Hakkımda

Ahmet Ore - Blogger & Vlogger - Hakkımda - Pariste.Net 2021

Aslında yazılarımı düzenli olarak takip edenler beni yakından tanıyorlar. Tabii bir de geçerken uğrayanlar ya da yaptığım işle ilgilenip kim olduğumu merak edenler için oturup özet olarak bir “hakkımda” yazısı yazmak gerekiyor haliyle.

Derli toplu bir CV isteyenler Linkedin profilimden tüm detayları görebilirler.

İstanbul’dan Paris’e uzanan hayat hikayemi benim kalemimden merak edenler içinse, buyursunlar hakkımda tüm detaylar aşağıda:

Geçtiğimiz yüzyılda İstanbul’da doğdum; İstanbul’da büyüyüp İstanbul’da harmanlandım. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü mezunuyum. Gerçi lisede elektronik, yüksek lisansta da halkla ilişkiler maceralarım oldu ama hayatta yaptığım en iyi şeyin üniversitede felsefe okumak olduğuna inanırım. Yine de laf aramızda, hep bir mimar olmak isterdim 🙂 Çocukluğum ve ilk gençliğim çizim ve maket yapmakla geçti. Desen çalışmayı ve renklerle oynamayı her zaman sevdim.

Ahmet Ore - Blogger & Vlogger - Hakkımda - Pariste.Net 2021

Lise stajımı Netaş’ta yaptım, üniversitede okurken reklamcılık sertifikası alıp bir reklam ajansında metin yazarlığı ve editörlük yaptım. 16 ayıma kazınan, doğuda yaptığım zorunlu askerlik hizmetimi tamamladıktan sonra İngilizcemi geliştirmek üzere 3 ay Washington DC’de yaşadım. Dönüşte gerçek iş yaşamı beni bekliyordu. Rowenta’da satış operasyon ve trade marketing, MTV Türkiye ve Kanaltürk’te reklam pazarlama işleriyle uğraştım. Excel, Power Point ve Photoshop en çok haşır neşir olduğum programlar oldu haliyle. Yine de Word’de yazmayı, hiç durmadan yazmayı hepsine tercih ederim.

Aslında aralarda derelerde başka başka işlere de bulaştım, birkaç kez hayata sıfırdan başladım; kimini başardım, kimini başaramadım 🙂 Denemekten hiç korkmadım. 2014 yılından bugüne blogger olarak anılmak çok hoşuma gidiyor. Hayır, tur rehberliği yapmıyorum, turizmci değilim, olmayı da hiç düşünmedim. Sadece blogger’ım, tek işim Pariste.Net’le ilgilenmek.

Herkes kadar aynı, herkes kadar özel biriyim sonuçta. Yaşadığı her günün, aldığı her nefesin hakkını sonuna kadar vermeyi ilke edinmiş biri de diyebiliriz. Yazmayı ve çizmeyi sevdiğim muhakkak. Müzikse bir kültürün beni fethedebilmesi için en önemli değer sanırım. Dünya müziklerini sevmekle birlikte, şarkı söylemeye karşı da ayrı bir hevesim vardır.

Yemek-içmek hayatta birincil önceliğim olmasa da yol arkadaşım tam bir gurme olduğu için ömrümün büyük bir kısmı restoran restoran gezip yeni lezzetlerle tanışmakla geçiyor. Oysa ki şu dünyada en çok sevdiğim yemek patates kızartmasıdır benim için 🙂 O kadar ki, gezdiğim her ülkenin mutfağının lezzet kriterini patates kızartması üzerinden ölçümlerim; bu konuda bir kitap yazabilirim 🙂 İşin şakası bir yana, çok sevdiğim patates kızartması dahil, sağlıksız olan yemekleri mutfağımda ve masamda olabildiğince bulundurmamaya çalışıyorum. Sağlıklı beslenmenin önemine inanıyorum.

Ahmet Ore - Blogger & Vlogger - Hakkımda - Pariste.Net 2021

Estetik değerlere düşkünüm, güzel olan her şeyi seviyorum. Güzel, incelikli ve değerli… Kastım kesinlikle lüks ve gösteriş değil; incelikle dokunmuş bir mendil, özenle çizilmiş bir desen, hassasiyetle zımparalanmış bir mobilya belki de… Görmek kadar dokunmayı da önemsiyorum.

Ve gezmek… Ah gezmek yok mu, işte en çok bunu seviyorum. “Tebdil-i mekanda ferahlık vardır” lafına inanır, her fırsatta gezer dolaşır, şöyle bir yenilenirim.

Önce, aşağı yukarı Türkiye’nin büyük bir kısmını gezdim, sonra yavaş yavaş yurt dışına açıldım. Fransa’da Paris dışında Nice, Cannes, Monaco, Antibes, Marsilya, Strasbourg, Lyon, Bordeaux, Lille, Colmar, Mulhouse, Nîmes, Besançon, Annecy, Dijon, Toulouse, Nantes, Montpellier, Saint Cyprien, Toulon, Marsilya, Coulliour, Perpignan, Saint Tropez, Hyères, Aix-en-Provence, Rennes, Reims, Le Havre, Brest, Tours, Troyes, Limoges, Amiens, Orléans, Rouen, Caen, La Rochelle, Quimper, Grasse, Bayonne, Carcassone, Saint Malo, Blois, Amboise, Saumur, Saint Jean de Luz, Biarritz, Bayonne ve daha pek çok şehir ve kasabayı gördüm.

Fransa dışında Almanya, Avusturya, Bosna-Hersek, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Hırvatistan, Hollanda, Gürcistan İngiltere, İrlanda, İskoçya, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, Kanada, Lüksemburg, Macaristan, Monaco, Polonya, Portekiz, Slovakya, Vatikan, Yunanistan, Martinique, Brezilya, Küba, ABD ve Kanada’da hatırı sayılır miktarda yeri gezip görme şansım oldu. Gezip gördükçe de bu sevda bir tutkuya dönüştü haliyle.

Bir ara, ayda iki kez yurt dışına çıkmaya başlayınca artık bu gezilerin yetmediğini fark ederek ömrümün bir bölümünü başka bir ülkede geçirmeye karar verdim. İngiltere’ye niyet, ABD’ye heves, Kanada’ya karar, Fransa’ya kısmet ilginç bir hayat çizgisi ile kendimi 2012 yılının Mart ayında Paris’te buldum.

Compiegne Şatosu - Chateau de Compiegne Pariste.Net Ahmet ORE

Daha önce Paris’e birçok kez turist olarak gelmiştim ve her seferinde bu şehrin gezmek için mükemmel bir yer olduğunu görüyor ama yaşamak içinse pek bir cazibesi olmadığını düşünüyordum. Çünkü dışarıdan bakıldığında tüm görkemine rağmen kalabalık, pis ve karmaşık görünüyordu. Hele ki tek kelime Fransızca bilmeyen biri olarak buraya yerleşme kararı almak gerçekten yürek isterdi. Oysa ki ne güzel İngilizcemle İngiltere’de, Amerika’da ya da Kanada’da hayatımı sürdürebilecektim.

Ama kader ağlarını örmüştü, artık Paris’teydim. İstanbul’un kıyısını köşesini avucunun içi gibi bilen biri olarak bundan böyle yaşayacağım evim olan Paris’i de aynı şekilde tanıyıp öğrenmem gerekiyordu en kısa sürede; çünkü ben yaşadığım yerin farkında olmayı sevdim her zaman. Ne nerededir, nasıl gidilir, nerede yenir, nerede içilir, nerede eğlenilir, nerede dinlenilir, nerede okunur, nerede gezilir, bazen de herkesten kaçıp nerede gizlenilir; bilmem gerekiyordu bunların hepsini; hayattan daha çok keyif alabilmem, gerçekten yaşadığımın farkında olabilmem için. O yüzden yerleşir yerleşmez başladım Paris’i bir uçtan bir uca deli gibi gezmeye. Aylarca dolaştım, rastgele otobüslere binip rastgele yerlerde indim bazen, rastgele metro istasyonlarından kafamı gün yüzüne çıkarıp baktım. Bir yandan da okuyup araştırdım, günlük gezi programları yapıp kendimi öyle dışarı attım. Gezdim, dolaştım, yürüdüm, yürüdüm ve hep yürüdüm. Çünkü bir şehri keşfetmenin en iyi yolunun yürümek olduğuna inandım.

Fransızca öğrenmek önceliğim olduğu için bir yandan da dil öğrenimime ağırlık vermiştim. Bu süreçte Fransızca düşünebilme yeteneğimi geliştirmek adına Türkçeden olabildiğince uzak kaldım. Yoksa bu bloga çok daha önce başlamam gerekiyordu. Ne zaman ki Fransızca öğrendiğime, daha doğrusu hedeflediğim seviyeye ulaştığıma ikna oldum, o zaman Paris deneyimlerimi başka insanlarla paylaşmak adına bu blogu yazmaya karar verdim ve 2014 başı itibariyle Pariste.Net’te ilk yazımı yayınladım.

Amacım Paris’in Eyfel Kulesi‘nden, “Şanzelize“den ibaret olmadığını, bu şehrin müthiş bir zenginliği barındırdığını insanlara anlatabilmek oldu. Paris’e yerleştiğim ilk zamanlar gezip öğrenmeye çalışırken internette önce doyurucu bir Türkçe kaynak aradım ama yoktu; hep İngilizce ve Fransızca rehberlerle yolumu izimi buldum, yaşadığım yeri tanıdım. Ve nihayetinde, Türkçede de böyle bir kaynak olması gerektiğini düşündüğümden oturup, birilerinin işine yarasın diye Pariste.Net adıyla bu blogu yazmaya başladım.

Paris'te Sekizinci Yıl Ahmet ORE Pariste.Net

Geriye dönüp bakıyorum da bugüne kadar 500’den fazla yazı yayınlamışım; gerçekten akıllara ziyan. Çünkü daha sırada yazılmayı bekleyen -şimdilik- 100 konu başlığı daha var. Üstelik yazılarımı yayınlayıp öylece bırakmıyorum, sık sık geri dönerek bütün yazıları güncellemeye çalışıyorum. Yeni eklemeler, yeni linkler yanında güncel fotoğraflarla da zenginleştiriyorum. O yüzden yaptığım iş sıradan bir blog yazıp sadece yeni yazı yayınlamak da değil…

Emeklerimin karşılığını almak, yani yazdıklarımın birilerinin işine yaradığını görmekse müthiş bir keyif benim için. Okunma istatistiklerine baktıkça ve daha da önemlisi sizlerden gelen olumlu yorumları gördükçe bu blogu sürdürmeye daha bir hevesli oluyorum haliyle. İnternetin uçsuz bucaksız boşluğuna değil de birilerinin gözlerinin içine bakarak konuşuyormuş gibi hissediyorum kendimi; yaptığım işten daha bir zevk alıyorum böyle olunca. O yüzden düzenli olarak yazmayı, gezip gördüklerimi paylaşarak bu rehberi daha da zenginleştirmeyi elimden geldiğince sürdürmek niyetindeyim; sizin de desteğinizle tabii.

2017 başında Youtube kanalım Pariste.Net TV‘yi açarak Paris’i yazılarım yanında videolarla da anlatmaya başladım. Prodüksiyonlar kadar canlı yayınlarla Paris sokaklarında dolaşmayı, Paris’ten gezmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu sadece fotoğraflarla değil, videolarla hatta canlı yayınlarla paylaşmayı hep sevdim…

2018 başı itibariyle de Pariste.Net’in tüm alt yapısı değişti, görünümü yenilendi. Aylar süren bir çalışmanın sonucu artık daha kolay kullanabileceğiniz, aradığınız her şeye zahmetsiz ulaşabileceğiniz bir blog oluşturmayı başardığıma inanıyorum. Artık gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki pek çok gezi blogu olmasına rağmen, tek bir turistik destinasyonu anlatan böylesine zengin içerikte, başka bir Türkçe gezi ve yaşam rehberi olduğunu sanmıyorum… Hatta böyle başka bir blog olup olmadığına dair soruma verilen yanıtları bu linkteki Instagram postumda görebilirsiniz.

Shakespeare and Company Book Store Paris Pariste.Net Ahmet ORE

Yapmak istediğim neler neler var daha. Bir yandan yeni yazılar hazırlayıp bir yandan eski yazıları güncellerken, bir yandan da “Pariste.Net in English” çalışmam devam ediyor ama tek başıma altından kalkmam biraz zaman alacak. İlk fırsatta, gezmekte olduğum birbirinden güzel Fransız şehirlerini tanıtan başka bir çalışma daha yapmak istiyorum. Sonra sırada, gezdiğim (ve gezeceğim) diğer ülkeleri anlatan bir başka blog yazma düşüncem var. Kafamda hepsi tamamlanmış üç ayrı kitapla da ilgilenmem gerekiyor bir yandan. En çok istediğim şeylerden biri, Paris üzerine yazılmış bir romanı yazmaktı ve bu hayalim 2022’de gerçekleşti. Kitabım Paris’te Bir Hafta raflardaki yerini alınca mutluluğum kat kat arttı.

Pek çok kişi gibi Covid-19 Pandemisi benim de işlerimi sekteye uğratsa da zaman içinde toparlanıp eski tempoma geri dönmem mümkün oldu. Ailemdeki sağlık konuları ve bazı gelişmeler sonucunda, on yılın ardından İstanbul’a dönmem gerekti. İstanbul’da yaklaşık bir buçuk yıl geçirdikten sonra Temmuz 2023 itibariyle Fransa’nın güneyine, Côte d’Azur – Fransız Rivierası‘nın en güzel kenti olan Nice‘e yerleştim. Sık sık Paris’e gidip  geliyorum.

Şimdilik görünen o ki bundan sonra hayatım İstanbul – Paris – Nice üçgeninde geçecek

Bu yolculukta bana eşlik edip desteğinizi esirgemediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Paris'te Dokuzuncu Yıl Ahmet ORE Pariste.Net

Bugüne kadar gezip gördüğüm yerlerin “kısa bir özetini” bulabileceğiniz fotoğraflar için bu linke bakabilirsiniz. Paris’te yaşadıklarım hakkında genel bir görüş okumak isterseniz de “Pariste Dokuzuncu Yıl” yazıma bir göz atmanızı öneririm. Hakkımda yazılmış yorumlarla ilgili genel bir fikir sahibi olmak içinse Türkiye’deki Fransız Kültür Merkezi’nin Instagram hesabında paylaşılan iki fotoğrafın altındaki yorumları okumanızı rica edeceğim. Birinci paylaşım altındaki yorumlar için bu linkteki fotoğrafı, ikinci paylaşım altındaki yorumlar için bu linkteki fotoğrafı inceleyebilirsiniz.

İşte benim hikayem ve hakkımda söyleyebileceklerim özetle böyle. Daha anlatacak çok şey, paylaşacak pek çok yazı var elbette.

Ben aşağı yukarı buyum; peki ya siz kimsiniz?

Sevgiyle

Ahmet ÖRE | Nisan 2024 | Paris & Nice

Ben daha çiçek kadarken
Açtım
Sonra sevdam kadar oldu taç yapraklarım
Kuşlarla değil
Ekmek kavgasında kaybolmaktan korktum

Ahmet-Ore-Hakkimda-Pariste.Net-08