(Son Güncelleme: 04.03.2024) Bilmem siz de benim kadar sever misiniz Edith Piaf‘ı, ben çocukluğumdan beri çok severim. Hatta bu sevgi onun şarkılarıyla değil Gülriz Sururi‘nin “Kaldırım Serçesi” oyunuyla başlamıştır da sonradan Edith Piaf şarkılarını dinleyip sevmişimdir bu oyun sayesinde. Sonra gel zaman git zaman, insanın sevdikçe sevesi geliyor tabii; her bir şarkısından ayrı bir keyif alıyor.

Ah bir zamanlar Edith Piaf’ın şarkılarında r’leri “ğğğğğğğ” diye vurgulamasıyla nasıl da dalga geçerdim; nereden bilebilirdim ki bir gün Fransızca öğrenmek zorunda kalacağımı 🙂 Şimdi o “r” harfini her telaffuz etmeye çalışmamda, Edith Piaf ile dalga geçişim geliyor aklıma, bu kez kendi halime gülüyorum 🙂

Her neyse; insan böyle çok sevdiği bir şarkıcı olunca, haliyle onun doğduğu ve yaşadığı yerleri merak ediyor; hatta mezarını da. Daha önce Père Lachaise Mezarlığı‘nda mezarını ziyaret etmiştim ama Edith Piaf’ın doğduğu evin nerede olduğunu bilmiyordum açıkçası. Bir gün Fransızca kursunda hocamız Edith Piaf’ın evinin Rue de Belleville‘de olduğunu söylemişti, ben de önce küçük bir yanlış anlama ile Rue de Bellevue‘ye gitmiştim. Neyse ki Rue de Belleville de fazla uzakta değilmiş, bu evi de görmek nasip oldu sonunda.

Elbette ki Edith Piaf bu evde değil, yakınlarda bulunan Hôpital Tenon’da doğmuş. Haritadan baktım da doğduğu hastane ile şu an mezarının bulunduğu Père Lachaise Mezarlığı arasında birkaç yüz metre var… Ben de İstanbul’da Zeynep Kamil Hastanesi’nde doğmuş ve bir gün Karacaahmet Mezarlığı’nda gömülmeyi hayal eden biri olarak, dünyada onca yeri dolaşıp, topu topu doğduğum yerden yolun karşısına geçip, son uykumu orada uyuyacak olmamın, hayatın garip bir cilvesi gibi görürüm; demek koskoca Edith Piaf da fazlasını yapamamış…

Biz yine Edith Piaf’ın evinden söz edelim. Aslında ne yalan söyleyeyim, anlatacak pek bir şey yok. 20. arrondissement‘da bulununan bu mahalle, onun çocukluğunda nasıldı bilmiyorum ama günümüzde o kadar da albenili bir yer değil. Biraz uzakdoğuluların istilasına uğramış, karman çorman bir yokuşta, terkedilmiş görüntüsü veren bir apartman kapısıyla karşılaşıyorsunuz 72 Rue de Belleville‘e geldiğinizde. Kapının üzerinde bir kitabe, 19 Aralık 1915’te Edith Piaf’ın bu evde doğduğunu söylüyor; baktıkça içiniz acıyor. “Giovanna Gassion” olarak başlayıp sefalet içinde geçen bir çocukluk, feci bir hayat ama “Edith Piaf” olarak müthiş bir müzikal başarı; insanı oradan alıp oraya savuruyor. Böyle bir başarı karşılığında böyle bir hayat ister miydim, hiç sanmıyorum ama hiçbir şey yolunda gitmeyecekse en azından bu tarz bir üne sahip olmak hiç yoktan iyidir sanki? Bilemedim…

Bu evin önünden siz geçerken neler hissedersiniz bilmiyorum ama ben tek bir karede bu kadar çok şeyi hissedebildim açıkçası. Daha da çok şey olabilir ruhumun derinliklerini eşelesem ama sonuçta bu bir “kendi kendine psikanaliz” blogu değil, şurada Paris’in güzelliklerinden bahsetmeye çalışıyoruz 🙂

Eğer Edith Piaf’ı seviyorsanız, doğup büyüdüğü evi, çocukluğunun geçtiği mahalleyi görmek sizin için önemliyse M11 metrosuna binip Pyrénées istasyonunda inebilirsiniz. Yokuş aşağı yürürken sol tarafta Edith Piaf’ın evini görünce bakalım siz neler hissedeceksiniz? Dediğim gibi, burası pek albenili bir mahalle değil, belki yukarıdaki Rue de Mouzaïa & Rue de Bellevue‘yü görebilirsiniz ki ilginç ve keyifli bir yer orası; bir de hazır yakınlardayken Buttes Chaumont Parkı‘nı gezebilirsiniz. Güzel bir Paris ve Eyfel Kulesi manzarası sunan Belleville Parkı – Parc de Belleville de iki adım ötenizde.

Bu kadar Edith Piaf’tan söz ettik, e o zaman yazının sonunda bir şarkısını paylaşayım, onca şarkı arasından birini seçmek zor olduğu için, ezberlediğim tek Edith Piaf şarkısı olan “Milord”u dinleyelim birlikte.

Allez, Venez…

Author

1 Comment

  1. Gezi planımızda olan ancak maalesef yetiştiremediğimiz noktalardan oldu. Bu da hemen yeni bir seyahat planı yapmamamızı gerektirdi.

Write A Comment

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.