(Son Güncelleme: 05.03.2024) Bilinen Paris’in orta yerinde, pek çok kişinin ihmal ettiği ama aslında harika bir gezi ve yürüyüş parkuru olan Canal Saint-Martin – Saint Martin Kanalı‘ndan bahsetmek istiyorum size bu yazıda. Yaz-güz fark etmeksizin suyun dinlendirici etkisiyle, ağaçların suda yaptığı yansımalarla, kanal çevresinde akıp giden hayatla Saint Martin Kanalı size çok hoş bir Paris atmosferi sunuyor.

Dilerseniz önce Pariste.Net Tv Youtube kanalım için hazırladığım Saint Martin Kanalı  videosunu izleyerek bu bölge hakkında fikir sahibi olabilir, yazıyı okumaya ondan sonra devam edebilirsiniz:

1802’de Napoléon Bonaparte döneminde planlanan Saint Martin Kanalı’nın yapımına 1822’de Louis XVIII zamanında başlanmış ve kanalın açılışı 1825‘de X. Charles döneminde yapılmış. Seine Nehri yetmezmiş gibi, Fransızlar bir de 4,5 kilometrelik Saint Martin Kanalı’nı açıp, su yolu taşımacılığı için artı bir güzergah oluşturmuşlar ve zamanla bu su yolu, hayatın akıp gittiği bambaşka bir sosyokültürel ortama dönüşerek bugünkü şeklini almış.

Saint Martin Kanalı - Canal Saint Martin Pariste.Net

Saint Martin Kanalı Seine Nehri kıyısında, Bastille‘den başlayıp, kuzey doğuya doğru Bassin de la Villette‘e, sonrasında da Canal de l’Ourcq ve Canal de Saint-Dennis’nin kesiştiği yere kadar devam ediyor.

Burada ideal yürüyüş güzergahı olarak birkaç seçenek var. Birinci seçenek Bastille Meydanı‘ndan, ikinci seçenek République Meydanı‘ndan, üçüncüsü seçenek ise Stalingrad’tan başlamak. Bastille‘de başlayan bölüm Port de l’Arsenal olarak geçen küçük bir liman. M1, M5 ya da M8 metro hatlarından biriyle Bastille geldiğinizde güneydeki başlangıç noktasına da ulaşmış oluyorsunuz.

Saint Martin Kanalı - Canal Saint Martin Pariste.Net

Bastille burada Seine Nehri‘ne bağlanıyor. Limandaki tekneler insana bir sahil kasabasında yaşıyormuş hissi veriyor olsa da ne yazık ki Paris, Stockholm gibi su kültürü ile harmanlanmış bir şehir değil; Örneğin Stockholm’de her üç kişiden biri tekne sahibi ve tekneler aktif olarak kullanılıyor ama burada sanki “numune olsun diye” koymuşlar gibi bir görüntü var.

Ben o teknelerin ne bu kanalda, ne de Seine Nehri‘nde hareket edip seyrüsefer yaptıklarını pek görmedim açıkçası; nadiren yerlerinden kımıldıyorlar, nehir üzerindeyse neredeyse hiç dolaşmıyorlar. O yüzden bu kanalı daha çok ticari amaçlı tekneler kullanıyor; bir de gezi tekneleri.

Saint Martin Kanalı - Canal Saint Martin Pariste.Net

Bu başlangıç noktasından Bastille yönüne doğru yürürseniz kanal hemen yerin altına giriyor ve bu tünelden yürümek imkansız. Zaten gezinin bu kısmını tekne turu ile yapmanız gerekiyor ki o da ayrı bir hoşluk. Bu konuyu ayrı bir başlıkta detaylı olarak yazacağım ama özetle, tuğlalarla kavis oluşturularak yapılmış kanalın içinden uzunca bir süre tekne ile geçmek, ara sıra mazgallardan süzülen ışığı izleyip rüya alemine dalmak ayrı bir keyif.

Şimdilik biz gezimizi yürüyüş rotası üzerinden yapacağımız için yolumuza yürüyerek, Bastille Meydanı‘na çıkıp Boulevard Richard Lenoir’a girerek devam ediyoruz. Zaten bu bulvarın ortasından yürürken yer yer göreceğiniz dev mazgallar aşağıdaki kanalı havalandırmak için yapılmış. Yine bu yol üzerinde bazı günler brocante denilen bit pazarları kuruluyor ki öyle bir şeye denk gelirseniz gerçekten şanslı gününüzdesiniz demektir. Yürüdüğünüz yolun altı ise kanal ama bu kısımda kanalı göremiyorsunuz ne yazık ki; biraz daha yürümeniz gerek.

Saint Martin Kanalı - Canal Saint Martin Pariste.Net

Tabii gezinin bu ilk kısmı kanal gezisinden çok park-bahçe gezisi gibi oluyor. O yüzden uzun yürüyüşlerden hoşlanmıyorsanız ya da çabuk yorulacağınızı düşünüyorsanız parkurun bu kısmını es geçip gezinize doğrudan M3, M5, M8, M9 ya da M11 metro hatlarıyla ulaşabileceğiniz République Meydanı‘ndan başlayabilirsiniz. Meydandaki heykelin tam arkasındaki sokağa girdiğinizde kanalın tekrar su yüzüne çıktığı asıl yere ulaşıyoruz. Saint Martin Kanalı boyunca yapacağınız yürüyüşe başlamak için ideal bir nokta diyebiliriz.

Yolun bundan sonrası ayrı bir keyif. Sağlı sollu binalar, çeşit çeşit dükkanlar, kafeler, restoranlar; mevsimine göre ağaçların yapraklarının aldığı renk ve suya yansımaları; hepsi bir yaşam şenliği sunuyor bize. Kanalın hemen başında, biraz ileride sağda, farklı dekorasyonuyla ilginizi çekebileceğini düşündüğüm kafe-bar Le Comptoir Général‘e de bir bakmayı ihmal etmeyin sakın.

Saint Martin Kanalı - Canal Saint Martin Pariste.Net

Kanal boyunca kot farkını ortadan kaldırmak için inşa edilmiş havuz sistemlerini izlemeye doyum olmuyor. Şansınıza denk gelirse, bir tekne önce o écluse (eqlüz) denilen özel kat havuzunun içine giriyor, sonra kapaklar kapanıyor; içeriye su doldukça tekne yükseliyor ya da alçalıyor ve bir sonraki düzeye ulaşınca diğer kapak açılarak teknenin yoluna devam etmesi sağlanıyor. Bu anın hızlandırılmış görüntüsünü bu linkten izlemeniz mümkün:

Çocukken okuduğum Dünya Ansiklopedisi’nde Panama Kanalı hakkında anlatılan bu olayı yıllar sonra Paris’te çok küçük ölçekte de olsa yaşamak benim için çok önemli bir an oluyor hep. Gerek dışarıdan, gerekse bir teknenin içinde bu olaya şahit olduğumda yaşadığım mutluluğu tarif etmem çok güç. Bilmiyorum, sizin de aynı şekilde hoşunuza gider mi ama insan gördükleri ve yaşadıkları karşısında çocukça bir keyif alıyor.

Saint Martin Kanalı - Canal Saint Martin Pariste.Net

Buradan yolunuza devam ederken yer yer, çelik-ahşap karşımı köprülerle karşılaşıyorsunuz, insanın sırf zevk olsun diye bir o tarafa bir bu tarafa geçesi geliyor. Bazen kendinizi eski bir film karesinde, hatta Amélie filminin bir sahnesinde yaşıyormuş gibi hissediyorsunuz.

Yürüyüşünüz sırasında sol tarafınızda karşınıza çıkacak olan kırmızı vitrinli tasarım kitapçısı Artazart Design Bookstore‘a da bir uğramanızı öneririm. Burada mimari ve tasarım konusunda bolca kitap ve birbirinden ilginç aksesuarlar bulunuyor. İçerideki kitaplar kadar mekanın kendisi de ilginç zaten.

Saint Martin Kanalı - Canal Saint Martin Pariste.Net

Biraz yürüdükten sonra Saint Martin Kanalı’nın sağa doğru kıvrıldığı yerde tam solda, yukarıda fotoğrafını gördüğünüz renk renk vitrinlerin olduğu dükkanları göreceksiniz. Bazen bu vitrinlerin suda yansımasının yarattığı tabloya denk geliyorsunuz ki inanılmaz; sırf bunu görmek için bile bu kanalı gezmek gerek sanki. Hava rüzgarlıysa sudaki yansımaları göremiyorsunuz, o zaman sadece dükkanın şeker şeker renklerine bakıp gönlünüzü öyle şenlendiriyorsunuz.

Yürüyüşe devam ettikçe bir süre sonra doku değişip sıradanlaşır gibi oluyor. Burası henüz turistik bir yer olmaktan çok öğrencilerin ve mütevazı yaşamları olan Parislilerin tercih ettiği bir bölge olduğu için çok çok şık bir şey beklemeyin ama ortam o kadar keyifli ki, bazen sağda solda göreceğiniz evsizler, kimi zaman çöp yığınları o kadar da sıkmasın canınızı lütfen. Bazen Öteki Paris orta yerde de karşınıza çıkabiliyor ama bu keyifli yürüyüş parkuruna asla gölge düşürmüyor.

Saint Martin Kanalı - Canal Saint Martin Pariste.Net

Yol üstünde sık sık, bahsettiğim bu écluse‘lere rastlıyorsunuz, her seferinde çocukça bir keyif alıyorsunuz. Ecluse‘lerin olduğu her bir bölüm ağaçlıklı oluyor ve genelde üzerinden geçen kavisli bir köprü bulunuyor. O kadar güzel bir atmosfer ki, ben karşısına geçip seyretmeye doyamıyorum, çok da güzel fotoğraf veriyor.

Ayrıca yol üstünde birkaç tane de açılır kapanır köprü bulunuyor ama yukarı-aşağı değil, sağa-sola açılıp kapanan köprülerden bunlar. Bu köprülerin açılışını-kapanışını izlemek de çok keyifli; trafiğin durmasını, araçların, yayaların ve bisikletlilerin beklemesini, sonra teknenin geçtikten sonra köprünün tekrar kapanmasını ve hayatın akışının devam etmesini… İnsan kendini Amsterdam‘da gibi hissediyor.

Saint Martin Kanalı - Canal Saint Martin Pariste.Net

Aslına bakarsanız her yere yakıştırılan “Kuzeyin Venedik’i“, “Little Venice“, “Amsterdam gibi” yakıştırmaları Saint Martin Kanalı için neden yapılmamış bugüne kadar, hiç bilmiyorum. Oysa burası da pazarlama için “Venedik gibi“, “Amsterdam gibi” denilebilecek yerlerden; hani Venedik gibi Amsterdam gibi olmadıkları halde benzetilerek dikkat çekilmeye çalışılanlardan yani 🙂

Her ne olursa olsun, Saint Martin Kanalı’nın son derece keyifli bir havası olduğu muhakkak. Yürüyüş yapanlar, öğlen yemeklerini yiyenler, sevgilisinin dizlerinde uyuyanlar, yalnız başına kitap okuyanlar, ebedi yalnızlardan olan evsizler, köpeğini gezdirenler, koşanlar ve yürüyüş yapanlar. Şahane bir atmosfer…

Saint Martin Kanalı - Canal Saint Martin Pariste.Net

Bir de parkurun sonlarına doğru, biraz ilerde soldaki küçük parkta, ne zaman geçsem deli gibi aletli spor yapan –ve niyeyse her daim yarı çıplak– gençler oluyor. İstanbul’un neredeyse her köşesinde bulunan, parklardaki spor aletlerinden Paris’te bir tek burada mı vardır nedir, hep buradalar…

Bu parkı da geçtikten sonra hafif bir rampa çıkıyorsunuz ve bu rampanın baş tarafındaki sokaktan, soldan içeri girerseniz, hemen ileride sağda -bence- Paris’te en sevdiğim Türk restoranı, Ege mutfağı ağırlıklı Restaurant Labranda karşınıza çıkıyor. Güzel Türk yemekleri yemek için buraya giderseniz Gönül Abla‘ya selamımı söyleyin. Fransız ya da dünya mutfağının farklı örneklerini denemek istiyorsanız zaten kanal çevresinde bolca varlar, dilediğinize, gözünüze kestirdiğinize oturun derim… Güzel havalarda, özellikle akşamları da kanal kenarı açık hava barına dönüşüyor.

Saint Martin Kanalı - Canal Saint Martin Pariste.Net

Parkurun bundan sonra az bir bölümü kalıyor ve o kadar da sevimli değil. Yine de ulaşacağınız son havuz/kanalın sol kısmında, itfaiyeyi geçince solda, biraz underground havası olan bir bar, Point Ephérmère bulunuyor. Burası da enteresan bir yer aslında. Gündüz kendi halinde görünen bu mekan geceleri gençlerin buluşma mekanı oluyor. Duvarlarında da street art‘ın ilginç örneklerine rastlamanız mümkün.

Saint Martin Kanalı yürüyüşünün son noktası Stalingrad çok sevimli bir yer değil; yine Öteki Paris havasını yaşayacağınız bir bölge ama yorulmadıysanız, hâlâ takatiniz varsa ve yine güzel şeyler görmek istiyorsanız, yürüyüşünüze biraz daha devam etmenizi ve Bassin de la Villette‘i de görmenizi şiddetle öneririm. Hatta ondan sonra da parkur üzerinde Parc de la Villette var ama bilmem buna can dayanır mı? Her iki yer hakkında bilgi almak için linklere tıkladığınızda zaten kendinize engel olamayıp, buraları da görmek isteyeceğinizden eminim.  Tıklamasanız mı acaba? 🙂

Saint Martin Kanalı - Canal Saint Martin Pariste.Net

Kanal gezi parkuru olarak söz ettiğim üçüncü seçenek de bu noktadan, Stalingrad’tan aşağı doğru yürümekti zaten; yani parkuru aşağıdan yukarı doğru değil, yukarıdan aşağı doğru yürümek. Bunun için M2, M5 ya da M7 metro hatlarından biriyle “Stalingrad”a gelmeniz yeterli ama belki geziye buradan değil de kuzeyden Bassin de la Villette‘ten aşağı doğru yapacağınız yürüyüşün devamı olarak mı bir yol izleseniz acaba? Nereden başlarsanız başlayın keyifli bir güzergah olacağına eminim.

Bence Saint Martin Kanalı, Paris’e gelen herkesin mutlaka görmesi gereken bir yer. En azından Paris’te Bir Hafta geçirecek olanların, gezi programlarına almasında yarar var diye düşünüyorum, zaten o yüzden Paris’te Bir Hafta kitabımın son gün hikayesine de burayı ekledim 😉 Vakit yetmezse bir kere dahaki gelişinizde gezersiniz. Paris birçok kez gelinecek kadar fazla seçenek sunuyor ziyaretçilerine…

Keyifli geziler, keyifli keşifler.

 

 

 

Adres: Canal Saint-Martin, 75010 Paris

Author

3 Comments

  1. Şükriye Kılıç Reply

    Merhaba Ahmet Bey, kısa canlı yayınınızdan sonra hem yazınızı tekrar okudum hemde eski video yu tekrar seyrettim, moralim yerine geldi, bu sıraları depresyon tavan durumda, covid_19 da tuzu beri oldu, yazılarınızı tekrar okuyarak, video larınızı tekrar seyrederek moralimi yüksek tutmaya çalışıyorum, oturduğum yerden paris gezisi yapıyorum, var olun sağ olun, iyiki varsınız, sevgiler

  2. Fatih ŞAHİN Reply

    Ahmet Bey, Gezi tekneleri her gün oluyor mu? Biniş noktaları nereler ve ücreti nedir? Bilgi verebilir misiniz?

Write A Comment

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.