(Son Güncelleme: 08.05.2023) Fransa’yı Fransa yapan en önemli özelliklerden biri, sanata ve sanatçıya duyulan saygıdır. Bu ülkede sanat da sanatçı da el üstünde tutuluyor. O yüzden her düşünce akımından, her görüşten sanatçıların birbirinden değişik eserler üretmesi mümkün, çünkü atmosfer buna müsait. O kadar ki, sanat ne Paris’in ne de diğer büyük şehirlerin tekelinde. Ülkenin neresine giderseniz gidin karşınıza sanat çıkıyor. Örnek olması açısından yine öylesi yerlerden birini tanıtmak istiyorum size bu yazıda. Yok hayır, çok uzaklara gitmeyeceğiz; Paris’e sadece bir saat mesafede bir galeri, aynı zamanda bir çağdaş sanatlar müzesi olan Besharat Gallery konumuz.
Size Ressamlar Köyü olarak geçen Barbizon‘dan bahsetmiştim ve 1.500 nüfuslu bu köyde üç müze ve on sanat galerisi saydığımdan da. Bu küçücük köydeki yarım günlük turumuzda Musée des Peintres de Barbizon – Barbizon Ressamları Müzesi‘ni bir de Besharat Gallery’yi gezmeye vaktim olmuştu ama Jean-François Millet’nin atölye evini gezememiştik, çünkü akşam üzeri kapanmıştı. Biz de yukarıda fotoğrafını gördüğünüz Besharat Gallery’yi önceden gözümüze kestirmiştik, vakit kaybetmeden hemen oraya yöneldik. Gezdiğimiz bu galerinin dışı gibi içi de harika bir yer çıkınca sizlerle paylaşmak istedim.
Besharat Gallery aslında bir sanat galerisi ama konspet olarak galerilikten biraz çıkmış. Galeri dediğimiz yerde sanatçıların eserleri sergilenir evet ama bunlar -doğal olarak- satılıktır. Besharat Gallery’de ise galerinin sahibi Massoud Basharat’ın kişisel koleksiyonu sergileniyor. Zaten o nedenle de burası Musée Besharat – Besharat Müzesi olarak da geçiyor. Ayrıca Besharat Gallery’nin merkezi ABD’de, Atlanta’da bulunuyor.
Besharat Gallery’nin dışı da içi de içeride sergilenen eserler de harika. Dışarıdan baktığınızda klasik Fransız köy evlerinin epey büyükçesinden bir örnek, cennet gibi bir bahçe; kıyı köşe detay detay süslenmiş bir mekanla karşılaşıyorsunuz önce. Süslü olsun diye değil, yaşam zevkinin gündelik hayata yansıması şeklinde bir bezeme hali; zorlama değil, doğal estetik; kendiliğindenlik söz konusu. O yüzden çok seviyorum böyle mekanlarda olmayı, keşfettiklerimi sizlerle paylaşmayı.
Mekanı galeriden ayırıp müze yapan bir başka özelliği de ücretli olması: Giriş ücreti 5€ ama inanın buna değiyor. Bilet almaya girdiğiniz yer zaten galerinin ana salonlarından biri. Yani para verip gezmek istemiyorsanız bile bilgi alma bahanesiyle içeri girip, en azından ana salona şöyle bir bakabilirsiniz. Eğer içeriyi gezmeye karar verirseniz -ki bence ilk salonu görünce ikna olacaksınız- yanda ve arkada iki salon daha var. Gördüğünüz üzere Besharat Gallery’de sergilenen eserler çok farklı temalarda, birbirinden güzel çağdaş eserler.
Ben ki çağdaş sanat eserlerine hep temkinli yaklaşırım, burada sergilenen eserlere bayıldım. Günümüzde çağdaş sanat adı altında -bence- hiçbir yetenek gerektirmeyen öylesine bırakılmış, fırlatıp atılmış, kaderine terk edilmiş, emek verilmemiş izlenimi veren pek çok çalışma sanat eseri adı altında pazarlanıyor. Bunca genç sanatçı kendini ifade edecek, çalışmalarını gösterecek salon arıyorken, türlü ilişkiler sonunda kocaman galerileri boş yere işgal eden basit işlerse çok mühimmiş gibi sanat gündemini meşgul edebiliyor. Temkinli duruşum bu nedenle; yoksa sanat eleştirmeni değilim elbette. Ama Besharat Gallery’deki eserlerin her biri klasik olmaya aday çağdaş eserler bence. Fotoğrafları inceleyince ve hatta fırsatını bulup burayı gezince ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Tabii bir de sanat eseri ile mekanın ilişkisi konusu da var ki o da ayrı mesele. Hani muhteşem bir tarihi yapının görkemli bir salonuna bırakılıvermiş, ne bileyim misal, yamultulmuş bir düdüklü tencere çağdaş sanat eseri kabul edilebiliyor ya bazen, oysa o düdüklü tencereyi evinize koysanız sanat bağlamından kopuveriyor, hiçbir şeye benzemiyor; onu anlatmaya çalışıyorum. Çünkü böylesi uyduruk eserlere değerini veren, benim gözümde, sergilendiği o muhteşem mekan oluyor. Burada sergilenen eserlerse bana öyle gelmedi hiç. Gerçi burada da mekan bomboş bırakılsaymış, burası yine çok güzel bir yer olabilirmiş ama ben hem galerideki eserleri hem de binanın kendisini sevdim diyelim. Hele ki bahçeye geçince ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Yan taraftaki küçük bahçenin peyzajı ayrı güzel, bahçedeki eserler ayrı… Barbizon diye bir yerde kendi düşünüzde yürüyormuş gibi oluyorsunuz. Bilmiyorum belki de sadece bana öyle gelmiştir. İşin en hoş kısmı da eserlerin birbiriyle doğrudan hiçbir ilişkisinin yani ortak bir temasının olmaması. Oysa hepsi bir arada o kadar güzel uyum içindeler ki… Bahçenin bir de arka tarafı var, oraya da bir bakın isterseniz…
İçeride pek çok eserle duygu alışverişinde bulundum, kimileri beni diğerlerinden daha çok etkiledi ama en çok beğendiklerim heykeller oldu. Geri dönüşümlü malzemelerden yapılmış heykellerden tutun da klasik formda çağdaş anlayışla yapılmış olanları da bir o kadar akılda kalıcıydı. Bir de Steve McCurry‘nin meşhur Afgan Kızı fotoğrafını Besharat Gallery’de görmek de hoş bir anı oldu benim için.
Mekanın ortasında bir mutfak görmek ve bu mutfağın günlük yaşamda kullanıldığını fark etmek de ilginçti. Zaten Besharat Gallery’nin üst katında suitler bulunuyor ve bu suitlerde dilerseniz para karşılığında dilerseniz de sanat üretmek için konaklayabiliyorsunuz. Eğer yanlış anlamadımsa burada ürettiğiniz sanat eserlerinden birini galeriye bağışlamak kaydıyla ücretsiz konaklamanız mümkün. Tabii bunun için iyi bir portföyünüz olmalı sanıyorum. Hani Shakespeare & Company‘nin üst katında da yazarlar aşağıdaki kitapçıda çalışma koşuluyla ücretsiz konaklayabiliyorlar ya aynı mantık. Hep diyorum: Nerelerde neler var…
Besharat Gallery hakkında güncel bilgiler, sanatçılar ve eserleri hakkında detaylar için yazının sonundaki resmi web sayfasına bakabilirsiniz. Galeriyi gezdikten sonra Barbizon ve çevresinde yapılacaklar içinse tüm detayları Barbizon yazısında bulabilirsiniz. Sonuçta burası özellikle Paris’ten kalkıp görülmesi gereken bir yer diyemem ama Fontainebleau Şatosu‘na ya da Vaux le Vicomte Şatosu‘na giderken yolunuzun düşmesi gereken hatta sırf Paris çevresinde Giverny‘den sonra küçük ama çok güzel bir köy görmek için Barbizon‘a gelmişken mutlaka gezilmesi gereken bir yer.
Sanat iyidir, sanat iyileştirir. Sanatla kalın.
Keyifli geziler, keyifli keşifler…
Web Adresi: besharatgallery.com
