(Son Güncelleme: 06.09.2024) Gökyüzü sizi de büyüler mi? Peki uçaklar, uzay araçları yani havacılık ilginizi çeker mi? Teknolojiye ve evrenin sınırlarına ilgi duyar mısınız diye sorsam? O halde buyurun; Paris’te görüp görebileceğiniz en güzel müzelerden biri olan Musée de l’Air et de l’Espace yani Hava ve Uzay Müzesi’nden söz etmek istiyorum size…
Hava ve Uzay Müzesi, Paris’in 10 km kadar kuzey doğusunda Charles de Gaulle Havalimanı yakınlarındaki bir diğer havaalanı olan Paris-Le Bourget Havalimanı bünyesinde bulunan devasa bir müze. Le Bourget, Paris’in ilk sivil havaalanı olma özelliğini taşıyor. Günümüzdeyse kargo, güvenlik ve özel uçuşlar dışında günlük ticari yolcu uçuşları için kullanılmıyor. Bu havaalanın hatırı sayılır bir bölümü de müze olarak kullanılıyor.
Burayı uzun zaman önce duymuştum ama bir türlü sıra gelmemişti. Nihayet Mayıs 2015’te, bir Pazar günü fırsat yarattık ve biraz ekâbirlik yaparak arabaya atlayıp gittik. Yaklaşık 15 dakikada vardığımız müzeye toplu taşımayla gitmek de mümkün. Bunun için ya M7 numaralı metro hattının kuzeydeki son durağı La Courneuve’de inip buradan 152 numaralı otobüse binebilirsiniz ya da M12 metrosuyla geleceğiniz Porte de la Chapelle‘den 350 numaralı otobüse ulaşabilirsiniz. Her iki otobüsten de Musée de l’Air et de l’Espace durağında inmeniz yeterli. Unutmadan hatırlatayım burası 3. zone’da yer alıyor, belediye otobüsü için biletinizi buna göre almalısınız.
Otoparkın sol tarafındaki ana girişten içeri girdiğinizde hemen sağınızda museum shop bulunuyor, solda da kasalar var. Gelelim güzel habere: Bu müze ücretsiz! Evet, Hava ve Uzay Müzesi – Musée de l’Air et de l’Espace’ı ücretsiz gezebiliyorsunuz ama yine de bazı atraksiyonlar için ek bilet almanız gerekiyor. Örneğin 6-12 yaş çocuklara pilotluğu öğreten “Planète Pilote”, yine ağırlıklı olarak çocuklara yönelik olmak üzere Samanyolu Galaksisi’ndeki yerimizi interaktif bir şekilde gösteren “Planétearium”, 7-14 yaş grubu için uçuş simülatörlerinin olduğu “Simulateurs” ve benim asıl ilgimi çeken Concorde ve Boeing 747 uçaklarının içini gezebileceğiniz “Forfait Avions” gibi farklı atraksiyonlar var. Bu seçenekte Dakota ve Super Fleron’un da içine girmek mümkünmüş ama biz gittiğimizde çalışma nedeniyle onlar kapalıydı. Zaten beni asıl ilgilendiren Concorde olduğu için bunu fazla sorun etmedim. Bir de kokpit deneyimi yaşayabileceğiniz “Cockpits Secrets” diye bir atraksiyon daha var ama biz gittiğimizde o bölüm de geçici olarak kapalıydı. Unutmadan ekleyeyim; ben gezdikten sonra müzede sergilenen uçaklar ya da sergileniş biçimleri değişiyor olabilir. O nedenle bu yazıda anlattığım güzergahın güncellenmiş olabileceğini de hesaba katın lütfen. Amacım size bu müze hakkında fikir vermek; güncel bilgileri her zaman yazının sonundaki resmi web sayfası linkinde bulabilirsiniz.
Bu seçenekler arasından birini ya da birkaçını seçip ona göre ek ücret ödeyerek müzeye giriyorsunuz. Ya da dilerseniz hiç ücret ödemeden tüm müzeyi gezebilir, sözünü ettiğim uçakları dışından da olsa görebilirsiniz. Tercih size kalmış. Benim derdim Concorde’u görmek olduğu için tek seçenekli bilet aldık ve hemen Hava ve Uzay Müzesi’ni gezmeye başladık. Soldan içeri girer girmez muhteşem bir uzay salonu çıktı karşımıza. Füzeler, roketler, uydular, uzay ekipmanları, astronot kıyafetleri ve daha neler neler. Karanlık ve loş bir ortamda bunca etkileyici objeyle karşı karşıya kalmak büyüleyiciydi. Bu salonda yarım günümü geçirebilirdim… Dünyanın oluşumunu gösteren, dev ekrandaki video çalışması da izlenmesi gereken çalışmalardan.
Daha sonra bir yandaki salona, eski uçakların olduğu kısma girdik. Havacılığın nereden nereye geldiğini, yüz yıl önce biz nelerle uğraşırken insanların nelerle uğraştığını, nasıl ilerlediğini görmek için etkileyici bir salon burası da. Eski uçakların arasında dolaşmanın, üst kata çıkıp onlara yukarıdan bakıp hayran hayran izlemenin keyfine diyecek yok.
Ve gelelim buraya asıl geliş amacıma: Concorde… Hayatımda Concorde’dan ilk haberdar olduğum günden beri beni çok etkilemiştir bu uçak. Sesten hızlı uçan, origami formatında kağıt uçağı andıran bu müthiş uçak çocukluğumun rüyasıydı. Gerçi hayalim bu uçakla uçmaktı ama 1976’da hizmete girip 2003’te uçuştan kaldırılan Concorde’la havalanmak mümkün olmadı ne yazık ki. Kısmet bu müzede gezip görmekmiş…
2.145 km/s hızıyla inanılmaz bir başarı elde eden Concorde’un bu yeteneğine rağmen aşırı yakıt tüketimi nedeniyle pek de ekonomik olmadığını bu yazıyı hazırlarken öğrendim. Bu nedenle de uçuşlar son derece pahalıymış. Ama keşke teknolojisi geliştirilse de günümüzde hâlâ kullanılıyor olsaymış ama 2000 yılında yaşanan bir Concorde faciasından üç yıl sonra ekonomik ve güvenilir olmadığı gerekçesiyle Concorde havacılık tarihinden silinmiş. Tabii benim gönlümden hiç silinmedi.
Aldığımız biletle Concorde’un bulunduğu hangara girdik, hangarda burun buruna iki Concorde, köşede de bir Mirage savaş uçağı bulunuyordu. Sağdaki Concorde’un girişinde görevliye bileti gösterip merdivenlerden yukarı çıktık ve artık Concorde’un içindeydik… Ne yalan söyleyeyim, hayal ettiğim kadar büyülenmedim ama yine de Concorde’un içinde olmak bir rüyanın gerçekleşmesiydi. Ben kokpite de girebileceğimizi sanıyordum ama sadece kapısından bakma şansımız vardı. Zaten ilk uçağın içi çıplak vaziyetteydi; yani insan uçakta olduğunu bile anlamıyor ama neyse ki buradan diğer uçağa geçiliyor ve o uçağın arka kısmı orijinal haliyle korunmuş; yani gerçek bir Concorde’da olduğunuzu hissedebiliyorsunuz. İkinci uçağın da yarısına kadar ilerledikten sonra sağdaki kapıdan çıkıp o dev üçgen kanadı tüm haşmetiyle görüyorsunuz. Bu duyguyu tarif etmem imkansız…
Concorde’dan inip etrafında defalarca turlayıp gezimize devam ettik biz de. Koştura koştura Boeing 747’ye doğru gidiyorduk ama o an sağ tarafta helikopter hangarını atladığımızı fark ettik. Bir çırpıda orayı da gezdik. Gerçi burası diğer salonlara göre küçük bir yer ama bence son derece ilginç helikopter modelleri var; sakın atlamayın derim, gözden kaçabiliyor.
Helikopterlere de doyduktan sonra, yine Boeing 747’ye doğru giderken solda bulunan hangar ne yazık ki kapalıydı. Hep derim ya “bir dahaki sefere yapacak bir şeyler kalsın” demek buraya tekrar gelmemiz için epey nedenimiz olacak.
Sonra yine sol tarafta Ariane 1 ve Ariane 5 roketlerini gördük. O kadar etkileyici bir manzaraydı ki anlatamam. Üzerlerinde projeye ortak olan ülkelerin bayraklarını görünce içim cız etti. Onca bayrak arasında Türkiye’nin de olmasını ne çok isterdim. Tıpkı birkaç yıl önce İsviçre’de Cern’i gezerken hissettiğim burukluğu hissettim.
Ve nihayet hiç hesapta yokken bir arzu nesnesine dönüşüveren Boeing 747’ye ulaştık. Bu kez uçak hangarda değil de açık havada olduğu için, yan taraf da Le Bourget Havaalanı olduğu için kendimi yolculuğa çıkıyormuş gibi hissettim. Merdivenlerden yukarı çıktığımızda bizi hostes değil de bilet görevlisi karşılayınca insan durumun ayırdına varıyor tabii 🙂
İçeri girdiğinizde önce uçağın burun kısmını görüyorsunuz. İşin ilginç yanı, burada kokpitin değil yolcu koltuklarının olması. Çünkü kokpit üst katta! Haliyle en büyük keyif, yuvarlak merdivenden üst kata çıkmak oluyor. Kokpit bölümünü -maalesef yine- kapıdan görüyorsunuz. Bu kattaki lounge, dönemin lüksünü yansıtıyor ama günümüzde oldukça yavan kalıyor. Yine de VIP yolcuların -ki ben CIP tanımını daha doğru buluyorum- o dönemde uçuşun keyfini nasıl çıkardıklarını görmüş oluyorsunuz.
Tekrar aşağı inip dev uçağın içinde arkalara doğru ilerledikçe bir uçaktan fazlasını, daha doğrusu bir uçağın aslında bizim gördüğümüzden çok daha başka bir şey olduğunu gösteren bölüme ulaşıyorsunuz.
Bu bölümde uçağın dekoratif kaplamaları çıkarılmış, uçak “çıplak” haliyle gösteriliyor. Ortalıkta bir sürü kablo, metal konstrüksiyon, tonla ıvır zıvır; insana güven vermekten çok içini bir hoş ediyor. Bunca görünür – görünmez parçanın birine bir şey olsa havada başınıza neler geleceğini düşünüp şöyle bir ürperiyorsunuz 🙂
Yine bu bölümde alttaki kargo kısmına inme şansınız da var. Burada bir Renault Twingo olduğunu görmek de insanın hoşuna gidiyor. Sonuçta biz üst katta -görece- konforlu bir ortamda uçarken, aşağıda neler olduğunu görmek açısından ilginç geliyor; insanın gözü garip bir şekilde olmayan valizini arıyor… Merdivenden yolcu bölümüne çıkınca tam arka tarafta girilmeyen, korunmuş uçak atmosferini görerek bildiğimiz anlamda bir uçakta olduğumuzu yeniden kavrayıp gezinizi tamamlıyorsunuz.
Biz de arka kapıdan aşağı inip gezimizi bitirdiğimizi düşünerek öğle yemeği telaşına düştük haliyle. Neyse ki Hava ve Uzay Müzesi’nin kafesi ve restoranı gayet tatminkâr. Hele ki havaalanı ortamında, bir Boeing’i seyrederek yemek yiyor olmak, insanda garip hisler uyandırıyor. Sanki İstanbul’dan Ankara’ya otobüsle gidiyormuşsunuz da Bolu Dağı’ndaki dinlenme tesislerinde mola vermiş yemeğinizi yerken, otobüsünüzü daha doğrusu uçağınızı seyrediyormuşsunuz gibi 🙂
Şimdi geliyoruz işin komik kısmına: Biz tam gezimiz bitti, buradan sonra Paris’te nereye gidelim diye düşünürken çıkmak için kasaların olduğu bölüme döndüğümüzde, kazara sol tarafa doğru (yani girerken sağda/çıkarken solda) bir koridor olduğunu gördük ve “burası nereye gidiyor ki acaba?” diye oraya saptığımızda müzenin bir bu kadar daha gezilecek yeri olduğunu keşfettik! Meğerse asıl eski uçakların olduğu bölüm buradaymış. Gerçekten inanılır gibi değil…
Birinci ve ikinci dünya savaşı dönemine ait birbirinden güzel uçaklar, uçak yapım atölyeleri, malzemeler, ekipmanlar, kostüm ve aksesuarlar uçsuz bucaksız birbirini takip eden salonlarda gezilebiliyor. Binanın kendisi de eski havaalanının bir bölümü olduğu için dolaştığınız mekan da gerçeklik duygusunu pekiştiriyor.
Hava ve Uzay Müzesi’nin bu kısmını kazara keşfettiğimiz için, salonlar arasında ilerledikçe “git git bitmiyor” duygusu yaşadığımızı söylemeliyim. Bir de çocukken kağıt ve ahşap çıtadan yaptığımız maket uçakların gerçek boyutta olanlarını görmek benim için etkileyiciydi.
Ayrıca geçmiş döneme ait uçuş kıyafetleri ve dönemin yolcularının giyimlerini yansıtan giydirilmiş mankenler, o zamanların zarafetini başarıyla yansıtıyordu. Atölyelerin güzelliği, malzemelerin estetiği, her şey hem göz hem gönül okşuyordu.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi balon ve zeplinlerin hikayesini anlatan bölüme gelince “artık yeter” dediğimi hatırlıyorum. İnsan bir süre sonra bu kadar yürümekten ve bunca güzelliğe maruz kalmaktan yorgun düşüyor.
İnsanlar uçma tutkusuna yüzyıllarca sahipmiş ama işte bunu hayata geçirmek için bilim ve teknolojinin gelişmesi gerekmiş ya da bu tutku bilim ve teknolojiyi geliştirmiş diyelim. Bizim uçmakla ilgili hikayemizse Hazarfen Ahmet Çelebi ile sınırlı; bir de Vecihi Hürkuş var bildiğim. İlerleme ve gelişme için özgür düşünce ve özgür bilim ortamı değil mi önemli olan? Ondan sonrası araştırma olanaklarının sağlanması, eğitim, azim, hırs ve öğrenme isteği. Sanırım çok yolumuz var daha kat etmemiz gereken…
Balonların olduğu bölümü -ne yazık ki- hızlıca gezip bitirince bir de karşımıza maketlerin olduğu bölüm çıkmasın mı? Artık tarih boyunca neredeyse bütün uçakların maketleri, balonlar, zeplinler ve hatta uçak gemisi; ne ararsanız, maketlerin sergilendiği bu vitrinli bölümde. Artık hayranlıktan ve yorgunluktan ne yapacağınızı bilemiyorsunuz.
Oysa ki her bir maket birbirinden ilginç ve özel. Orijinallerinin küçük kopyası olması bir yana, hayatta görmediğiniz uçak ve helikopter modelleri ile karşılaşmış olmak ayrı bir heyecan veriyor. Büyüklü küçüklü binlerce model arasında bazen kendinizi bir çocuk, bazen de bir havacılık uzmanı gibi hissediyorsunuz.
Bu salonu da dolaştıktan sonra artık müzeyi -bu kez gerçekten- bitirmiş olmanın verdiği gururla gezimizi sonlandırdık ve çıkışa yöneldik. Çıkışta yani girişte bulunan museum shop‘u da dolaşmak ayrı bir keyifti. İnsan sevdiklerine bir şeyler almak istiyor ama sevdiği çok olunca kime neyi alacağını şaşırıyor 🙂
Hava ve Uzay Müzesi – Musée de l’Air et de l’Espace Pazartesi hariç haftanın her günü açık. Tabii bir de 1 Ocak ve 25 Aralık tarihlerinde kapalı olduğunu söylemem gerekir. Bir de aşağıdaki değerli yorumuyla yazımıza katkıda bulunan Murat Bey’in hatırlatmasıyla şu bilgiyi ekleyeyim: Her yıl Haziran ayında burada, dünyanın en büyük uzay ve havacılık fuarlarından biri olan SIAE (Salon International de l’Aéronautique et de l’Espace) yani Paris Air Show düzenleniyor. Tabii bu dönemde müzenin belirli bölümleri kapalı oluyor. Paris Air Show hakkında geniş bilgiyi, fuarın resmi web sayfasından, yazının sonundaki linkten edinebilir, dilerseniz biletinizi de o linkten temin edebilirsininiz.
Hava ve Uzay Müzesi belki Paris’e ilk kez gelenler için değil ama bu şehre ikinci üçüncü gelişi olanlar için görülmesi gereken bir yer bana göre. Hele ki havacılık ve uzayla ilgileniyorsanız bulunmaz nimet; ilk gelişiniz olsa bile rahatlıkla tur programınıza ekleyebilirsiniz.
Bundan 15 yıl kadar önce Washington DC’deki Air and Space Museum’u gezdiğim halde aklımda çok az şeyin kalmasına hep üzülürdüm. Çünkü o zamanlar blog yazıp resimlerle anılarımızı tarihe not düşemiyorduk. Am bu yazı sayesinde Paris’teki bu Hava ve Uzay Müzesi’ni kazara unutacak olsam bile dönüp dönüp okuyarak hatırlayacağım güzel bir özet hazırladığımı düşünüyorum. Umarım siz de ilgiyle okumuşsunuzdur.
Keyifli geziler, keyifli keşifler
Web Adresi: museeairespace.fr
Paris Air Show: siae.fr
Adres: 93350 Le Bourget
2 Comments
Havacılık sektöründe çalışmış ve bir Concorde sever olarak beğenerek okudum yazınızı. Concorde’un yakıt tüketimine örnek vermek gerekirse bir Boeing 747’nin 4 katı kadardı. Ses hızını aşarken ortaya çıkan şok dalgalarının neden olduğu patlama sesi diye Türkçeleştirebileceğim “sonic boom” nedeniyle yerleşim yerleri üzerinde uçarken bu uçağın ses hızına yaklaşmasına izin verilmezdi. Zira sonic boom evlerde sağlam pencere bırakmaz, öyle bir güç 🙂 Ancak tüm bunlar muhteşem bir uçak olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Dünyanın en büyük havacılık fuarlarından biri olan Paris Air Show’un da bu bölgede yapıldığını ek bir bilgi olarak paylaşmak isterim. Genelde Haziran ayı içinde gerçekleştirilen bu fuarda çeşitli uçaklar gösteriler yaparlar. 2017 yılında Vecihi Hürkuş’un isminin verildiği, benim de emek vermiş olmaktan gurur duyduğum Hürkuş Temel Eğitim uçağı yine burada bir uçuş gösterisi yapmıştı. Bu yıl Türkiye’nin ürünlerinin sergilenme durumunu bilmemekle birlikte fuarın 19-25 Haziran’da gerçekleştirileceğini ve biletlerin https://www.siae.fr/grand-public/billets-2023.htm adresinden temin edilebileceğini de eklemek isterim.
Merhaba Murat Bey,
Hatırlatmanız üzerine Paris Air Show bilgisini yazıya ekleyerek gerekli güncellemeyi yaptım. Güzel yorumunuz, verdiğiniz değerli bilgiler ve katkınız için çok teşekkür ederim.