Cannes

(Son Güncelleme: 02.04.2024) Cannes (kan) deyince aklınıza ne geliyor? Cannes Film Festivali, plajda üstsüz kızlar, başka? Başka bir şey gelmiyor değil mi? Oysa benim için Cannes bunlardan fazlası… Bu yazıda sizlere Côte d’Azur gezisi kapsamında Nice ve Monaco‘yu gezerken uğrayacağınız Cannes’da görmeniz ve yapmanız gerekenleri anlatacağım. Gerçi Pariste.Net’te detay detay Paris’i anlatmam gibi olmayacak; zira Cannes günübirlik gezilecek bir şehir; tabii Cannes Film Festivali için gelmediyseniz.

Aslına bakarsanız, bizim günübirlik gelip geçeceğimiz Cannes’da insanlar bir ömür sürüyorlar ama turistler için vakit kısıtlı. Kısa zamanda ne kadar çok şey görüp, ne kadar güzel anı biriktirseniz yanınıza kâr… Benim Cannes’a ilk gidişim Mayıs 2009’dur, ondan sonra da pek çok kez turist olarak gittim. Temmuz 2023‘te Nice‘te yaşamaya başlayınca Cannes komşu kapısı oldu. O nedenle yazıda sizlere kendi Cannes’ımı anlatıp tanıtmaya, bazı ipuçları paylaşarak gezinizi güzelleştirmeye çalışacağım.

Côte d’Azur Rehberi yazımdaki programı uyguluyorsanız Nice‘te konakladığınızı varsayıyorum. Nice’ten Cannes’a ulaşım için en akıllıca seçenek Fransa’nın TCDD’si olan SNCF‘in TER trenlerine binmek. Nice‘ten Cannes’a trenle deniz manzaralı bir yolculukla yaklaşık 40 – 45 dakikada ulaşabiliyorsunuz.

Gününe saatine göre bilet fiyatı gidiş dönüş 15€ – 20€ civarı olabiliyor. Tren biletlerinizi bu link üzerinden ya da yukarıdaki banner’a tıklayarak SNCF’in resmi web sayfasından alabilirsiniz. Nice‘ten Cannes’a Zou otobüsleriyle de gitmek mümkün. O zaman L2 tramvayına binip Parc Phoenix durağında iniyorsunuz hemen ileriden kalkan 620 numaralı otobüse biniyorsunuz. Bu otobüsler için ayrı bir bilet sistemi  var. Bu konudaki bilgileri Côte d’Azur Rehberi yazımda bulabilirsiniz. Otobüs daha ekonomik ama çok uzun  sürüyor.  O nedenle tren seçeneğine yönelmenizi önereceğim.

Cannes Tren Garı çağdaş bir bina. Garın tam karşısındaki sokaktan dümdüz aşağı yürürseniz, iki sokak sonra, alışveriş caddesi olan Rue d’Antibes‘e ulaşıyorsunuz. Aslına bakarsanız Cannes, düşündüğünüzden küçük bir yer. Bizim gezeceğimiz Cannes’ı ise yeni şehir ve eski şehir olarak iki bölüme ayırabiliriz. Eski şehir sağ tarafta, Cannes’ın batı ucundaki tepelik alana kurulu. Yeni şehir dediğim kısımsa aşağınızda, o tepenin deniz kenarına indiği yere kadar devam ediyor ve burası da üç bölüm gibi düşünülebilir: Plajlar, sahil yolu ve sahil yolunun bir arka paralelinde bulunan bu alışveriş caddesi.

Rue d’Antibes (rü dantib ya da ğü dantib) denize paralel blokta yer alan ve doğu batı ekseninde uzanan, fazla da uzun olmayan bir cadde. Öyle geniş filan değil ama oldukça güzel. Dünyanın bilindik markaları ve kimi yerel Fransız markalarını burada bulabilirsiniz. Asıl lüks mağazalar sahil şeridinde bulunuyor ama ben şimdi sahile inmenizi değil, istasyondan aşağı inip Rue d’Antibe’e ulaştığınız yerden sağ dönüp gezinize öyle devam etmenizi öneriyorum.

Bir süre sonra belediye binasının olduğu ferah bir meydana ulaşacaksınız. Benim gibi şanslıysanız bu meydanda bit pazarı, sanat pazarı gibi bir etkinlik mutlaka olur. Hiçbir şey yoksa da bol bol kafe ve restoran  var zaten; içiniz açılır, keyfiniz yerine gelir. Hemen sol tarafınız da deniz olacak zaten. Ama biz denize doğru inmiyoruz, önce eski şehiri gezeceğiz. O yüzden yolumuza dümdüz devam ediyoruz. Caddenin sola kıvrıldığı yere gelmeden sağdaki dar sokak, Rue Saint Antoine‘dan eski şehrin içine giriyoruz.

Rue Saint Antoine (rü san antuan ya da ğü san antuan) iki adım sonra oldukça dar bir sokak haline geliyor ve bir rampa şeklini alıyor. Bu sokaktan yukarı doğru çıktıkça sağlı sollu restoranlar ve hediyelik eşya dükkanları oldukça keyifli bir atmosfer sunuyor. Cannes’da yeme-içme konusunda özel bir restoran önerim olmayacak; çünkü gözünüze kestirdiğiniz herhangi bir yerde yiyebilirsiniz ama bu bölgenin özellikle deniz ürünleri tabakları meşhur. Eğer seviyorsanız deneyebilirsiniz.

Cannes’ın bu bölgesi vielle ville (viyey vil) yani eski şehir olduğu için sokakları dar ve biraz karışık. Her sokakta görülebilecek hoş bir şeyler illa ki var ama tarif vermek güç. O yüzden yüreğinizin götürdüğü yere gideceksiniz 😉 Kimi zaman sempatik kafelerin olduğu köşeleri, kimi zaman cicili bicili evleri, kimi zaman da ıssız sokakları keşfedeceksiniz ama asıl amacınız tepeye tırmanmak olacak, çünkü yukarıda sizi bekleyen çok güzel bir Cannes manzarası var 😉

En tepeye ulaştığınız yerdeki kilise Notre Dame d’Esperance Kilisesi. Zaten aşağıdan gördüğünüz saat kulesi de bu kilisenin bir parçası. Tepede bir de Musée de la Castre adında bir müze var ama laf aramızda Cannes’a bunca defalar gitmiş olmama rağmen henüz orayı gezmedim. Eğer aranızda gezenler varsa ve deneyimlerini bizlerle paylaşırsa çok mutlu olurum. Benim bu tepeye çıkma amacım genelde yukarıdan şehri seyretmek oluyor hep.

Manzara öyle uçsuz bucaksız değil ama yine de az önce dolaştığınız sokakları yukarıdan izlemek hoş oluyor. Eh manzaraya doyduysanız artık yavaş yavaş aşağıya doğru inişe geçebiliriz. Bu kez istikametimiz Cannes Film Festivali‘nin yapıldığı ünlü kongre sarayı Palais des Festivals et des Congrés… Doğrusunu isterseniz bir çağdaş mimari örneği olan bu yapı Cannes’a hiç yakışmıyor ama işte neylersiniz, vardır bu mimarların bir bildiği 🙂 Tabii bu binaya rağmen Cannes Film Festivali yıllardır sinema endüstrisi için önemini koruyor. Biz de festivalin ruhunu takip ederek, döne dolaşa önce sahile iniyor, sonra da festival sarayına ulaşıyoruz.

Bugüne kadar hep festival döneminin hemen öncesinde Cannes’a giderdim, öyle denk gelirdi ama Haziran 2018’deki Côte d’Azur gezimiz tam festival dönemine denk gelmişti. Bakmayın siz herkesin “Cannes Film Festivali dışında Cannes’ın bir numarası yok” dediklerine; ben festival kalabalığını görünce anladım ki Cannes’a gitmek için en uygun zaman kesinlikle film festivali harici bir dönem 😀 Belki hoşluk olması için hemen festival öncesi bir tarih aralığı olabilir. Benim gibi kalabalıkları sevmeyen biriyseniz durum böyle ama eğer şan-şöhret, kalabalık sizler için önemliyse elbette ki festival zamanı gitmelisiniz. Gitmişken kırmızı halıda bir fotoğraf çektirmek illa ki şart 🙂

Festival iyi güzel, sanat ve magazin ortamı kadar havai fişek gösterisi çok meşhur ama vıcık vıcık insan ortalık. Oysa festivalin hemen öncesinde, festival hazırlıkları devam ederken giderseniz hem bir hareketlilik olur şehirde, festival atmosferi hakkında fikir edinirsiniz, hem de sakin sakin gezersiniz Cannes sokaklarında. Zira Cannes küçük bir şehir, o kadar kalabalığı kaldırmıyor bence. Sokaklarda gezmek derken, Kongre Sarayı’nın hemen yanındaki yolda ünlü sinema oyuncularının el izlerinin bulunduğu bir bölüm var. Benim için Fransız sinemasında en sevdiğim aktris Catherine Deneuve olduğu için onun el izini fotoğrafladım haliyle 😉

Gezimizin bundan sonrası sahil… Sahil boyunca palmiyelerle süslenmiş caddenin adı Boulevard de la Croisette (bulvar döla kruazet ya da bulvağ döla kğuazet) olarak geçiyor. Caddenin sol tarafı birbirinden ünlü lüks tüketim markaları ve yine birbirinden ünlü otellerle dolu. Sahilse komple halk plajı. Halk plaji diyorum ama çoğu bölümü beach olarak düzenlenmiş, lüks yerler. Hadi deniz güzel olsa gidin güzel güzel orada zaman geçirin diyeceğim ama yine de siz bilirsiniz. Türkiye ve Yunanistan’ın denizi dururken buralarda yüzmek pek insanın içinden gelmiyor ama sahilde yürümesi ve denizi seyretmesi harika 😉

Ben yaşlardaki kişilerin çoğunun kafasında Cannes Film Festivali, festival döneminde Cannes plajlarında üstsüz denize girerek, ünlü film yapımcıları ve yönetmenler tarafından keşfedilmeyi bekleyen genç kızları da çağrıştırıyordur ama o zamanlar internetin yani diğer sosyal medya imkanlarının olmadığı zamanlardı. Şimdi insanların gözü bu yarı çıplaklığa o kadar alıştı ve çıplaklık o kadar kanıksandı ki, ortalık güzelden geçilmiyor. Öyle olunca da buralarda üstsüz denize giren kızların şansı eskisi gibi fazla değil, hatta o kadar cazip de değil. Yine de yüzünüzde hoş bir tebessüm olmuyor değil tabii.

Sahilde ne kadar yürüyeceğiniz keyfinize kalmış ama genelde plajın diğer ucundaki parktan geri dönmek adettendir. Bir kez sahilden, bir kez de dükkanların olduğu bölümden yürüdünüz mü tamamdır. Ondan sonra bir yerlere oturup bir yorgunluk kahvesi içmek keyifli olabilir ama malum Cannes görece pahalı bir yerdir.

Gerçi Côte d’Azur gezinizde konaklama için Nice’te kalmanızı öneriyorum ama planlarınız gereği Cannes’da konaklamanız gerekiyorsa lokasyon olarak yukarıda fotoğrafını gördüğünüz Carlton en ideali ama tabii biraz fiyatı uçuktur 😉 Bütçeniz elverişliyse hemen ilerisindeki Marriott‘a da bakabilirsiniz. Daha mütevazı yerler arıyorsanız arka sokaklara doğru gitmeniz, Hotel Athénée gibi gar çevresindeki otelleri tercih etmelisiniz. Eğer otel rezervasyonlarınızı booking.com üzerinden yapıyorsanız bu yazıdaki link ve reklam banner’larına tıklayarak rezervasyon yapmanız halinde bana destek olmuş oluyorsunuz. Hatta sırf Cannes için değil, dünyanın her yeri için…

Yürüme kapasitenize, detaylarla ne kadar ilgilendiğinize, yeme içme merakınıza göre Cannes’ı bir günde, hatta yarım günlük bir yürüyüşle bile gezip bitirebilirsiniz. Ben buraya her gidişimde yaklaşık 10-12 saat geçiriyorum. O nedenle Cannes’ı yarım günde harcamamanızı, Côte d’Azur programınızda diğer durakları diğer günlere bırakmanızı öneriyorum. Yoksa hemen doğu tarafınız Antibes, kuzeyinizse parfümüyle ünlü Grasse…

Gezecek çok yer,  yazacak çok şey var ama şimdilik Cannes hakkında özetle bunları söyleyebilirim. Zaten Côte d’Azur çevresinden, sosyal medyadan bol bol paylaşım ve Youtube ve Instagram Canlı yayını yapıyorum. Anlık gelişmeleri ve sürpriz canlı yayınları kaçırmamak için Pariste.Net Tv Youtube kanalımı ve @parisrehberi Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın; bir de kişisel hesabım @ahmet.ore‘yi de takip edebilirsiniz 😉

Bu güzel yerleri en kısa sürede sizlerin de gezebilmeniz dileğiyle.

Keyifli geziler, keyifli keşifler.

Web Adresi: cannes-france.com

İlgili Yazılar:

• Côte d’Azur Rehberi
• Nice
• Monaco
• Saint Paul de Vence
• Eze Village