Chaumont sur Loire Şatosu – Château de Chaumont-sur-Loire

(Son Güncelleme: 02.03.2024) Loire Vadisi Şatoları arasında en güzellerinden biri olan Château de Chaumont-sur-Loire yani Chaumont sur Loire Şatosu‘nu geziyoruz bu kez. Özellikle konumu, manzarası ve mimarisiyle dikkat çeken Chaumont sur Loire Şatosu bin yıl öncesine dayanan tarihiyle önemli bir yapı ve inanın ilgiyi hak ediyor. Zaten yazıyı okudukça, fotoğraflara baktıkça bana hak vereceğinize eminim 😉

Chaumont sur Loire Şatosu, özellikle önünden akan, Fransa’nın en uzun akarsuyu olan Loire Nehri‘ne tepeden bakıyor oluşuyla ayrı bir havaya sahip. Tabii şato yukarıda olunca burayı gezmek için tırmanması da zahmetli oluyor ama neyse ki siz Pariste.Net okuyorsunuz, benim gibi şans eseri burayı gezmeyeceksiniz, o yüzden bizim yaptığımız gibi şatoya aşağı kapıdan değil yukarı girişten gireceksiniz ki zahmet çekmeyin 😉 Anlatayım:

Loire Vadisi’ni son gezişimiz olan Ağustos 2017‘de, civarda konakladığımız Le Havre de Marie adlı yerde, bir sabah kahvaltı ederken karşımıza oturan İngiliz çiftle sohbet ediyor, bölge hakkında birbirimize tavsiyelerde bulunuyorduk. Sevimli İngiliz hanımefendi bize mutlaka Chaumont sur Loire Şatosu’nu görmemiz gerektiğini söyledi. Daha şatonun adını bile anlayamamışken broşürden yerini anladık ve yol üstünde olduğu için geçerken bakarız diye düşündük. Geçerken bakmakla kalmadık, şatoya resmen vurulduk 🙂

Chambord Şatosu, Cheverny Şatosu ve Blois Şatosu gezilerimizi tamamlayıp Blois‘yı da şöyle bir gezdikten sonra, Amboise Şatosu‘na doğru yola koyulmuştuk. Loire Nehri kıyısı boyunca araba kullanmak zaten çok zevkli, yol üstünde de karşımıza çıkan mağara kavlarda şarap tadımları yapa yapa ilerlerken birden sol tarafımızda Chaumont sur Loire Şatosu belirdi ve anında büyülendik! Yaz olduğu için kalabalıktı, arabayı park etmek için nehir kıyısında yer aradık, neyse ki bulabildik. Sonra da yürüyerek alt girişe geldik.

Neyse ki daha önce Chambord Şatosu‘ndan kombine bilet almıştık (internetten almak  da mümkün) ve bir baktık ki bilet kombinasyonunun içinde Chaumont sur Loire Şatosu da varmış, hiç farkında değildik 🙂 Kapıdaki kuyruğu by-pass edip içeri girdik ve yukarı tırmanmaya başladık. Tırmandıkça aşağıdaki Chaumont sur Loire (şomon sür luar ya da şomon sür luağ) kasabası çok güzel görünmeye başladı.

Tabii devasa bir bahçe de var gezilecek ama insan önce şatoyu gezmek istiyor, o yüzden çok fazla oyalanmadan doğrudan şatonun ana kapısından içeri girdik. Tipik köprü üzerinden kemerli kale girişi, burçlar, kuleler, sanki bir orta çağ şatosunu geziyormuş gibiydik, bu bakımdan bana Pierrefonds Şatosu‘nu çağrıştırdı ama sonradan öğrendim ki burası Rönesans dönemi şatosuymuş.

Evet şatonun ilk yapım tarihi X. yüzyıla dayanıyor ve ilk olarak Blois Kontu I. Eudes tarafından yaptırılmış ama çok geçmeden Amboise asilzadelelerinin mülkiyetine geçmiş.  XV. yüzyılda ise XI. Louis, Pierre d’Amboise’ı cezalandırmak için şatoyu yaktırmış! Daha sonra XVI. yüzyıl başında şato Rönesans stilinde yeniden inşa edilmiş. 1556’da Fransa kralı II. Henri’nin eşi Catherine de Medici (hani şu Tuileries Sarayı ve Tuileries Bahçesi‘ni yaptıran kraliçe) şatoyu satın almış. İşin bundan sonrası biraz karışık; aslında karışık değil de öğrendiğim bilgilere inanasım gelmedi 🙂

Catherine de Medici şatoyu satın aldıktan sonra güzelce bir elden geçiriyor ama eşi II. Henri’nin 1559’da kaza sonucu ölümünden sonra, kralın metresi yani Catherine de Medici’nin rakibesi olan Diane de Poitiers ile değiş tokuş yaparak Chaumont sur Loire Şatosu’nu Diane de Poitiers’e veriyor, karşılığında II. Henri’nin vaktiyle Diane de Poitiers’e hediye ettiği, dillere destan Chenonceau Şatosu‘nu alıyor. Yani 1559’dan itibaren Chaumont sur Loire Şatosu’nda Diane de Poitiers yaşamaya başlıyor. Garip bir hikaye ama böyle…

Chaumont sur Loire Şatosu günümüzdeki karakteristik görüntüsüne Diane de Poitiers zamanında kavuşmuş diyebiliriz. Ardından tarih boyunca şato elden ele geçiyor, kim bilir o dönemlerde ne olaylar ne hikayeler yaşanıyor. 19. yüzyılda şato büyük bir restorasyon çalışmasından geçiriliyor ve bahçeye büyük bir at barınağı yapılıyor ki orası da mutlaka gezilip görülesi bir yer.

Uzun bir serüven sonrasında 1938 yılında devlet tarafından satın alınan Chaumont sur Loire Şatosu’nun son sahibesi Orleans ve Bourbon Prensesi, tüm servetini harcadıktan sonra Paris’te bir apartman dairesinde hayata veda ediyor… Şato devletin olduktan sonra müze olarak ziyarete açılıyor ve günümüzde yılda 150 bin civarında ziyaretçi tarafından geziliyor. Bence bu rakam çok daha fazla olmalı ve eminim ki bu yazı yayınlandıktan sonra Türk ziyaretçilerin sayısı oldukça artacak 😉

Şatonun ana kapısından girer girmez biz, merdivenlerden aşağı inerek mutfak bölümünü gezerek başlamıştık turumuza. Yerin altında kuytu bir yerde olmanın dışında, diğer şatolar gibi büyüleyici bir mutfakla karşılaştığımızı söyleyemeyeceğim ama mimari açıdan ilginç odaları gezdiğimizi söyleyebilirim. Sonra yukarıya çıkıp asıl turumuza başladığımızda önce şatonun XVI. yüzyıl zamanlarını, ardından da XIX. yüzyıl dönemlerini yaşama fırsatı bulduk.

Chaumont sur Loire Şatosu’nun Rönesans dönemine ait bölümlerinden en dikkat çekici olanı Catherine de Medici’nin yatak odası bana göre. Bu odada aynı zamanda şatodaki en eski parça olan beş yüz yıllık duvar halısını da kaçırmamanızı öneririm. Tabii o dönemin yatak odası dekorasyonlarıyla hiç barışık olamadım ama zamanına göre oldukça gösterişliymiş diyebiliriz; yine de benden uzak olsun 🙂

Şatonun XIX. yüzyıl dönemini yansıtan salonlarsa daha bir insani geldi bana, daha yaşanır, daha sıcak. Özellikle, nerdeyse her şatonun vazgeçilmez enstrümanlarından harp (arp) burada da var. İnsan o dönemlerdeki hayat biçimlerini hayal etmeye çalışıyor; eh benim gibi hayal gücü geniş olanlar hele ki böyle bir yerde dolaşırken hiç de zorlanmıyor. Ben müziğin sesini duyabiliyorum, siz de duyabiliyor musunuz?

Chaumont sur Loire Şatosu’nu gezmek için özel bir sıra öneremeyeceğim, zaten okları takip etmeniz yeterli. Restorasyon ve yenileme çalışmalarına göre dönem dönem bazı bölümler ziyarete kapalı olabiliyor, o yüzden en ideal tur rotası, bu okları takip ederek tamamlanabilecektir. Şatoda beni en etkileyen yerlerden biri şapel bölümüydü. Oradaki sanatsal yerleştirme benim gezdiğim günlere mi özgüydü yoksa her zaman böyle mi orası bilemiyorum ama ben gittiğimde gördüğüm manzara çok güzeldi.

Okları takip ederek Chaumont sur Loire Şatosu’nun salonlarında, koridorlarında ve odalarında ilerlerken bazen merdivenlerden inip çıkmanız gerekebiliyor. Yine böyle böyle ilerlerken kendinizi çatı katında buluyorsunuz. Yine dönemsel bir sergi miydi yoksa kalıcı mıydı bilemiyorum, şatonun çatı katında harika bir sergi vardı. Hem bazı yerleştirmeler hem de çağdaş vitray çalışmaları ile mekan, eser uyumunun sanatsal tadını çıkarmak açısından büyük fırsat.

Dediğim gibi şatoyu bitirdikten sonra hemen karşı taraftaki at barınaklarını sakın ihmal etmeyin. Orası bile ayrı bir şato gibi zaten. Fransa’da at yetiştiriciliğine olan merakı biliyorsunuz, hatta Chantilly Şatosu‘nun karşısında başlı başına bir At Müzesi bile var. O yüzden Chaumont sur Loire Şatosu’nun bahçesindeki bu bölüm de dikkate değer.

Tabii böylesi yerleri gezerken insanın en hoşuna giden şeylerden biri de çoğu zaman çağdaş sanat sergilerine denk gelmek. Evet siz belki bir şatonun at barınağı bölümünü geziyorsunuz ama koca bir bölümde devasa bir sanat eseri çıkıyor karşınıza. Özellikle güncel sanat çalışmaları şeklinde düzenlenen sergilerde bulunduğunuz ilginç mekanda yine etkileşim kurduğunuz ilginç sanat eserleri, gezinizi bambaşka bir boyuta taşıyor; bu tür geziler o yüzden unutulmaz oluyor. Düş mü gerçek mi bilemiyorsunuz…

Eğer bizim yaptığımız hatayı yapmayıp Chaumont sur Loire Şatosu’na alt kapıdan girip yukarı tırmanmak yerine üst kapıdan girerseniz hem arabanızı daha rahat park ediyorsunuz hem de yokuş çıkmadan şatonun bahçesine zahmetsizce giriyorsunuz. Yukarıdan giriş yaparsanız sol tarafta ayrı bilet alınarak gezilen, Nisan başından Kasım sonuna kadar açık olan devasa bir bahçe daha var. At barınakları da hemen yol üstünde solda karşınıza çıkacak, ondan sonra da Chaumont sur Loire Şatosu ve aşağıda şahane bir Loire Vadisi manzarası.

Paris’te Araba Kullanmak yazımda da belirttiğim gibi Paris içinde araba kullanmayı kesinlikle önermiyorum ama Paris çevresindeki bu birbirinden güzel yerleri görmek için araba en keyiflisi. Chaumont sur Loire Şatosu Paris’e yaklaşık 200 kilometre mesafede. Keyifli bir gezi için arabayla gelmeyi önersem de buraya trenle ulaşmak da mümkün. Tren bileti almak, en azından saatlerine ve fiyatlarına bakmak için Fransa’nın TCDD’si olan SNCF‘in resmi web sayfasına bakmanız yeterli.

Paris Austerlitz Tren Garı – Gare d’Austerlitz‘ten trene atlayıp Onzain‘de iniyorsunuz. Bu istasyon şatoya yaklaşık 2 kilometre mesafede ve Nisan ayından Ekim ayına kadar istasyondan şatoya servis kalıyor. Kazara servis yoksa yaklaşık 2 kilometrelik bir yürüyüş  yapıyorsunuz. Konaklama içinse Blois ile Tours arasındaki bölgede yer bakabilirsiniz. Böylelikle civardaki şatoları gezmek için ideal bir nokta seçmiş olursunuz. Eğer otel rezervasyonlarınızı booking.com üzerinden yapmayı tercih edenlerdenseniz o zaman aşağıdaki banner ya da bu blogda rastlayacağınız diğer banner’lara tıklayarak rezervasyon yaparak bana destek olabilirsiniz. Aynı şey yukarıdaki tren biletleri linkleri için de geçerli 😉

Chaumont sur Loire Şatosu 25 Aralık ve 1 Ocak tarihleri hariç yılın her günü açık. Giriş ücretleri de dönemine göre değişiyor. Güncel bilet fiyatlarını, dönemsel sergileri ve diğer güncel bilgileri yazının sonundaki resmi web sayfası linkinden öğrenebilirsiniz.

Şato gezisi sonrası Chaumont sur Loire kasabasını da gezersiniz diyeceğim ama öyle küçük bir yer ki çarçabuk bitiveriyor 🙂 Buradan sonra yolunuzun Amboise tarafına doğru devam edeceğini varsayıyorum. Amboise‘a giderken Loire Nehri’nin hangi kıyısından giderseniz gidin sizi keyifli bir yol, güzel bir manzara bekliyor olacak. Zaten bu bölgeyi gezmenin mevsimi yok, her mevsim farklı farklı güzellikleri oluyor. Bir tek yağmur yağarsa fena, yoksa yaz da olsa kış da olsa bölgenin büyüleyici bir manzarası var. Özellikle şatonun karşı kıyısına geçin ve karşıdan bu muhteşem yapıyı doya doya seyredin derim 😉

Amboise‘da ise sizi iki güzellik bekliyor. Bir tanesi Leonardo da Vinci‘nin mezarının da olduğu Amboise Şatosu – Château d’Amboise, ikincisi ise Leonardo da Vinci’nin Evi – Le Clos de Lucé. Bu bölge için ideal gezi programınıysa Loire Vadisi Şatoları Turu yazımda bulmanız mümkün.

Bu güzellikleri ilk fırsatta görebilmeniz, benim yaşadığım tatilden çok daha güzel bir tatil geçirmeniz dileğiyle.

Keyifli geziler, keyifli keşifler.

Web Adresi: domaine-chaumont.fr

Kombine bilet satın alma linki: boutique.bloischambord.com/pass-chateaux

Adres: 41150 Chaumont-sur-Loire

İlgili Yazı:

• Loire Vadisi Şatoları Tur Programı

Loire Vadisi’ndeki Diğer Şatolar:

• Chambord Şatosu – Château de Chambord
• Cheverny Şatosu – Château de Cheverny
• Blois Şatosu – Château Royal de Blois
• Amboise Şatosu – Château Royal d’Amboise
• Leonardo da Vinci’nin Evi – Le Clos Lucé
• Chenonceau Şatosu – Château de Chenonceau
• Montresor Şatosu – Château de Montrésor
• Chinon Kalesi – Forteresse Royale de Chinon
• Saumur Şatosu – Château de Saumur

Paris ve Çevresindeki Şatolar:

• Louvre Müzesi – Musée du Louvre
• Versay Sarayı – Château de Versailles
• Vincennes Şatosu – Château de Vincennes
• Saint Germain Şatosu – Ulusal Arkeoloji Müzesi
• Fontainebleau Şatosu – Château de Fontainebleau
• Chantilly Şatosu – Château de Chantilly
• Pierrefonds Şatosu – Château de Pierrefonds
• Compiègne Şatosu – Château de Compiègne
• Vaux le Vicomte Şatosu – Château de Vaux-le-Vicomte
• La Roche Guyon Şatosu – Château de la Roche-Guyon
• Monte Kristo Şatosu – Château de Monte-Cristo
• Maisons Laffitte Şatosu – Château de Maisons-Laffitte
• Malmaison Şatosu – Château de Malmaison