(Son Güncelleme: 02.06.2025) Paris dediğimiz yer, düz bir ovanın ortasından kıvrılarak geçen Seine Nehri’nin çevresine kurulmuş bir kenttir aslında ve Paris’i Paris yapan coğrafi güzellikleri değil, insanoğlunun şehir inşa etmedeki başarısı ve en çok da estetik anlayışıdır aslında. Yoksa bizdeki gibi bir Boğaziçi’ne sahip olmadıkları için ellerinde bulunan bir akarsuyun çevresinde bir hayat kurmanın en güzel örneğini vermişlerdir Fransızlar.
Bu haliyle bile muhteşem bir şehir kurmayı başarmışken, ellerindeki doğa parçası Boğaziçi gibi çok daha güzel olsaydı, şimdikinden çok çok daha güzel bir şehir inşa ederlerdi haliyle. Kaynağı Source-Seine olarak kabul edilen Seine Nehri’nin, Le Havre tarafında Manş Denizi’ne döküldüğü yere kadar yaptığı 776 kilometrelik yolculuğunda bizi ilgilendiren, Paris içindeki kısmından bahsetmek istiyorum bu yazıda sizlere.
Seine Nehri Paris’i yaklaşık olarak ortasından ikiye ayırıyor. Genel hatlarıyla kuzey-güney doğrultusunda olduğunu söyleyebileceğimiz bu ayrımı Fransızlar, nehrin akış yönüne göre sol taraftaki bölüme Rive Gauche (riv goş ya da ğiv goş), sağ taraftaki bölüme de Rive Droite (riv droat ya da ğiv dğoat) adını veriyorlar. Harita üzerinde konumlandırma yaparken bu bilgi önemli. Örneğin Eyfel Kulesi, Saint Germain Bölgesi, Musée d’Orsay – Orsay Müzesi, Lüksemburg Bahçesi – Jardin du Luxembourg, Panthéon vb Rive Gauche’ta; Louvre Müzesi, Opéra Garnier, Champs-Élysées, Montmartre Tepesi, Sacré Coeur vb Rive Droite’ta yer alıyor.
Bir İstanbullu olarak Seine Nehri elbette ki tatsız tutsuz bir su yolu olarak düşünülebilir. Özellikle de mavi denizlere hasret bünyeler üzerinde pek hoş etki bırakmayabilir ama dediğim gibi Fransızlar, düz bir ovanın ortasından akıp giden alelade bir nehrin çevresine öyle güzel bir şehir kurmuşlar ki, elinizde bulunanla yetinir, duruma göre manzaraya aşık bile olabilirsiniz 🙂
Sel taşkınların bazen çok ciddi boyutlara varabildiği için su kenarında gelişmiş bir yaşam biçimi ve alışkanlığı pek yok diyebilirim. Çünkü, örneğin İstanbul’daki gibi Boğaz kıyısında bir kafe ya da restoran ya da ne bileyim, bir park bahçe, yalı şu bu ne yazık ki bulamazsınız. Su kenarında yaşama kültürü sel tehlikeleri yüzünden gelişmediği için, daha çok, korunaklı aktivite alanları gelişmiş. Örnek olarak, Pariste.Net Tv‘de yayınlanmak üzere çektiğim aşağıdaki videoda, 2017 Şubat ayında yaşanan taşkının sonuçlarını izleyerek bunun nedenlerini anlayabilirsiniz.
Hal böyle olunca, Seine kıyısı boyunca yürüyüş parkurları, banklar, tekne kafe ve restoranlar mevcutsa da bizim alışık olduğumuz o tadı yakalamanız zor oluyor. Ama yine de korunak duvarlarının arkasından yükselen, birbirinden muhteşem binalar, parklar ve en önemlisi de nehir üzerindeki birbirinden güzel köprüler Seine Nehri’ni daha bir yaşanası kılıyor.
Yine de su kenarında oturup bir şeyler yiyip içmek için aklıma gelen ilk üç yer olarak, Rosa Bonheur sur Seine, Bistrot Alexandre III ve Les Nautes‘u önerebilirim. Nisan 2017’de hayata geçirilen Parc Rives de Seine projesiyle Seine Nehri kıyıları çok daha keyifli bir hal aldı, oraları da görmeniz gerek bence.
Yine Pariste.Net Tv için çektiğim yukarıdaki videoyu izleyerek Seine Nehri’nin en azından Parc Rives de Seine kısmı hakkında fikir edinmeniz mümkün.
Diğer kıyıda da Pont Royal ile Pont des Invalides arasındaki bölge de yaya ve piknik alanı oluyor ve güzel havalarda burası çok şenlikli bir havaya bürünüyor.
Paris kent merkezinde, Seine Nehri üzerinde 37 köprü bulunuyor. Pont des Arts, Pont Alexandre III, Pont Neuf, Pont de Bir Hakeim gibi birbirinden güzel ve manzarasına doyulmaz köprüleri gördüğünüzde, bunların üzerinden manzarayı seyredip atmosferin keyfine vardığınızda, bu yaşam biçiminin de gayet tadına doyulmaz bir şey olduğunu siz de göreceksiniz.
Herhangi bir gezi programınızda, merdivenlerden aşağı inip nehir boyunca yürürseniz keyifli bir gün geçireceğinizi garanti edebilirim. Gerek karşılaşacağınız manzara, gerek nehir kıyısı boyunca oturmuş ya da uzanmış insanlara bakıp, öpüşüp koklaşan çiftleri seyredip, gitar çalıp eğlenen gençlerin yanından geçerken “iyi ki Paris’teyim” diyeceğinize inanıyorum. Elbette tek başına ya da sevgilisinin dizine uzanmış kitap okuyan kişileri görebileceğiniz gibi, bize hep söylendiği gibi “Avrupa’da arkadaşlık, samimiyet yok” palavrasının gerçek olmadığını, kalabalık genç grupların hep birlikte Seine Nehri boyunca piknik yaptığını, beraber şarkılar söyleyip hoşça vakit geçirdiğini gördüğünüzde anlayacaksınız.
Nehir boyunca yürürken tadınızı kaçırabilecek tek şey, bazı köprü altı geçitlerinde burnunuzu rahatsız edecek idrar kokusu olabilir. Bu konunun sevimsiz olduğunu baştan söylemeliyim; siz de hazırlıklı olursanız fazla hayal kırıklığına uğramazsınız. Tabii ki bu Paris’in değil, bireysel birkaç kişinin ayıbı; o kısımları çabuk geçmeye bakın…
Paris’in turistik merkezinin ortasında, Seine Nehri’ni ikiye ayıran iki ayrı ada bulunuyor. Bunlardan biri Île de la Cité – Cité Adası, diğeri de Saint Louis Adası – Île Saint Louis. Bunlar da gezi programlarınıza dahil olması gereken iki güzel bölge; ihmal etmemenizi öneririm. Bir de en batı tarafında üzerinde Özgürlük Heykeli’nin bir replikasının da bulunduğu Île aux Cygnes var, belki onu görmek de ilginizi çekebilir? Hatta Avrupa’nın en büyük finans merkezi Paris La Défense tarafındaki iki ada, Île de la Jatte ve Île de Puteaux da Seine Nehri üzerindeki en güzel adalardan diyebilirim; onları da görseniz ne güzel olur.
Seine Nehri bazen yeşil bazen kahverengi aksa da teknik olarak temiz olduğu söyleniyor; en azından korkmuyor. Bir Fransız arkadaşımdan öğrendiğime göre Paris’in içme suyu da Seine Nehri’nden sağlanıyormuş! Bu bilginin doğruluğunu internetten araştırmaya cesaret edemedim, çünkü Paris’e geldiğimden beri, çeşmeden su içiyorum ve sadece soğukken tadını çok beğeniyorum ama eğer bu su Seine Nehri’nin suyuysa içimi benim için biraz zor olabilir; o yüzden bazen gerçekleri bilmemekte fayda var 🙂
Yaz aylarında, çok kısa bir süre için de olsa Paris Belediyesi tarafından Paris Plages – Paris Plajları kapsamında nehir kıyısına yapay plajlar yapılıyor. İşte o zaman ortam tam bir şenliğe dönüşüyor. Gerçi nehirde yüzecek bir ortam yok ama garibim Parisliler heveslerini alsın Seine Nehri kıyısı boyunca plaj ortamı oluşturuluyor. İşte o zaman buradaki atmosfer gerçekten cıvıl cıvıl ve yaşam dolu oluyor. Dilerseniz aşağıdaki videomu izleyerek Paris Plajları hakkında fikir edinebilirsiniz:
Seine Nehri’nin keyfini çıkarmak için bir başka seçenek de nehir tekneleri ile yemekli ya da yemeksiz turlara katılmak olabilir. Örneğin meşhur Bateaux Parisiens tekneleriyle böyle bir gezinti yapabilirsiniz ya da Batobus‘ün düzenlediği ring seferleriyle dilediğiniz iskeleden binip dilediğiniz iskelede inebileceğiniz bir gezi seçeneği de var ama bence bir diğer keyifli seçenek de yemekli gezi teknesi Le Calife olacaktır.
Bu tekneler arasında en ünlülerinden biri olan Bateaux Parisiens‘le yaptığım bir geziye dair videoyu yazının sonunda bulabilirsiniz. Hatta aşağıdaki videoyu izleyerek Bateaux Parisiens ile Seine Nehri boyunca yaptığımız gezinti hakkında fikir edinebilirsiniz:
Paris’e geldiğinizde yolunuz illa ki Seine Nehri’ne düşecektir. Gerek yürüyerek kıyısından, bir köprü ile üstünden ya da metro ile hem altından hem üstünden geçerek mutlaka Seine Nehri ile bir ilişki kuracak, Paris’te olmanın tadını bir de bu şekliyle yaşayacaksınız. Dilerseniz ve vaktiniz varsa Seine üzerindeki bir yüzme havuzu olan Piscine Joséphine Baker‘da yüzebilirsiniz bile.
Seine Nehri üzerinde konaklayabileceğiniz tek tekne-otel önerim ise Hotel Off Paris Seine 😉
Keyifli geziler, keyifli keşifler.