Marmottan Monet Müzesi – Musée Marmottan Monet

Birinci imparatorluk dönemi sanatına düşkün olan Paul Marmottan o dönem satın almaya başladığı tabloları bu evinde toplamaya başlamış ve koleksiyon zaman içinde genişlemiş. Paul Marmottan 1932’de öldüğünde bu değerli koleksiyonunu l’Académie des Beaux Arts – Güzel Sanatlar Akademisi’ne bağışlamış ve evi de 1934’te müzeye dönüştürülmüş.

Aralarında Claude Monet’nin oğlu Michel Monet‘nin de bulunduğu pek çok bağışçı sayesinde Marmottan Müzesi’ne çok önemli bağışlarda bulunulmuş ve müzenin koleksiyonu genişledikçe genişlemiş; yıllar içinde bugünkü halini almış. Günümüzde Marmottan Monet Müzesi en değerli Monet koleksiyonunu barındıran müze olarak kabul ediliyor. Bu yazıyı ilk yayınladığım güne kadar ben de Orsay Müzesi‘ndeki Empresyonistler Galerisi’ni ve Orangery Müzesi‘ni ve tabii bir de Giverny‘deki Monet’nin Evi‘ni, en önemli Monet eserlerini görebileceğimiz yerler olarak bilirdim. Evet oralar da çok değerli ve çok özel ama bu müzenin yeri bir başka…

Marmottan Monet Müzesi’ne daha önce, Paris’e ilk yerleştiğim zamanlarda da gitmiştim ama o zaman aklım bir karış havada olduğu için müzeyi hakkını vererek gezmediğimi, bu yazıyı yazmak için buraya en son gidişimde anladım… Müzenin kapısından girip ilk salona ulaştığım anda bir zamanlar, en son Paul Marmottan’ın ev olarak kullandığı bu yapının ne kadar güzel olduğunu bu gidişimde anladım.

Hemen fotoğraf çekmeye koyulacaktım ki bir görevli “burada fotoğraf çekmek yasak” dedi! Yani gördüğünüz üzere bu yazıda yer alan, müze içinde çekilmiş tüm fotoğraflar gizlice çekilmiştir 🙂 Fotoğrafları gizlice ve hızlıca çektiğim için çok güzel olmadılar ama artık kusurlarına bakmamanızı rica edeceğim 🙂

İki katlı evin içini gezerken bir yandan mimarisine, bir yandan eşyalara, bir yandan da duvardaki tablolara hayran hayran bakıyorsunuz. Önerilen gezi istikametini takip etmek için “sens de la visite” oklarını takip etmeniz yeterli. Giriş katta dönemsel sergilerin bulunduğu bölüm var.  Dönemsel sergilere ilişkin haberleri ve güncel fiyatları yazının sonundaki linklerde bulabilirsiniz.

Benim gezdiğim dönemsel sergi “Sanat ve Çocuk” çok etkileyiciydi. Fransa’da krallık yapmış, kraliçe olmuş ya da devletin farklı kademelerinde önemli yerler edinmiş tarihi kişiliklerin çocukluk dönemlerini gösteren birbirinden muhteşem tabloları yan yana izlemek gerçekten etkileyici bir deneyim oldu.

Giriş katın arka tarafında bulunan museum shop‘a ise hemen girmemenizi, biraz beklemenizi öneriyorum. Bence giriş katını bitirdikten sonra buraya girmeden, gezinize üst kattan devam etmelisiniz. Binanın ortasında bulunan merdivenlerden yukarı çıktığınızda yine birkaç oda dolaşıp duvarlardaki tablolara bakıyorsunuz. Paul Marmottan’ın yatak odasındaki yatağa bakıp “insanlar ne garip yataklarda uyuyorlarmış” diye düşünmeden edemiyorsunuz. Bir yandan da müzeye bağışlanmış Berthe Morisot eserlerinin bulunduğu salonu ve karanlık bir atmosferde sergilenen orta çağ minyatürleri ve vitrayların bulunduğu Enlumineurs salonunu geziyorsunuz ve sonra aşağı iniyorsunuz.

Binanın iki katını gezdikten sonra “bu müze bu kadar olmamalı, ben burada bir sürü Monet tablosu hatırlıyorum” diye kendi kendime soruyordum ki bodrum kata inen merdiveni fark ettim 🙂 Bodrum kata indiğimde ise kapıda karşılayan dev Claude Monet yazısını görünce asıl görmek istediğim yere ulaştığımı o zaman anladım.

İçeri bir giriyorsunuz, dev bir salon ve duvarda sıra sıra dizili Monet tabloları. Hepsi birbirinden güzel elbette ama benim için en değerli olanı “Impression, Soleil Levant – İzlenim, Gün Doğumu” tablosu. Yazının başında fotoğrafını gördüğünüz tablonun fotoğrafını gizlice çekebilmek için herhalde bir on dakika kadar uğraşmışımdır 🙂 Özür dilerim bu kadar çekebildim 🙂 Bu tabloyu o kadar çok severim ki, evde bir tane reprodüksiyonu vardır.

Bodrum kattaki Monet tabloları arasında birkaç tur attıktan sonra yine “sens de la visite” oklarını takip ederek diğer merdivenlere ulaşıyorsunuz ve üst kata, yani giriş katına çıktığınızda museum shop‘a geldiğinizi fark ediyorsunuz. Buradan hediyelik hatıra eşya almamak için kendinizi zor tutuyorsunuz. Biz, uzun zamandır aradığımız bagaj etiketlerinin Monet tablosu şeklinde olanlarından edindik birer tane 🙂 Bu şekilde de gezimizi tamamlamış olduk.