilenmiş oluyoruz , burası biraz İtalyanvari gibi geldi , Fransa da bölgesel yaşam olarak toplumsal yöresel farklar var mıdır , farklı göçmen ulus (İspanyol ,İtalyan ,İskandinav )toplulukları gibi, yapısal oluşumlar bazı yerlerde farklı görünüyorda.
Fransa inanamayacağınız kadar çok farklı etnisitenin birleşmesinden oluşmuş, bu da mimariye ve günlük yaşama yansıyor haliyle. O yüzden genel anlamda bir benzerlik olmakla birlikte detaylarda çok farklı unsurlara rastlamak mümkün oluyor.