(Son Güncelleme: 02.03.2024) Bu yazıda sizleri Paris’in bir saat kadar dışına çıkarıp bir başka harika şehre, Rouen‘a götürmek istiyorum. Paris’i yaza yaza, geze geze bitiremeyiz ama farklı şeyler yapmak isteyenler için çok kolay bir şekilde ulaşabileceğiniz Rouen’ı gördüğünüz zaman, Fransa’da Paris dışındaki şehirlerde hayatın nasıl aktığına dair fikir sahibi olurken, yine birbirinden güzel yerlerde dolaşıyor olmanın da keyfini yaşayacaksınız.

Rouen Pariste.Net

Fotoğraflara bakınca hemen anlayacağınız gibi burası tam bir orta çağ kenti. O kadar ki şehrin her köşesinde bu tarihi dokuyu hissedebiliyorsunuz. Hatta Rouen fotoğraflarını ilk kez gören biri buranın bir köy olduğunu bile düşünebilir ama gayet güzel ve gelişmiş bir Fransız şehridir Rouen… Siz bakmayın Rouen yazıldığına, Rouen yazılır ama “ruan” hatta “ğuan” olarak okunur. O kadar ki, “ğu“su gırtlaktan, “an“ı da genizden 🙂 Zor şeydir Fransızca telaffuzu ama gezmesi keyiflidir hiç merak etmeyin; biz kendi aramızda konuşurken “ruan” deyip işi kolaylaştıralım 😉

Rouen Pariste.Net

Aslına bakarsanız Normandiya Bölgesi‘nde bulunan Rouen, kent merkezi olarak 110.000 civarında bir nüfusa sahip ve nüfus yoğunluğu olarak Fransa’nın 35. büyük şehri diyebiliriz. Çevresindeki yerleşim alanlarıyla birlikte toplam nüfusu 500-600 bin dolayında. Orta Çağ döneminde Paris’ten sonra Fransa’nın ikinci büyük kenti olan Rouen’ın günümüzdeki merkezi oldukça küçük ve bizim turistik açıdan ilgimizi çekecek olan bölümse elbette ki old town olacak. Yoksa oturup bir Rouen Rehberi yazmak haddim değil. Biz buradan gelip geçenleriz, insanlar bu şehirde bir ömür geçiriyorlar… Bu anlamda Rouen hakkında ahkâm kesmek bana düşmez, ben sadece gezip gördüklerimi paylaşmak istedim.

Rouen Pariste.Net

Bugüne kadar Rouen’ı, sonuncusu Şubat 2019 olmak üzere en az beş kez gezdim. İlk görüşüm Nisan 2012’deydi. Daha Paris’e yerleşeli bir ay bile olmamışken nereden esti de Paris’i gezmek dururken Rouen’a gittik, hatırlamıyorum 🙂 Kesin Paris’e, eşi Ebru‘yla bizi ziyarete gelen Timur’un başının altından çıkmıştır. Kendisi huzursuz biri olduğu için, illâ değişik bir şeyler yapmak isteyecek, Paris’e gelmişken civardaki yerleri de aradan çıkarmak isteyecek bir mizaca sahip 🙂 Onun gönlünü eğleyecek yer ararken burayı ilk öyle bulmuştuk galiba. Gittik, gezdik ve çok sevdik. Sağ olasın Timur diyelim o zaman, vaktiyle Chantilly Şatosu için de tutturmuştu da dinlememiştik 🙂

Rouen Pariste.Net

İkinci gidişim ne zamandı hatırlamıyorum ama üçüncü gidişim Nisan 2017’de, Pariste.Net’te bu yazıyı yazmak için oldu diyebilirim. İlk iki gidişimiz trenle oldu, sonraki gidişlerimizdeyse arabayı tercih ettik. Paris’ten Rouen’a trenle gitmek en kolayı: Paris Saint Lazare Tren Garı‘ndan trenle yaklaşık 1 saat 10 dakikada şehir merkezinde olmak mümkün. Bazı trenler bir buçuk saatte de gidebiliyor; bu tamamen bineceğiniz trenin hangi istasyonlarda durduğuna göre değişiyor.Bilet fiyatları dönemine göre değişmekle birlikte en ucuz gidiş dönüş 20€ – 30€ civarı online bilet bulmanız mümkün.

Online tren biletinizi Fransa’nın TCDD’si olan SNCF‘in resmi web sayfasından kolayca alabilirsiniz. Elbette ki gardaki gişelerden ya da otomatlardan -yer varsa- son gün bilet almak da mümkün ama o zaman haliyle daha pahalı oluyor ve yer olmama ihtimali var. Bir de otobüsle gitme seçeneği var ama ben Rouen’a hiç otobüsle gitmedim, pek de önermiyorum.

Rouen Pariste.Net

Rouen’a gitmeye son dakikada karar verdinizse Gare Saint Lazare‘a gidip, gişeden ya da otomatlardan biletinizi alıp, hoop, treninize atlayıp, keyifli bir yolculukla Rouen’a varıyorsunuz. Tabii bilet fiyatının internetten daha pahalı olma ihtimalini hesaba katmak gerek. Sık sık tren var ve zaten yol da şahane. Hele ki güzel bir havaysa ve ortalık yeşermişse pastoral bir havada yolculuk yapıyor, Monet’nin Evi‘nin bulunduğu Giverny köyü yakınlarındaki Vernon’dan da geçip, Rouen Garı‘na ulaşıp buradan Rue Jean d’Arc’tan aşağı inerek şehrin içine karışıyorsunuz. Ah bu arada küçük bir not, Jean Paul Sartre ve Simone de Beauvoir bu garın çevresindeki kafelerden birinde tanışmış diye okumuştum bir yerlerde.

Rouen Pariste.Net

Rouen’a bir kez daha gidip özel bir blog yazısı yazmak uzun zamandır aklımdaydı zaten ama 2017 Nisan’ında bahar erken gelip, çiçekler açıp da hayat bir anda canlanınca, hafta sonlarımızı da Paris yakınlarındaki yerlerde geçirmeye başlar olduk. Sırf Jules Verne’in Evi‘ni görmeye Amiens‘a gittiğimiz gibi hafta sonları atlayıp Deauville & Trouville, Honfleur, Etretat, Le Mont Saint-Michel, Saint Malo gibi yerlere gitmeye başladık. Rouen’a bir gidişimiz de böyle oldu: Bir Cumartesi sabahı kahvaltı sofrasında birden güneş açınca “hadi Rouen’a gidelim” deyiverdik. Sofrayı ne zaman topladık, ne zaman arabaya atlayıp yola koyulduk hatırlamıyorum 🙂 Haziran 2018’deki gidişimizde dünyanın çeşitli köşelerinden gelen 12 arkadaştık. Şubat 2019’daysa sevgili Cüneyt Ayral‘la gezdik.

Rouen Pariste.Net

Rouen’a arabayla gitmek keyifli ama sadece Rouen’ı gezip Paris’e dönecekseniz kesinlikle trenle gidip gelmenizi öneririm. Çünkü hem trafik yoğun hem de otoban oldukça pahalı. Günün hangi saatinde gittiğinize ve hangi gişeleri kullandığınıza bağlı olarak Paris-Rouen gidiş dönüş 20€ – 30€ otoban ücreti ödeyebilirsiniz! 120-130 kilometrelik bu yolu en iyi şartlarda yaklaşık iki saatte kat edebiliyorsunuz. Eğer Rouen sonrası Paris’e dönmeyip Normandiya Turu yapmaya devam edecekseniz o zaman araba kiralamak elbette ki en keyiflisi olacaktır. Dediğim gibi, ben araba kullanmayı çok sevdiğim için genelde arabayla gitmeyi tercih ediyorum, böylelikle daha özgür oluyorsunuz. Hele ki vaktiniz varsa ve otoban dışından devlet karayolundan ve köy yollarından giderseniz, manzaranın tadına doyum olmuyor. Hız sınırlarına mutlaka uyun. 15 kilometreyle gidilmesi gereken yerden 20’yle geçerseniz fena ceza yersiniz 🙂

Rouen Pariste.Net

Gezimize nereden başlasak? Trenle geldiyseniz Rue Jeanne d’Arc‘tan aşağı yürüyerek başlayabiliriz. Merak etmeyin, şehir merkezi rahatlıkla yürüyerek keşfedilebiliyor. Buradan aşağı yürürken eğer gördüğünüz güzel şeyler aklınızı çelip sizi yoldan çıkarmazsa, Palais de Justice (Adalet Sarayı) durağına kadar yürüyün ve tam bu noktada yukarıda fotoğrafını gördüğünüz Adalet Sarayı sol tarafınızda karşınıza çıkacaktır. O tarafa değil de sağ taraftaki sokaktan Rue Guillaume le Conquérant‘dan girerseniz aşağıda fotoğrafını gördüğünüz Jeanne d’Arc Kilisesi‘nin olduğu bölgeye ulaşırsınız ki burası Rouen’ın görülmesi gereken en önemli, bir o kadar da en canlı bölgelerinden biri: Place du Vieux Marché

Rouen Pariste.Net

Burada eski bir pazar yeri ve hemen onun yanında 1979 yılında inşa edilmiş ve ilginç mimarisiyle dikkat çeken Sainte Jeanne d’Arc Kilisesi bulunuyor. Eğer erken saatte gelirseniz pazar yerinin canlılığı keyif verici. Kilisenin içi de ayrıca görülmesi gereken yerlerden; zira son derece ilginç bir mimarisi var. Alışık olmadığımız çatı formu, ahşap ağırlıklı iç tasarımı ve vitrayları oldukça etkileyici. İçerinin havası bana biraz, Rio de Janeiro‘da gördüğüm Sao Sebastiao Katedrali’ni çağrıştırır.

Rouen Pariste.Net

Bu meydanda Rouen’daki en ilginç detaylardan birini de gözden kaçırmamanız gerekiyor, çünkü burası Jeanne d’Arc’ın yakıldığı yer! Evet, bir zamanlar Fransız tarihinde önemli rol oynayan Jeanne d’Arc 30 Mayıs 1431’de “cadı olduğu gerekçesiyle” bu meydanda yakılmış, daha sonra da “azize” ilan edilmiş… Ne garip hayatlar, ne garip hikayeler; “insanın insana ettiğini etmiyor en zalim harı ateşin” diye geçiyor insanın aklından tam da bu noktada, insana insanın ateşle ettiğini düşündükçe… Jeanne d’Arc’ın Orléans’da kaldığı ve bugün müze olarak ziyaret edilen evini gördükten sonra şimdi de burayı görmek de enteresan bir duygu oldu benim için. Neyse; bu önemli yeri gördükten sonra, bu karışık duygulardan sıyrılıp, gezimize devam edelim biz.

Rouen Pariste.Net

Bu meydan, dediğim gibi oldukça hareketli. Özellikle güzel havalarda ortalığa taşmış masalarda insanlar cıvıl cıvıl bir hayatı sürüyor. Küçük şehirlerde yaşamın hep ölü olduğu söylenir ama ben mi şanslıyım yoksa gerçek hakikaten mi farklı bilmiyorum ama Fransa’da hangi şehre gitsem, tarihi şehir merkezindeki yaya bölgelerinde gündüz vakti -tabii hava güzelse- sokaklar ve meydanlar cıvıl cıvıl oluyor. Herkes masaların çevresinde toplaşmış bir şeyler içerken bitmek bilmez sohbetlere dalıyor. Ortada genç ve canlı bir enerjinin havasını alıyorum böyle yerlerde. Laf aramızda bu genç enerji Paris’te yok, Paris’teki daha başka bir dinamizm ama kesinlikle gençliğin enerjisi değil.

Rouen Pariste.Net

Place du Vieux Marché‘nin alt tarafından sola doğru yürümeye başladığımızda Rue de Gros Horloge sokağına girmiş oluyoruz ki şehirdeki en önemli yaya yollarından biri de burası. Artık sıra sıra dükkanlar, kafeler, restoranlar, mağazalar şunlar-bunlar, muhteşem bir orta çağ mimarisi ile aklınızı başınızdan alıyor olacak. Bir şehir nasıl bu kadar güzel olur, nasıl bu kadar güzel korunur, gördükçe şaşıracaksınız. Bizim Safranbolu‘da, Cumalıkızık‘ta, Şirince‘de korumayı başarabildiğimizi Fransızların bir şehir merkezinde başarmış olduğunu görmek de hem biraz kıskandıracak hem de ne olursa olsun mutlu edecek. Dikkat etmeniz gereken şey, bu canlılığın en çok Cumartesi günleri olduğu, Pazar günleri ise dükkanlarının çoğunun kapalı olması nedeniyle daha sakin bir atmosferle karşılaşacağınız. Kalabalık seviyorsanız Cumartesi günü, sakinlikten hoşlanıyorsanız Pazar günü gitmekte fayda var. Sadece alışveriş odaklı olmayalım, şehirdeki birbirinden güzel parkların da görmeye değer olduğunu unutmamak gerek.

Rouen Pariste.Net

Bu sokakta yürürken karşınıza Rouen’ın bir anlamda simgesi olan Gros Horloge yani Büyük Saat çıkacak ki bunu da görmeden Rouen’dan dönmemeniz gerekiyor. Zaten görmeden geçmenize olanak yok, yol sizi bir şekilde buraya illa ki çıkarıyor. Dilerseniz saatin bulunduğu binayı ziyaret edip kulesine çıkarak şehre yukarıdan bakmayı deneyebilirsiniz. Kuleyi ziyaret etmek isteyenler bu linkten bilgi alabilir. Paris’te de bu saate benzer bir saat var aslında ama böyle köprü şeklinde değil, Conciergerie‘nin köşe duvarında bulunan ve Paris’teki en eski meydan saati olan Horloge du Palais de la Cité

Rouen Pariste.Net

Yeme-içme konusunda Rouen’da elbette pek çok seçeneki mevcut. Uzun boylu bir şeyler yemek istiyorsanız gözünüze kestirdiğiniz herhangi bir restoranda yemek yiyebilirsiniz. Dışları ayrı güzel, içleri ayrı güzel, yemekleri ayrı güzel. Tek sorun, yemek servisi saatlerinin sınırlı olması. O yüzden genel olarak 12:00-14:00 ve 19:00-21:00 saatleri dışında service continue yemek servisi yapan yer bulmanız kolay değil pek.

Rouen Pariste.Net

İstediğiniz yerde yemek yiyin ama Rouen’a kadar gelmişken Dame Cakes‘e gidip tatlı yemeden döneni dövüyorlarmış 🙂 Eh biz de mecburen tatlımızı orada yedik haliyle… İşin şakası bir yana Dame Cakes, Rouen’ın en karakteristik, en özgün mekanlarından biri. Elbette turistik ama işte bir zamanların İnci Pastanesi’nin turistik olması neyse, Dame Cakes de o kadar turistik ama nihayetinde çok güzel bir yer. Ah ah, İnci Pastanesi mi kaldı zaten? Tabii İnci tamamen hayatımızdan çıkmadı ama yeni mekanına zorla taşındırtılan İnci başka bir şey oldu; sadece profiterolle olmuyor bu işler; tarih lâzım, kök lâzım, sanat lâzım, estetik lâzım… Neyse, benim için en azından İnci’nin profiterolünün tadı hâlâ güzel; buna da şükür…

Rouen Pariste.Net

Dame Cakes, Rouen Katedrali’nin hemen yanında. Rouen’daki pek çok dini yapı gibi, Notre Dame de Rouen Katedrali de oldukça etkileyici. İçeriye girip dolaşmanız güzel olur. Orleans’daki, Amiens‘daki, Strasbourg’daki katedraller gibi burası da oldukça etkileyici ve görkemli. Zaten buraları gördükten sonra bunların değil de neden Paris’teki Notre Dame Katedrali‘nin bu kadar ünlü olduğuna şaşırıyorsunuz. Anlaşılan her şey, Victor Hugo‘nun Notre Dame’ın Kamburu‘nu yazmasıyla olmuş; yoksa diğer katedraller de bir o kadar (hatta daha fazla) görkemli ve büyüleyici…

Rouen Pariste.Net

Bilirsiniz ben gezdiğim yerlerde sokaklarda rastgele dolaşıp kaybolmayı, daha doğrusu gezdiğim yerde kendimi kaybetmeyi çok severim ve güzel yerler keşfetme konusunda şansıma her zaman güvenirim. Yine bir keresinde Rouen Katedrali’nin arka sokaklarında da dolaşa dolaşa kaybolurken yine açık bir kapı bulup “burası da neymiş?” diye meraklı gözlerle bakına bakına yürümeye başladık ve yukarıda fotoğrafını gördüğünüz muhteşem bir avluya denk geldik. Orada öğrendim ki burası eski bir mezarlıkmış ve 14. yüzyılda müthiş bir veba salgını sonucunda Aître de Saint-Maclou‘ya inanılmaz sayıda insan gömülmüş. Şimdi huzur dolu bir bahçe görünümünde olan bu tarihi avluda bir zamanlar nasıl da acı günler yaşanmış. Hep diyorum ya: Ne hayatlar, ne hayatlar…

Rouen Pariste.Net

Rouen’da o sokak senin bu meydan benim dolaşırken bir süre sonra şehrin bu ilginç tarihi mimarisine alışır gibi oluyorsunuz ve arka sokaklara doğru ortalık sakinleşir gibi olunca “artık bitti” sanıyorsunuz ama arka sokaklarda daha ne gizli hazineler var. Biz burada küçük kanalların olduğunu unutmuştuk, yine unuttuk ve yine şans eseri karşımıza o küçük havuz kanalların olduğu sokaklar çıkınca çok sevindik. İnsanlar, altlarından şırıl şırıl sular akan sokaklarda masaları dışarı çıkarmışlar keyifle sohbet ederken bir yandan da bir şeyler yiyip içiyorlar, hayatın tadını çıkarıyorlar. Hep söylüyorum, hayatı güzelleştirmek bizim elimizde…

Rouen Pariste.Net

Aslına bakarsanız Rouen, Fransa’daki birkaç şehirle birlikte öğrenciler için ideal en güzel şehirlerden biri. Rouen Üniversitesi buradaki genç nüfusa dinamizm katıyor haliyle ve oldukça da önemli bir okul. Ayrıca şöyle bir anekdot da paylaşmak isterim: 2007-2016 yılları arasında Rouen Üniversitesi’nin rektörü bir Türk, Prof. Dr. Cafer Özkul‘muş ve Özkul, Avrupa’daki ilk Türk rektör olma özelliğini taşıyormuş.

Rouen Pariste.Net

Böyle böyle gezimizin sonuna geldik diyebilirim. Aslında yazacak ve keşfedecek çok şey vardır elbette ama bir günde bu kadar gezilebileceğini düşünüyorum. Örneğin Rouen, ortasından Seine Nehri geçen bir şehir ama sanki şehirde hayat nehir kıyısında değil de kuzey yakadaki tarihi merkezde, içeride akıyor gibi; diğer bölüm çağdaş yerleşim yeri ve oradaki mimari heyecan verici değil tabii, bildiğiniz çağdaş bir şehir işte ama yine de Seine Nehri üzerinde Avrupa’nın en büyük açılır kapanır köprüsü Pont Gustave-Flaubert burada bulunuyor.

Booking.com

Rouen’da konaklamayı düşünüyorsanız da booking.com’a girip Rouen Otelleri‘nde yer bakmaya başlayın isterseniz. Eğer Manş Denizi’ne doğru gezinize devam edecekseniz burada kalabilirsiniz ama günübirlik geldinizse Paris’e dönmeniz çok kolay olacaktır. Rezervasyonunuzu booking.com‘dan yapacaksanız yukarıdaki banner üzerinden yaptığınızda bana destek olmuş oluyorsunuz. Aynı şey blogdaki diğer tüm banner’lar için geçerli 😉

Dediğim gibi yazacak ve anlatacak daha çok şey var ama biz günübirlik gezimizi bitirip Rouen’ı böylece tamamlayalım, planımıza göre belki Paris’e, belki deniz kıyısına, Deuaville & Trouville‘e, Honfleur‘e, Etretat‘ya hatta biraz abartıp Le Mont Saint-Michel‘e, Saint Malo‘ya gidelim. Özellikle Paris’te Bir Hafta geçirecekseniz ve hava güzelse Rouen listeye alınabilir ama Paris’te 15 Gün geçirecekseniz burayı mutlaka görmelisiniz bence. Başlı başına bir Normandiya Turu yapmak isterseniz de Normandiya Rehberi yazıma bakmanızda yarar var.

Keyifli geziler, keyifli keşifler…

 

 

Web Adresi: en.visiterouen.com

Adres: Rouen, Normandiya

İlgili Yazı:

Paris’e Birkaç Saat Mesafede Görülmeye Değer Diğer Yerler:

Author

14 Comments

  1. Merhaba Ahmet bey,
    Tahmini kaç saatte gezilebilecek bir yer acaba burası? tren biletleri bakıyordum da 7 saat orda kalmak çok uzun bir süre mi acaba?

    • Ahmet Ore Reply

      Tabii bu ne yapacağınıza bağlı. Müze vb gibi yerleri gezecekseniz yetmeyecektir ama sadece sokaklarda dolaşmak ve bir yerlerde bir şeyler yiyip içmek, istiyorsanız o zaman 6-7 saat yeterli bir süre diye düşünüyorum.

  2. Ahmet,elinize,ayağınıza sağlık Babmın gidemedeiği Paris’e Şirketim vasıtasıyla gittim doyamıyor insan,göremedim ama Yusuf Yazıcı’nın transfer olduğu Lille kenti ile de ilgili detaylı izlenimlerinizi almakl isterim

    • Ahmet Ore Reply

      Çok teşekkür ederim. Lille’e gideli 4-5 yıl kadar oldu sanırım. Bir yeri yazabilmek için orayı yazmak için gezmek gerekiyor, özellikle blog olarak tavsiyelerde bulunmak istiyorsanız. O yüzden Lille’i yazabilmem için bir kere daha gitmem gerekiyor. Bakalım, ilk fırsatta diyelim…
      Selamlar sevgiler.

  3. Bu yazınızı da bir solukta okudum. Honfleur gezimize burayı ekleyebilecek miyiz bilemiyorum zaman yetmeyebilir . Resimlerini gördükçe burayı hep Strasbourg Petit Venice ve Alsace-Colmar’a benzetiyorum ( benzetmeyi sevmediğinizi biliyorum 🙂 Ama o rotayı çok sevmiştim umarım burayı da gezme fırsatımız olur…

    • Ahmet Ore Reply

      Petit Venice’in de ayrı bir havası var ama Honfleur’ün Manş Denizi’ne kıyı olması Honfleur’e ayrı bir hava katıyor. Rouen’sa daha çok Fransa’nın orta bölümlerinde bulunan orta çağ kasaba-kentleri gibi. Tabii Fransa’nın her yeri ayrı güzel. Nice güzel gezileriniz olması dileğiyle…

  4. Sukranclsn Reply

    Ne iyi etmişsiniz buraları gezerek tanıtım yazılarınızı yazarak, demek Jan Dark’ın yakıldığı ortaçağ kasabası burasıymış ben hep o yakılan meydanın Paris’te ortaçağ devrinde bir meydan olduğunu zannediyordum,böyle düşünme nedenim herhalde Viktor Hugo’nun Notr dame kamburu romanındaki falcı çingene Esmeraldanın da yakılmak üzere hapis edilmesinden dolayı aynı şehirde gibi algı yanılgısına düşmüşüm, sayenizde bilgilendim tşk .ederim, ortaçağ gerçekten ne kötü bir çağmış, gerçi dünyanın gidişatı da hep geriye doğru sayıyor ya hayırlısı,insanlığın bittiği yerde dünyada bitiyor :((( özgürlük uğruna çok bedeller ödendi Fransızlar en azından özgürlüklerinin kıymetini biliyorlar ,size yazılarınızdaki başarıların devamını ve bloğunuzun isminin de ilerde Fransada.net olacak kadar geniş kapsamlı bir blog olacağı yıllar diliyorum.

  5. Yalnis yere yorum yazmisim tuh gitti :((

    Neyse cok guzel bi yazi olmus defalarca rouene ve evreuxe giden biri olarak begendim. Kisaca fransa gez gez bitmiyo ve bagimlilik yapiyo cekiciligi ve nerdeyse her sehrin her koyun kendine ozgu mimarisi olmasi acisindan gezdikce daha cok kesfedesi geliyo insanin.

    • Yazdığınız diğer mesaj elime ulaştı hiç merak etmeyin 😉
      Ben de Fransa'yı epey bir turladım, artık bundan sonraki turlamalarımı da kaleme alıp biraz Paris'in dışına (da) çıkmaya karar verdim. O yüzden önümüzdeki birkaç yazı Paris dışındaki küçüklü büyüklü yerleşim bölgeleri olacak…
      Çok teşekkürler.

      • Kaan erdem Reply

        Bir yil sonra kendi yazdigimi geri bulmak insana ne tuhaf geliyo yaw 🙂 neyse 6ay oldu bi kucuk fransa akdeniz turu yaptim, toulon – st tropez – nice – cannes – monaco 1 hafta boyunca, sansima hava iki gunden sonra bozuldu yagisliydi ama yinede deydi cok guzeldi herkeze tavsi edebilirim. Yalniz su peage’lar yani otoyol ucreti tam bi soygun hele hele lyon tam bir facia! Fransada km basi 10 kurus yani 0.10€ ile 0.15€ yol parasi veriyosunuz otoyol ucreti olarak, neyse butun bunlara ragmen deydi.

        • Ahmet Ore Reply

          Fransa’da otoyollar inanılmaz pahalı gerçekten. Benim anlamadığım, Fransa gibi bir “sosyal devlet” nasıl olur da paralı yol yapar. Kimse de gıkını çıkarmıyor, herkes Fransa’nın otoyollarıyla övünüyor… Hayır bir de tüm otoyolların işletmeleri farklı farklı firmalarda, bir standard yok; kimisinde girişte para ödeniyor, kimisinde çıkışta, kimisinde önce bilet alınıyor çıkarken ödeniyor, kiminde gişeden geçmiyorsun, çıkarken paralı yol olduğunu anlıyorsun 🙂 Hayır “Köprüden önce son çıkış” filan da yazmıyor, sadece “Peage” yazıyor 🙂 Otoyollar da bildiğimiz otoyol, öyle aman aman bir özelliği de yok… Ben de doluymuşum demek bu konuda, iyi çamur attım 🙂

          Ama neyse ki bütün yollar hep güzel yerlere çıkıyor 😉

    • Şimdi aldım biletleri … 3 kişi gidiş dönüş 56 Euro. Sağolasın Ahmet Hocam. Kulaklarınızı çınlatacağım. Sevgilerle

    • Keyifli bir tatil olur umarım, Nilüfer Hanım'a uğrayabilirseniz selamımı söyleyin lütfen 🙂 Mutlu günler, sevgiler, selamlar…

Write A Comment

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.