X

Marais’de Bir Yahudi Pastanesi: Sacha Finkelsztajn

(Son Güncelleme: 25.01.2025) Paris’e ilk geldiğimde şans eseri karşıma çıkan, görür görmez çok sevdiğim bir Yahudi pastanesini tanıtmak istiyorum bu yazıda sizlere: Sacha Finkelsztajn… Burayı o kadar çok sevmiştim ki, Paris’e benden sonra gidecek tüm arkadaşlarıma “gidilecek yerler” listesi yaparken mutlaka burayı da o listeye ekler olmuştum. Ve biliyorsunuz Paris’te Bir Hafta kitabımda da bu güzel pastaneden sözediyorum.

Büyük olasılıkla “saşa finkelşıtayn” olarak okunan bu pastanenin adını, bunca yıl oldu, ezberlemek aklıma gelmemiş; çünkü kendi aramızda konuşurken hep “Marais‘deki pastanemiz” başkaları ile konuşurken de “Marais‘deki Yahudi pastanesi” diye söyleriz. Ama sanırım bu yazıyı yazıp bitirene kadar adını ezberlemiş olacağım 🙂

Oldum olası Yahudi kültürü de diğer pek çok kültür gibi ilgimi çeker. Özellikle de müzikleri. Yeryüzünde pek çok kültürün müziğine duyduğum ilgi gibi bu kültürün müziği de beni derinden etkiler. Dilerseniz önce fona güzel bir geleneksel Yahudi müziği olan “Hava Nagila”yı koyalım, o fonda çalarken de yazımıza devam edelim:

Burası Marais Bölgesi‘nin tam kalbinde bulunan küçücük bir pastane. İlk bakışta sarı ahşap vitriniyle dikkat çekiyor. İki yandaki vitrini ve ortasındaki kapısıyla tipik, eski Fransız dükkânlarından biri işte. Dediğim gibi mekân çok küçük; girişte sağda dört tane minik, yüksek masa var; çevrelerinde de yüksek tabureler. Öyle, üzerine sıkış tıkış oturup, daha doğrusu tüneyip çayınızı kahvenizi içip, pastane ürünlerinden dilediğinizi yiyorsunuz.

Pastanenin sahipleri anladığım kadarıyla Polonya göçmeni Yahudi bir aile; burayı 1946’da kurmuşlarMarais Bölgesi gaylerin yoğun olarak bulunduğu bir semt olması yanında, aynı zamanda bir Yahudi mahallesi olduğundan bu civarda Yahudilerin işlettiği pek çok mağaza, kafe ve restoran mevcut. Sacha Finkelsztajn da işte onlardan biri.

Buranın sahibi olduğu her halinden belli olan ve kasada duran amca, bana çocukluğumun Kadıköy’ündeki gayrimüslim esnafları hatırlatıyor. Ciddi, işini bilen, biraz asık suratlı ama kesinlikle düzgün çalışan bir görüntüsü var; çalışanlar da ya aynı aileden ya da eş dost tanıdık olmalı; hepsinin tarzı birbirine benziyor.

Hele bir tane aksi yaşlı bir teyze var, ona bayılıyorum. Dayak mı yiyorum, hizmet mi alıyorum belli değil 🙂 Çok komiğime gidiyor o gergin halleri. Kesinlikle kaba değil, hizmet etmek ister gibi bir hali bile var ama artık nasıl bir tarzsa bu? 🙂

Fransızca bilmiyorken onların İngilizce konuşmayı sevmeyen huysuz Fransızlar olduğunu sanırdım; oysa Fransızca öğrenmeye başlayıp da bu Yahudi pastanesine gitmeye devam ettikçe hayretle gördüm ki meğerse burada çalışan, özellikle de yaşlı teyzelerin Fransızcaları zaten iyi değilmiş; son derece komik bir aksanla konuşuyorlar; huysuz ve bir o kadar da tatlılar yani 🙂

İşte bu ve bunun gibi pek çok nedenden ötürü seviyorum Sacha Finkelsztajn’ı. Paris’e turist olarak her gelişimde mutlaka ama mutlaka uğrardım; o zaman sanki Paris’te yaşıyormuşum da burası da Paris’te hep gittiğim pastaneymiş gibi gelirdi bana. Paris’te yaşadığım on yıl boyunca da burası hep gittiğim bir pastane oldu… Hayat tuhaf ve sürprizlerle dolu gerçekten.

Mekân küçük olduğu için yer bulmak bir sorun. Paris’te turistken ne yapar eder burada oturmanın bir yolunu bulmaya çalışır, insanların kalkıp gitmesini beklerdim ama artık içerisi dolu olduğunda “başka zaman” diyerek Le Loir Dans La Théière‘e gidiyorum; tabii civarda oturup bir şeyler yiyip içecek daha pek çok mekan var.

Ama önceliğim her zaman için Sacha Finkelsztajn tabii ki. Burada birbirinden ilginç poğaçalar, açmalar, galeteler, paskalyalar, adını sanını bilmediğim türlü türlü unlu mamül var. Ben içlerinden üzeri anasonlu, açmaya benzer, tatsız tuzsuz olan, adını hâlâ bilmediğim, her seferinde “şundan lütfen” diyerek istediğim bir tanesini seçiyorum hep 🙂

Yanında da bir çay ama sallama çay tabii. Bir de şarküteri bölümü var bu pastanenin. Türlü türlü Yahudi mezeleri bulma şansınız da var. Hatta Yahudi geleneklerine uygun olarak hazırlanmış sosisler, inançları gereği domuz eti barındırmadığından, bu konuda hassasiyeti olan ziyaretçiler için tavsiye edilebilir.

Burası iyi güzel de masalarda fazla oturmak mümkün olmuyor. Küçük bir yer olduğu için bir süre sonra sıra bekleyen insanlara acıyıp kalkmak istiyorsunuz. Olsun, dışarıda da yapacak çok şey var: Marais Bölgesi‘nin kalbindesiniz. İki adım ötenizde minik bir park Jardin des Rosiers var, sonra hemen arka sokaktaki Espace des Blancs Manteaux‘daki sergileri gezebilirsiniz; İsveç Kültür MerkeziMusée CarnavaletMusée du Cognacq-JayUlusal ArşivPicasso Müzesi ve daha neler neler. Hepsini ve daha fazlasını Marais Bölgesi yazısında bulabilirsiniz.

Sacha Finkelsztajn’a toplu taşıma ile gelmek için Marais Bölgesi‘ne gelir gibi M1 metro hattın Saint Paul istasyonunda inip karşıdaki BNP Paribas’nın sokağından girip ikinci sola dönmek yeterli; bu sarı vitrinli sevimli pastane biraz ileride solda karşınıza çıkacaktır.

Hadi o zaman, bu yazıyı çok sevdiğim bir başka İbranice parça ile sonlandıralım ve Ahmet Kaya’nın “Ağladıkça”sını Yahudi bir sanatçının sesinden dinleyelim. Müzik insanları birleştiren ne güzel bir şeydir ve elbette ki müziksiz bir hayat hatadır:

Müzikle, sağlıkla, keyifle.

Mutlu günler…

 

 

Adres: 27 Rue des Rosiers, 75004 Paris

Ahmet Ore: