X

Olympia Music Hall

(Son Güncelleme: 03.06.2025) Bir yeri sevmek için oraya bir anlam yüklemek gerekiyor her şeyden önce. Bir anınızın, bir geçmişinizin, bir tarihinizin olması gerekiyor biraz da. Bazen başka birine dört duvar görünen bir oda sizin için bir saraydan farksız olabiliyor böylece. O nedenle bu kez Olympia Music Hall olarak geçen Olympia’dayız… Elbette ki burası sadece dört duvardan ibaret bir yer değil, anlı şanlı bir konser salonu aslında ama benim için önemi, çocukluğumun en popüler magazin konularından biri olan süperstarımız Ajda Pekkan’ın burada konser vermiş olmasıydı 😉

O zamanlar Olympia’da konser vermek, bir nevi rüştünü ispatlamaktı sanki. Tabii o zamanlar bunları düşünebilecek yaşta değildim, sadece bu tür haberlere maruz kalıyordum ve yine o dönemde halamla büyük kuzenimin aşkı olan Ajda Pekkan’ın burada konser vermiş olması elbette ki çok önemliydi 🙂 İşte o konserden Ajda Pekkan ve Enrico Macias’ın sesiyle bir “Hoşgör Sen” dinleyelim, konumuza öylece bir ısınalım önce:

Sonra yıllar ve yıllar geçti. Bir gün Opéra‘dan Madeleine‘e yürürken sağ tarafta Olympia Music Hall tabelasını görünce donup kaldığımı hatırlıyorum. Gözümün önünden yıllar ve anılar geçti… İşte bu yüzden önemlidir benim için Olympia ama başkaları için başka başka önemli yanları olabilir elbette.

1889‘da Pigalle‘deki meşhur Moulin Rouge’un da kurucusu olan Joseph Holler tarafından açılan bu “müzikhol”, pek çok ünlü isimin konser verdiği bir salon olmuş. Édith Piaf, Dalida, Charles Aznavour, Jacques Brel, Yves Montand, Johnny Hallyday, Mireille Mathieu, Tina Turner, Madonna, Janet Jackson, Lara Fabian, Björk, Amalia Rodriguez, Celine Dion, Cher, Diana Ross gibi pek çok ünlü isim burada sahne almış. Olympia Music Hall, Édith Piaf’ın son konserini verdiği yer olması bakımından da pek çok kişi için önemli bir yer.

Ben de burada hep bir konser izlemek istiyordum, kısmet Mireille Mathieu‘yeymiş. Mireille Mathieu belki en sevdiğim şarkıcılardan biri değildir ama o da çocukluğumdan izler taşıyan önemli bir ses oldu her zaman. Sesi şarkıları bir yana, bende şöyle komik bir anısı var: Çok çok küçüktüm, birgün, herkes bir düğün için abuk sabuk saçlar yaptırırken Nurgül Yengem Mireille Mathieu saçı yaptırmıştı. O haliyle gelişini, gözlerinin içindeki hınzır gülüşü hiç unutmuyorum. Mireille Mathieu istediği kadar meşhur bir insan olsun, bende çağrıştırdığı ilk resim budur 🙂 Zaten benimle ortak bir şarkı ya da şarkıcı anınız varsa sizi unutmam mümkün değil…

Ve Ekim 2014’te burada Mireille Mathieu konseri izleme şansına sahip oldum… Olympia’nın ön cephesindeki ışıltılı neonlarda Mireille Mathieu’nün adını görmek o kadar hoşuma gitti ki anlatamam. O kalabalıkla içeri girmek, upuzun koridordan ilerledikçe ilerlemek çok enteresan bir duyguydu. İki uzun koridordan sonra ulaşılan fuaye sanki Moda Sineması’nın fuayesinin hallicesi gibi. Oradan da alta inip salona, üstten devam edip de balkona ulaşılıyor.

İtiraf etmeliyim ki ben daha görkemli bir yer bekliyordum. Salon eskinin klasik sinema salonu büyüklüğünde, konfor olarak da oldukça eski duruyor ama yine de Olympia’da olmak enteresan bir duygu. Bir de gelen izleyicilerin giyim kuşamlarını görünce çok etkileniyorsunuz. İnsanların çoğu o kadar özene bezene giyinmişler ki aklınız durur.

Zaten bu eski Fransız beyefendileri ve hanımefendilerinin giyim tarzlarını oldum olası çok severim; konser gecesi de bu şıklıkta insanların arasında olmak epey hoştu. Tabii normal kıyafetle gelenler de az değildi ama ne bileyim, sanki Mireille Mathieu’ye saygı gecesi gibi bir gece olduğundan kendine özenmiş çokça da insan vardı hani.

Alt salonun 15. ya da 20. sırasından sonrası için bilet almak salonun derinliğini kaybetmenize neden oluyor ama sahnedeki sanatçıyı görmek açısından çok bir kaybınız yok. Sonuçta çok büyük bir yer olmadığı için, bence en arkada bile otursanız sahne görüş alanınızda. Büyük salonlardaki “sahnedeki sanatçıyı bit kadar görme” problemi Olympia’da bulunmuyor.

Salonun akustiği ve ses düzeni gayet tatminkar. Yine de müziği mikrofon ve hoparlörün dijitalliğinden uzak yalın sesle dinleme sevdalısı biri olarak Opéra Garnier‘de izlediğim operaların beni daha çok tatmin ettiğini söylemem gerek. Fakat laf aramızda, tuvaletler yetersiz, hele ki arada gitmeye kalkarsanız çok zor durumda kalabilirsiniz, benden söylemesi…

Dediğim gibi, benim bu konsere gitme nedenim öncelikle Olympia’da bir konser izlemiş olmak, sonra da Mireille Mathieu gibi kişisel tarihimde yer etmiş bir ismi Paris’te dinleme şansı yakalamaktı. Ne yazık ki yaşını başını almış olan sanatçının sesinde epey bir deformasyon olmuş, pek öyle yukarılara çıkamıyor ama sonuçta biz kendisine saygılarımızı sunmak, onu bir “dünya gözüyle görüp dinlemek” için oradaydık; o yüzden beklentim çok yukarılarda değildi ama yine de epey keyifli ve duygu yüklü bir konser oldu.

Konser sırasında ilgimi çeken bir detay, şarkı aralarında onlarca kişinin sahne önüne gelip sanatçıya çiçek buketleri sunmasıydı. O kadar ama o kadar çok kişi yaptı ki bunu, her şarkı arasında mutlaka birileri gelip ya çiçek verdiler ya peluş ayı ya da pakette bir hediye. Bir de Mireille Mathieu şarkı aralarında neredeyse hiç konuşmadı, çılgınca alkışlara sadece “Merci” dedi, “Merci Beaucoup” bile demedi, o derece yani 🙂 Yok öyle “aziz dinleyenlerim, beni sizler yarattınız” demekler filan 🙂

Olympia’da ikinci konser deneyimimse daha özeldi, çünkü bu kez Enrico Macias‘ı dinleme şansına eriştim. 19 Haziran 2019 akşamı gerçekleşen konser önceki kapıdaki neonlarda Enrico Macias’ın adını görmek benim için çok özel ve anlamlıydı. Çok da başarılı bir konserdi, Enrico ilerlemiş yaşına rağmen resmen kendini aştı. Ben bu konsere “eski günlerin hatırına” gitmiştim ama Enrico Macias’ın sahne performansı beklentimin çok üzerindeydi.

Size anlattığım nedenlerle o akşam sanki Enrico Macias’ın yanında Ajda Pekkan da varmış gibi düşündüm; konseri öyle izledim. Üstelik bu kez daha az beklentiyle gittiğim için Olympia gözüme çok daha güzel göründü; dolayısıyla unutulmaz bir akşam geçirmiş oldum.

Fakat bu kez şunu bir kere daha gözlemleme fırsatım oldu. Artık cep telefonu kullanımı konserlerde ve herhangi bir kültürel etkinlikte ayrı bir adap gerektiren, rahatsız edici bir ışık kaynağı haline gelmiş durumda. Konserin kendi ışık dinamiği ve kendi karanlığında cep telefonu ekranlarının ışıkları öylesine rahatsız edici ki buna hiç kimse dikkat etmiyor.

Tamam hepimiz sevdiğimiz anları cep telefonuna kaydetmek istiyoruz ama ekranın ışıl ışıl parlamasına ne gerek var? Bari ekran ışık ayarını kısın ki sahneye odaklanmak isteyenlerin konsantrasyonu bozulmasın, değil mi ya?

Neyse… Yazımızı Enrico Macias’ın en sevdiğim şarkısıyla bitirelim. O kadar ki, bu şarkıyı hep dinlemiş olmama rağmen, ilk kez, Paris’teki Göç Tarihi Müzesi‘nde dinlediğimde neyi anlattığını fark etmiştim…

Müzikle ve sevgiyle kalın…

 

 

 

Web Adresi: olympiahall.com

Adres: 28 Boulevard des Capucines, 75009 Paris

Ahmet Ore: