(Son Güncelleme: 03.03.2024) Bu yazıyla birlikte size bir iyi bir de kötü haberim var: İyi haber; blogda sıra artık Paris çevresindeki birbirinden güzel şatoları gezmeye geldi. Kötü haber; Paris çevresinde o kadar ama o kadar güzel şatolar var ki, bunları sırasıyla tanımaya başladıkça, kısıtlı süre için Paris’e gelmişseniz önce hangi birini gezmeniz gerektiğine bir türlü karar veremeyeceksiniz 🙂 Yani size iyilik mi yapıyorum yoksa kötülük mü, buna hep birlikte karar vereceğiz.  O zaman ilk yazımız, en sevdiğim şatolardan biri olan Fontainebleau Şatosu – Château de Fontainebleau üzerine olsun… 

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Fontainebleau (fontanblo) Paris’in merkezine yaklaşık 60 kilometre uzakta bir şehir, aslına bakarsanız bana göre bir kasaba. Fransız idari sınıflandırmasına göre il olarak geçse de bir İstanbullu gözüyle burası için uzak bir Paris banliyösü desek daha doğru olur. Bugüne kadar Fontainebleau’ya sadece üç kez gittim. 2012‘deki ilk gidişimde şatonun sadece bahçesini gezmiştim, şatoyu gezmeye vaktim olmamıştı; Temmuz 2016‘daki gidişimdeyse bu kez şatonun sadece içini gezebildim; bahçeyi etraflıca dolaşmaya vakit kalmadı; halim de kalmadı 🙂 Eylül 2016‘daki gidişimse Fontainebleau Şatosu’nun avlusunda La Bohéme operasını izlemek içindi…

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Fontainebleau’ya banliyö treni ile ulaşmak çok kolay. Bunun için önce Gare de Lyon‘a gitmeniz, buradan “Ligne R” yani “R hattı” trenlerine binmeniz gerekiyor. İneceğiniz istasyon ise Fontainebleau Avon olarak geçiyor. Gare de Lyon‘dan kalkan trenlerin her biri bu hat treni bile olsa, farklı farklı istasyonlarda duracağı için trene binmeden önce elektronik panolardan Fontainebleau Avon istasyonuna gidip gitmediğini de kontrol edin lütfen. 

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Arabayla giderseniz tabii daha özgür olursunuz. Paris içinde araba kullanmak bir işkencedir ama Paris çevresinde dolaşmak, özelikle de böyle şatolara gitmek oldukça keyiflidir. Arabanız olursa yol üstündeki Ressamlar Köyü Barbizon‘u görme şansınız da olur ama sonuçta şatoya gelmek için toplu taşıma imkânı her zaman var. Fontainebleau Avon istasyonunda indikten sonra dilerseniz şatoya yarım saatlik bir yürüyüşle ulaşabilir, dilerseniz garın önünden kalkan 1 numaralı belediye otobüsüne binebilirsiniz. Buraya trenle ilk geldiğimizde biz gardan şatoya yürümeyi tercih etmiştik. Hatta şatonun ücretsiz gezilen ve halka açık olan bahçesinin, daha doğrusu dev parkın en ucundan girmiş, bahçe içinden şatoya doğru yürümenin keyfini yaşamıştık. Ama şatonun içini gezecekseniz belki yolda yorulmamak ve otobüse binmek en iyisi; yani siz bilirsiniz. Les Lilas yönüne bineceğiniz otobüs için durakta maksimum 15-20 dk kadar beklersiniz sanıyorum. Fontainebleau Şatosu’na ulaşmak içinse otobüsten Château durağında inmeniz gerekiyor. Paris merkezindeki otelinizden çıkıp şatonun kapısına toplu taşıma ile ulaşmanız bir buçuk – iki saati bulabilir. 

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Fontainebleau beşinci zonda yer alıyor. Buralara kadar gelip toplu taşıma kullanmayı tercih ettiyseniz, ulaşım için zaten Günlük/Haftalık/Aylık Navigo kartınız olduğunu düşünmek istiyorum. Navigo kartınız buraya ulaşan banliyö treninde de, sonrasında bineceğiniz otobüste de geçiyor. Eğer kartınız yoksa tren bileti için Paris’ten 1-5 zone bileti almanız gerekiyor. Biletler ve zone uygulaması hakkında ayrıntılı bilgiyi Biletler ve Ulaşım Kartları yazımda bulabilirsiniz… 

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Palais de Fontainebleau – Fontainebleau Sarayı olarak da geçen bu şato o kadar büyük ki, sanıyorum tamamını gezmeniz mümkün olmayacak. Ben de ne kadarını gezebildim bilmiyorum ama zaten bir süre sonra hem gördüklerinizin fazla etkileyici olmasından hem de uzun yürüyüş parkurlarından dolayı yaklaşık 2 saat sonra bîtab düşüyorsunuz ve bir süre sonra tekerlekli sandalyeyle dolaşma arzusuna kapılıyorsunuz 🙂 

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Fontainebleau Şatosu Salı günleri hariç haftanın her günü açık. Ekim’den Mart’a 09:30-17:00, Nisan’dan Eylül’e 09:30-18:00’e kadar gezilebiliyor. Müzenin 1 Ocak, 1 Mayıs, ve 25 Aralık tarihlerinde kapalı olduğunu unutmayın lütfen. Bir de şato Kültürel Miras Günleri‘nde, Avrupa Müzeler Gecesi‘nde; ayrıca Temmuz ve Ağustos hariç her ayın ilk Pazar günü ücretsiz gezilebiliyor. Tabii yine de gitmeden müze giriş fiyatlarını, ücretsiz giriş uygulamalarını ve diğer tüm güncel bilgileri yazının sonundaki resmi web sayfası linkinden kontrol etmenizde yarar var.

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Evet artık gezimize başlayabiliriz… Ne var ki bu şatoyu gezerken izlemeniz gereken bir parkur önermem biraz güç. Çünkü hem şato çok dallı budaklı, hem de bazı zamanlar restorasyon çalışmaları nedeniyle benim gezdiğim parkurla sizin gezeceğiniz parkur farklı olabilir ama hiç endişe etmeyin; ne zaman giderseniz gidin, birbirinden etkileyici şeyler göreceğinizden eminim. Yine de prensip olarak gezeceğiniz iki ana bölümden biri I. Napolyon Müzesi, diğeri ise Grands Apartements olarak geçiyor.

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

I. Napolyon Müzesi bölümünde meşhur Napoléon Bonoparte teması çerçevesinde gezeceğiniz salonlar var. Kostümleri, ünlü şapkası, silahları, yazışmaları, kişisel eşyaları, tabloları, heykelleri gibi birbirinden farklı objeler şahane bir saray atmosferinde sizleri bekliyor. Gerçi Fransa tarihine biraz daha hakim olmam gerekiyor ama kendini kral ilan eden Napolyon taç giyme törenine gelecek olan Papa’yı en iyi şekilde ağırlamak gerekçesiyle ve aynı zamanda asalet eksikliğini gidermek için olsa gerek, Fransız Devrimi sonrasında talan edilen mobilyaların yerine sarayı baştan dekore ettiriyor. Ne gariptir ki Napolyon, tahttan feragat ettiğine dair belgeyi de yine Fontainebleau Şatosu’nda imzalıyor.

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Sarayın en etkileyici bölümü belki de Grands Apartements olarak geçen kısmı diyebiliriz. Burada kralların, kraliçelerin ve diğer soyluların süitleri bulunuyor. Her yer o kadar görkemli, o kadar abartılı bir şatafatla dekore edilmiş ki sanat ve mimarlık tarihi izlerini arayan biri değilseniz -dediğim gibi- bir süre sonra içiniz bayılıyor. Bir zamanlar (ve belki günümüzde de hâlâ) halkı yönetenlerin nasıl bir debdebe içinde yaşadığını, insanlar arasındaki eşitsizliğin kaynağını yerinde tespit etmek için de sosyolojik bir gözlem olarak düşünülebilir bu gezi. 

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Hadi halka açık ibadethanelerde güvenlik nedeniyle soyluların farklı bir bölümde ibadet etmesi anlaşılabilir ama bu şatoda / sarayda, örneğin La Chapelle de la Trinité – La Trinité Şapeli‘nde dini törenlerin izlendiği üst kattaki loca bana ayrı bir enteresan geldi ve itiraf ediyorum ki, bir o kadar da etkileyici bir yer burası. Bu arada magazinsel bir not, Lana Del Rey‘in Born to Die şarkısının klibi Fontainebleau Şatosu’nda çekildi, ağırlıklı olarak da bu şapelde yer alan sahneler var… 

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Fontainebleau Şatosu’nun 12. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar uzanan bir hikayesi var. İlk olarak 1. François‘nın emriyle yapımına başlanıyor ve bir orta çağ şatosu görünümünde ortaya çıkıyor, yüzyıllar boyunca da şato çeşitli değişikliklerle, eklemelerle ve daha çok da genişletmelerle büyüdükçe büyüyor. Son olarak III. Napolyon tarafından dekore ediliyor, belki de en şatafatlı düzeyine o zaman ulaşıyor. Zaten bizim Fransız mimarisi deyince kafamızda canlanan imgenin müsebbibi de daha çok bu III. Napolyon, sanki ne yapmışsa o yapmış gibi…

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Dolayısıyla bu şatoyu gezerken 12. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar uzanan geniş bir tarihi yelpazede, mimari ve sanat tarihi eserleriyle etkileşim içinde oluyorsunuz. Birbirinden değerli tablolar, mobilyalar, sanat objeleri, artık aklınıza ne gelirse hepsi salon salon, sıra sıra sizi bekliyor. Versay Sarayı‘nın turistik popülaritesinin bunaltıcılığından sonra böylesine görkemli bir sarayın sizi Fontainebleau’da bekliyor olması da ayrı bir avantaj tabii. Ve yine söylediğim gibi, gezip görmeniz gereken saraylar bunlarla sınırlı değil; detaylı liste yazının sonunda 😉 

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Bazen detaylara hayran hayran takılarak, bazen şaşadan ve yürümekten yorgun düştüğüm için kimi salonlara şöyle bir bakıp es geçerek yaptığım gezide beni en çok etkileyen bölümlerden biri de aşağıda fotoğrafını gördüğünüz kütüphane oldu. Burası eskiden kraliçeye aitmiş, Fransız Devrimi sırasında hapishane olarak kullanılmış ve çok zarar görmüş, sonra da Napoléon Bonaparte tarafından kütüphane olarak düzenlenmiş, yaklaşık 80 metre uzunluğunda, 10 metre genişliğinde, oldukça etkileyici bir yer. 

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Fazla şaşalı olduğu için beni etkilemekten çok rahatsız eden yerlerden biri ise Marie-Antoinette’in yatak odası oldu. Ağır desenli kumaş kaplı duvarlar ve aynı desende yatak içimi baymadı desem yalan olur ama işte, dönemin zevkleri, öncelikler, lüks ve gösteriş hevesleri; hepsi bir araya gelince böyle bir sonuç ortaya çıkıyor demek ki. Bir zamanlar burada uyuyan kraliçenin sonra Conciergerie‘deki hapishane hücresini görünce “nereden nereye?” demeden edemiyor insan. Yine de bunun ilahi adalet olduğunu düşünmüyorum. Gayet güzel yaşamış nihayetinde…

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Fransız saraylarını gezerken insan Osmanlı’nın son dönemlerinde sultanların hangi kültürden, hangi akımlardan etkilendiğini daha iyi bir anlıyor. Özellikle beyaz zemin üzerine altın yaldızlı işlemelerin kökeni Fransız mimarisinden kaynaklandığı anlaşılıyor ama çocukken bunları ilk defa Yıldız Sarayı’nda görmüş biri olarak sanki Fransızlar Osmanlılardan etkilenmiş yanılgısına kapılıyorum bile bile, her seferinde 🙂

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Fontainebleau Şatosu’nun en etkileyici salonlarından biri de elbette ki taht salonu. Burada tahta oturup Fransa’yı yönetmiş, dünyanın kaderini belirlemede söz (ve vebal) sahibi olmuş kralların şimdi boş duran tahtlarına bakınca da aklıma Sezen Aksu’nun Sultan Süleyman şarkısındaki “bu dünya ne sana ne de bana kalmaz” sözleri geliveriyor. Hepimiz bu tarih sahnesinde bir varız bir yokuz ama kimilerimiz daha bir varız, kimilerimiz daha bir yokuz… 

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Artık ayaklarımıza kara sular inmiş bir şekilde gezimizi bitirdiğimize göre hâlâ dermanı olanlar dönemsel sergileri ve diğer ek bölümleri gezmek isteyebilirler. Hatta buralara hiç gelme imkanı olmayanlar için yazının sonundaki linke tıklayarak Fontainebleau Şatosu’nda sanal tur yapmak mümkün. Bense şato geziniz sonrası, avludaki kafede oturup bir şeyler içmenizi öneririm, bu gezinin üzerine bir yorgunluk kahvesi çok iyi gider. Buradaki kafe diğer şatolardakine göre fazla mütevazı, belki sadece hava güzelken, öndeki taşlıkta oturup göleti izleyerek bir şeyler yudumlamak iyi gelebilir. 

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Sonrasında dilerseniz, Fransız bahçe peyzajının babası sayılan Andé Le Nôtre‘un tasarladığı devasa bahçede turlayabilir, imkanınız varsa ve mevsim uygunsa şatonun önündeki gölette sandal kiralayabilirsiniz. Bunun dışında bahçeyi at arabasıyla ya da mini tren römorkuyla dolaşma seçeneği de var. Hatta sizi baştan çıkaracak ama biraz masraflı bir başka keyifli aktivite ise Fontainebleau Şatosu üzerinde balonla dolaşmak! Böyle bir deneyim yaşamak istiyorsanız yazının sonundaki linkten bilgi alabilirsiniz. 

Fontainebleau Şatosu - Chateau de Fontainebleau Pariste.Net

Eğer Paris’ten yola çıkıp gelmişseniz Fontainebleau Şatosu’nu gezmek bir tam günlük bir aktivite diyebiliriz ama eğer arabalıysanız ve yola çıkmışken -biraz yorucu olsa da- bir şato daha göreyim diyorsanız o zaman yakınlardaki Vaux le Vicomte Şatosu‘nu da gezmenizi öneririm. Her iki şato arasında shuttle çalışıyor ama tabii arabayla gitmek daha kolay olacaktır… Bir de yol üstündeki Ressamlar Köyü Barbizon‘u atlamıyoruz. Özellikle Paris’te Bir Hafta geçirecekseniz Fontainebleau Şatosu’nu listeye alır mısınız bilemiyorum ama Paris’te 15 Gün geçirecekseniz burası da mutlaka görülmesi gereken yerler arasında; benden söylemesi. Hele bir  de Paris’ten biraz daha uzaklaşıp Loire Vadisi Şatoları‘nı görme şansınız var ki o bambaşka bir dünya…

Keyifli geziler, keyifli keşifler.

 

 

Web Adresi: chateaudefontainebleau.fr

Sanal tur: instantstreetview.com

Balonla gezinti hakkında bilgi: franceballoons.com/to-book/ile-de-france-en-montgolfiere-fontainebleau/

Adres: 77300 Fontainebleau

İlgili Yazı:

Şato Gezmeyi Sevenlere:

Author

6 Comments

  1. Han Tulpar Reply

    Merhaba Ahmet bey,

    Sorum biraz basit olduysa kusura bakmayın 🙂 Navigo kartımız ile buraya ulaşabileceğimizi anladım ancak kartın istasyondan şatoya giden otobüste geçeceğinden emin olamadım. Bugünkü kurlarla malum 2 avroluk bileti bile hesap eder hale geldik. Aydınlatırsanız çok sevinirim. Yaşam enerjinizin aynı tempoda artması dileğiyle…

    • Ahmet Ore Reply

      Merhaba,
      Evet, Navigo kartınızla o otobüse de ücretsiz binebiliyorsunuz.
      Mutlu günler.

  2. Füruzan Döger Reply

    Peki bu şato dan ressamlar köyüne arabasız gitme şansım var mı

    • Ahmet Ore Reply

      Bildiğim kadarıyla yok, varsa bile çok seyrektir. Ama zaten sizin için sanatsal anlamda özel bir önemi yoksa şatodan Barbizon’a arabasız gitme macerasına girmeye değecek kadar beklentinizi karşılayıp karşılamayacağından emin değilim. Özellikle geçerken uğranabilecek hoş bir köy gibi düşünmek daha uygun olur. Tabii sanat tarihi açısından sizin için özel bir değeri varsa o ayrı bir konu tabii.

  3. Geçen sene Paris'e giderken "Keşke Ahmet Bey şatoları da yazmış olsaydı" diye içimden geçirmiştim, bu nedenle şato yazılarınız beni çok mutlu etti 🙂

    Ziyaret etmeyi düşünenlere ben de ufak bir öneride bulunayım: Zone 1-5 mobilis bileti almak, Fontainebleau gezisi için mantıklı oluyor. Bu bilet, Fontainebleau'da inince binilen otobüslerde de geçerli. Hem gün içinde Paris'te de kullanıp bir sürü biletle uğraşmamış olursunuz 🙂

    • Merhaba, Geçtiğimiz hafta Paris dışında tatilde olduğum için mesajınıza yeni yanıt verebiliyorum, kusuruma bakmayın lütfen.

      Blog yazıları arasında şato yazılarının çok değerli olduğunu düşünüyorum, bu yazıları yazmak için nasıl emek harcadım bilemezsiniz 🙂 Yine de takdir görmesi, değerinin bilinmesi tüm yorgunlukları silip atıyor, çok teşekkür ederim.

      Evet Fontainbleau'ya 1-5 zone günlük Mobilis ile gitmek de mümkün, çok haklısınız. Ben şatoyu gezecek olanların Paris'te uzun süre kalan kişiler olduğunu düşünüp Navigo kullandıklarını varsaymıştım ama farklı beklentiler için farklı ulaşım kartı/bileti seçenekleri var ve dediğiniz gibi Mobilis de onlardan biri. Hatırlattığınız için de ayrıca teşekkürler.

      Ve mutlu günler…

Write A Comment

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.