(Son Güncelleme: 05.01.2020) Bilmem siz bitirebilir misiniz ama ben Paris ve çevresini geze geze bitiremedim; pek biteceğe de benzemiyor. Bu yazıda yine hep birlikte Paris’in çok az dışına çıkıyor, muhteşem bir Paris banliyösünü tanıyoruz. Bu kez durağımız Maisons-Laffitte (mezon lafit). Maisons-Laffitte, Paris’in 15-20 kilometre kadar kuzey doğusunda, Fransa idari yönetimine göre başlı başına bir “il” ama bir İstanbullu olarak bana göre burası Paris’in bir ilçesi, son derece şık ve güzel, bir o kadar da güzel bir Paris semti. Maisons-Laffitte Peki buraya niye gitmeliyiz? Sebebi çok basit. Paris çevresindeki pek çok semt gibi burası da bir cennet. Üstelik buranın ek olarak bazı enteresan özellikleri daha var. Bunlardan yazının ilerleyen bölümlerinde bahsetmeye çalışacağım. Maisons-Laffitte Paris ulaşım sisteminde 4. zone’da bulunuyor. Buraya Saint Lazare Tren Garı’ndan kalkan bir banliyö trenlerine (Ligne J) ya da RER-A’ya binerek ulaşmanız mümkün. Ancak dikkat etmeniz gereken en önemli konu, banliyö treni de olsa RER de olsa bineceğiniz trenin…
(Son Güncelleme: 04.01.2020) Tuileries Bahçesi, Lüksemburg Bahçesi, Parc Monceau, Parc Montsouris gibi Paris’in birbirinden güzel parklarının pek çoğu hakkında, yazılması gereken tüm öncelikli parkları yazdığımı düşünüyorum. Hatta Boulogne Ormanı, Vincennes Ormanı, Saint Cloud Parkı yazılarımızı da yazdığımıza göre artık yeşil alan ihtiyacı için şehrin biraz daha dışına çıkmanın vakti geldi diyebiliriz. İşte o yüzden Paris’in yarım saat kadar dışındaki şık banliyösü Saint Germain en Laye’deki Saint Germain en Laye Parkı’ndayız bu kez. İlk söylemem gereken şey, burayı Paris merkezindeki Saint Germain Bulvarı civarı ile isim benzerliğinden dolayı karıştırmamanız gerektiği. Saint Germain en Laye Parkı, RER-A’nın batı yönündeki üç ayrı son durağından biri olan şık Paris banliyösü Saint Germain en Laye’de yer alıyor. Yani trene atlayıp 4. zone’da bulunan bu bölgeye gidip son durakta iniyorsunuz. Paris merkezinden trene binerken de varacağınız son istasyonun Saint Germain-en-Laye (san jermen an le) olmasına dikkat etmelisiniz. Bu konuda RER yazısını okumanızı öneririm. St. Germain en…
(Son Güncelleme: 04.01.2020) Eyfel Kulesi, Montparnasse ya da Montmartre gibi yüksek bir yerden Paris’e baktığınızda hiç de düşünüldüğü kadar yeşil bir şehir değilmiş izlenimi verir. Oysa ki sokaklarında dolaşırken dev at kestanesi ağaçları arasında yemyeşil bir diyarda olduğunuzu düşünürsünüz. Bir o kadar da, şehrin sağına soluna serpiştirilmiş irili ufaklı parklar da şehrin nefes alanlarıdır. Bu nedenle Paris’te nefessiz kalma gibi bir duygu yaşamanız pek olası değildir. Bunca yeşillik yetmezmiş gibi Paris’in hemen iki yakasında, iki dev ormanlık alan bulunur. Bunlardan doğudaki Bois de Vincennes ile batıdaki Bois de Boulogne hakkında daha önceki yazılarda detaylı bilgileri sizlerle paylaşmıştım. Bu kez Bois de Boulogne’da bulunan apayrı bir cennetten, Jardin d’Acclimatation’dan söz etmek istiyorum sizlere. Jardin d’Acclimatation 1860 yılında III. Napolyon’un emriyle yaptırılan bu özel park, daha o yıllarda bile sadece gezi ve rekreasyon alanı olarak düşünülmemiş, aynı zamanda bitki ve hayvan çeşitliliği konusunda eğitici-öğretici bir merkez olarak tasarlanmış. Yani sadece bir eğlence…
(Son Güncelleme: 11.01.2020) En çok bahara yakışacağını düşündüğüm halde her seferinde sonbaharda yolumun düştüğü, her gidişimde de kendimi cennetten bir köşede gibi hissettiğim bir yeri tanıtmak istiyorum bu yazıda sizlere: Grand Lac des Ibis (gran lak dezibis ya da gğan lak dezibis). Paris’in biraz dışında, RER-A ile Champs-Elysées’ye yaklaşık 20-25 dakika mesafede bulunan bu müthiş yeri biz Paris’e ilk yerleştiğimiz zamanlar, bir kış günü keşfetmiştik. Bir Pazar günüydü, Paris ve çevresini keşif turlarımızdı, şehir merkezine inmek yerine biraz şehir dışında yeni yerler öğrenelim derdindeyik. Grand Lac des Ibis La Défense’tan RER-A’ya binip batı yönünde ilerleyip, hiçbir nedeni olmaksızın beş durak sonra inip rastgele sokaklarda dolaşıp keşfetmeye başladık. Allahım, o ne güzel evler ne güzel mahallelerdi öyle… Sırça köşkler mi istersiniz, peri kızının sarayları mı. Üstelik bir kış vakti, doğa ölmüşken, bu kadar huzurlu yaşam alanları nasıl olabiliyordu? Birbirinden güzel, çoğu eski ama bir o kadar da bakımlı evleri gördükçe İstanbul’da…
(Son Güncelleme: 13.01.2020) Hadi bu yazıda biraz park-bahçe gezelim, temiz havaya, yeşile ve huzura doyalım. İşte size Paris’e çok yakın bir yerde, RER ile kolayca ulaşabileceğiniz mesafede çok güzel bir yeşil alan, daha doğrusu devasa bir park daha: Sceaux Parkı – Parc de Sceaux (park dö so ya da pağk dö so). İnsan kendine, Fransızların “So” diyebilmek için neden “Sceaux” yazdıklarını sormadan edemiyor tabii ama o apayrı bir konu 🙂 Burası Paris’in güneyinde, périphérique dışında, merkeze 12-15 km uzaklıkta, RER’le 15-20 dakikalık bir konumda bulunan Sceaux kasabasında oldukça büyük bir park. Sceaux Parkı – Parc de Sceaux Buraya gelmenin iki kolay yolu var: Her iki seçenek için de RER-B’yi kullanıyoruz. Gare du Nord, Châtelet Les Halles, Saint Michel – Notre Dame, Luxembourg, Denfert-Rochereau gibi merkezi RER-B istasyonlarından geçerek güneye giden bu hat, bir noktadan sonra çatal yapıp ikiye ayrıldığı için ve Sceaux Parkı’na tam da bu çataldan sonraki iki ayrı istasyondan ulaşılabildiğinden, dilerseniz…
(Son Güncelleme: 06.01.2020) Paris’e yeni yerleştiğim zamanlarda, dönemin devlet başkanı François Hollande’ın bir seçim mitingini izlemek üzere Château de Vincennes’in arka tarafındaki geniş alana gelmiş, kendime o kalabalıkta mitingi rahatça izlemek için uygun bir yer ararken kalabalığın arasında beliren bir “PARIS” yazısı ile karşılaşmış, o hevesle bu yazının üstüne çıkıp bir fotoğraf çektirmiştim. Hayatımda katıldığım ilk seçim mitingiydi, insanlar şampanyalar içip şarkılar söyleyerek eğleniyor, sonra da kürsüye çıkan Hollande’ı dinleyip alkışlıyorlardı. Tabii ben o zamanlar (Mayıs 2012) tek kelime Fransızca bilmediğim için konuşulanları anlamıyor, sadece atmosferin tadını çıkarmaya çalışıyordum. İşte o zaman rastladığım bu PARIS yazısının neden şimdiye kadar meşhur olmadığına şaşırmış, Amsterdam’daki “I amsterdam” yazısı gibi buranın da gayet popüler bir yer olması gerektiğini düşünmüştüm. Paris Botanik Bahçesi – Parc Floral de Paris Sonra zaman geçti, François Hollande o dönem için devlet başkanı seçildi, ben Fransızca öğrenmeye başladım, Paris’i her geçen gün daha yakından keşfetmek en büyük zevkim oldu.…