(Son Güncelleme: 03.03.2024) Konuk Yazar: Faruk Uraz

Paris’e ilk gelindiğinde en önce görülmesi gereken yer bence Montmartre Tepesi‘dir. Her şeyden önce Montmartre, ziyaretçilerine enfes bir Paris manzarası sunar. Sonra gezilmesi her turiste farz, ünlü Sacré Coeur Kilisesi de buradadır. Ardından Paris’in hristiyanlık tarihinde çok özel bir  yeri olan Saint Pierre Kilisesi vardır, gelmişken muhakkak uğranılması gereken. Ve Ressamlar Meydanı kafelerinde bir kadeh Fransız şarabı içmek veya soğan çorbasını denemek için soğuk kış aylarında… İyi bir Montmartre Turu bağlardan bahçelerden geçerek – bahçeler biraz sözün gelişi olsa da, her yıl törenlerle bağ bozumu yapılan bir üzüm bağı gerçekten var- Utrillo‘nun, Dali‘nin, Dalida‘nın, Picasso‘nun izinde her bir sokağı ayrı ayrı keşfedile keşfedile Pigalle‘e kadar yürüyerek tamamlanır…

CHEVALIER DE LA BARRE HEYKELİ

Peki neden illa da bu heykel, en önce bu heykel, muhakkak bu heykel? Gıcıklık olsun diye diyormuşum 🙂 İsterim ki insanlar Paris’in o güzel romantik havasından, bohem havasından, turistik havasından çıksınlar ve bir an için kendilerini  kan, isyan, işkence ve barut kokan devrimci Paris’in ortasında bulsunlar. Eli-dili kesilmiş, ardından yakılarak öldürülmüş bir gencin heykeli sizce de bu iş için ideal olmaz mı? Gencimizin adi Chevalier de La Barre, Kilise’nin kutsallarına karşı suç işlediği savı ile idama mahkum edilmiş.Chevalier de La Barre’ı daha ilk keşfettiğim anda Montmartre’ı gerçekten anlamak için önemli bir ipucu yakaladığımı hissetmiştim. Rehberlik hislerim beni yanıltmadı; bu gencin izini sürerken bulduğum ilk bilgiler, beni  önce Fransa’daki laiklik mücadelesinin önemli kilometre taşlarından biri olan 1905’e götürdü. İsterseniz size biraz Chevalier de La Barre’ı tanıtayım sonra yeniden 1905’e döneriz.

CHEVALIER DE LA BARRE’ IN TALİHSİZ BAŞI

Gencimizin gerçek ismi François Jean Lefebvre, Chevalier de La Barre ise lakabı. Zengin ve soylu bir aileden geliyor ama şanslı değil. Anne babasını erken kaybetmiş, kafadar bir-iki arkadaşıyla beraber biraz serseri bir hayat sürmek istemiş. Babasının Fransız ordusuna hizmet vermiş bir general olduğu biliniyor. Dedesinin konumu daha etkileyici, bir dönem Kuzey Amerika’da Fransa adına sömürge valiliği yapmış. Her neyse, bir gün Chevalier de La Barre ve yanındaki iki arkadaşı sokaklarda içki içip açık saçık şarkılar söyleyerek dolaşırlarken, önlerinden merasim ile dini bir grubun geçtiğini görmüşler ama ayağa kalkmayı ve şapkalarını çıkartmayı ihmal etmişler. O dönemin adetlerine göre bu davranış, dine karşı yapılmış büyük bir saygısızlık olarak değerlendirildiğinden çok tepki çekmişler ve mimlenmişler.

Olayın ardından bir iki hafta geçmiş geçmemiş, tam her şey unutuldu derken yaşadıkları kasabada bir köprüyü süsleyen İsa heykelinin kırıldığı haberi gelmiş. Beklenildiği gibi bu olay halkta büyük infial yaratmış. “İsa’nın heykelini  kırsa kırsa bu serseriler kırmışlardır” diye Chevalier de La Barre ve arkadaşlarının peşine düşmüşler. Chevalier de La Barre’ın iki arkadaşı Fransa dışına kaçıp kurtulmuşlar, Chevalier de La Barre ise kaçamadan yakalanmış. Bakalım Chevalier de La Barre’ın talihsiz başına daha neler gelecek?

VOLTAIRE’İN YASAK KİTABI / KURTAR BİZİ MÖSYÖ GİYOTİN

Zavallı çocuk bir yandan işkenceyle sorguya çekilirken bir yandan da evini aramışlar. Unutmayalım ki o zamanın Fransa’sında işkence yargı sürecinin doğal bir parçasıdır. Öyle ki kanun nasıl işkence yapılacağını sıkı kurallara bağlamıştır. İşkencenin büyüğü var, küçüğü var; o suç için olanı var, bu suç için olanı var; o alet kullanarak yapılanı var, bu alet kullanılarak yapılanı var.Bu arada o zamanın Fransa’sı dedik ama  hangi tarih olduğunu söylemedik: 1760’lı yıllar. Çok sonradan olay esnasında (İsa heykelinin kırıldığı esnada) Chevalier de La Barrre’ın dışarıda olmayıp evinde olduğunu söyleyen tanıklar da çıkmış ama nafile, Chevalier de La Barre işkencede suçunu itiraf etmiş bir kere. Kaldı ki evinde yapılan aramada Voltaire’in yasak kitabı Felsefe Sözlüğü bulunmuş. Fazla söze ne hacet, suçu sabittir ve dine karşı geldiği için yakılarak idam edilecektir. Chevalier de La Barre’ın Paris’teki üst mahkemeye başvurduğu, başvurusunun kabul edildiği, Paris’teki bir tutuk evine nakledildiği ve Paris’te bir daha yargılandığı biliniyor ama sonuç değişmemiş. Aslında bir değişiklik yapmışlar, mahkûm reşit olma yaşı olan 21’ini henüz doldurmamış olduğundan doğrudan yakılmak yerine önce  elinin kesilerek ve dilinin koparılarak öldürülmesine, sonra yakılmasına hükmedilmiş… Tüm kaynaklar Voltaire’in Felsefe Sözlüğü’nün de beraber yakıldığını söylüyor. Yıllar sonra giyotinle idama geçilmesinin Fransa’da neden ciddi bir ilerleme olarak kabul edildiği sanırım anlaşılmıştır.

İNAT KİLİSESİ’NİN KARŞISINA İNAT HEYKELİ

Chevalier de La Barre’ın bu kadar küçük bir suçtan dolayı bu kadar büyük bir cezaya çarptırılmış olması pek normal değil. Kendisi bile başına gelenlere çok şaşırmış, ağzından çıkan son sözler “Bu kadar basit bir şey için benim gibi bir centilmenin öldürülebileceği asla aklıma gelmezdi”  olmuş. İnceleyince Fransa’nın o yıllarda siyaseten çok bölünmüş olduğu , tarafların Chevalier de La Barre üzerinden birbirlerine diş gösterme yarışına girdikleri anlaşılıyor. Fransa’da kilisenin gazabına bu denli barbarca uğramış son isim olan Chevalier De La Barre, ilerleyen yıllarda sembol bir isim haline gelmiş. Fransa’nın laikliğe geçmesine aylar kala (1905) bir inat kilisesi olan Sacré Cœur Kilisesi’nin tam karşısına dikilen bu heykel için anlatacaklarım bu kadar.

Peki Sacré Coeur Kilisesi neden bir inat kilisesidir? Bu soruya doğru cevap verebilmemiz için Alman kuşatması altında inim inim inleyen Parislilerin açlıktan at, katır, kedi, köpek hatta fil ve fare bile yemek zorunda kaldıkları 1870-1871 kışına gitmemiz gerekir. İsterseniz o da başka bir yazının konusu olsun.Bir gün Paris’te Montmartre Tepesi’ne yolunuz düştüğünde,  fünikülerin hemen çıkışında sol taraftaki küçük parkın içerisindeki bu heykeli muhakkak görün. Hatta gelmeden evvel  Voltaire’in Felsefe Sözlüğü’nde tolerans maddesinden  hemen sonra gelen işkence/torture maddesini bulun ve okuyun; orada Voltaire özel olarak eklediği işkence maddesinde Chevalier de La Barre’dan bahsediyor.

Faruk Uraz, Paris

Author

3 Comments

  1. Asuman Kara Ünal Reply

    Harika… Bu yazıyı gitmeden önce okusaydım iyiydi…bakışlarım bilinçli olurdu.. Hazinli…

Write A Comment

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.