(Son Güncelleme: 03.03.2024) ÖNEMLİ NOT: Denizcilik Müzesi yıllar süren bir restorasyon çalışması sonrasında 2024 başında yeniden açıldı ama  ben yenilenmiş halini henüz görmedim. Dolayısıyla bu yazıdaki bilgiler eski haline aittir. Güncel bilgiyi yazının sonundaki resmi web sitesinden alabilirsiniz.

Paris’te en çok eksikliğini duyduğum şey deniz oldu hep… Vapur ardı martı çığlıklarına alışmış bir bünye olarak hem o iyot kokusunu, hem de denizin çağrıştırdığı tüm estetiği Paris’te yaşayamamak en çok özlemini duyduğum şey oldu hep. Ama bir o kadar da Fransa’nın denizle olan ilgisi ve bu ilginin Paris’te varoluş biçimi, bu konuda pek çok eksiği kapatıyor, insanın denize ve denizciliğe bakışına bambaşka bir boyut kazandırıyor.

Evet, bu yazımızda dünyanın en eski denizcilik müzelerinden biri olan Musée de la Marine‘i yani Paris Denizcilik Müzesi’ni tanıyacağız hep birlikte. Trocadéro‘da Chaillot Sarayı‘nın sağ tarafında yani Passy kanadında yer alan bu müze 1943‘ten bu yana bu binada hizmet veriyor ama aslına bakarsanız, tarihi çok daha eskilere dayanıyor.

Musée de la Marine - Paris Denizcilik Müzesi Pariste.Net

İlk olarak, gemi mühendisliği alanında uzmanlaşmış Fransız fizikçi Henri Louis Duhamel du Monceau‘nun XV. Louis‘ye hediye ettiği gemi modelleri ve gemi ekipmanlarından oluşan koleksiyonun 1752‘de Louvre Müzesi‘nde sergilenmesiyle başlayan Denizcilik Müzesi macerası, kısa bir dönem kesintiye uğrasa da uzunca yıllar devam etmiş.

Bir dönem Concorde Meydanı‘ndaki Hôtel de la Marine‘de varlığını sürdüren müze son olarak Palais de Chaillot‘ya taşınmış ve 1943’ten bu yana da bu binada hizmet vermeye devam ediyor. Unutmadan ekleyelim, Denizcilik Müzesi sarayın bu kanadını İnsan Müzesi (Musée de l’Homme) ile paylaşıyor, diğer kanatta ise Cité de l’Architecture – Mimarlık Müzesi ve Chaillot Tiyatro Salonu bulunuyor.

Musée de la Marine - Paris Denizcilik Müzesi Pariste.Net

Trocadéro‘ya M6 ya da M9 metrolarıyla geldiğinizde meydana çıkıp Eyfel Kulesi‘ni karşınıza aldığınızda sağ taraftaki binaya yönelirseniz hem İnsan Müzesi (Musée de l’Homme) hem de Denizcilik Müzesi (Musée de la Marine) girişlerine ulaşmış oluyorsunuz. Biz bu yazımızda Denizcilik Müzesi’ni gezeceğiz, İnsan Müzesi ise başka bir yazının konusu olacak haliyle.

Ana kapıdan içeri girdiğinizde 1930’ların, 40’ların o soğuk doğu bloku mimarisini ve bir o kadar da görkemini hissediyorsunuz. Müzenin asıl girişi museum shop ve bilet satış bölümünün orada. Giriş ücreti 8,5€. Dilerseniz 10€ ödeyerek kalıcı sergiye ek olarak geçici sergiyi de gezme şansınız oluyor. Bence girmişken ikisini birden görmek güzel olacaktır. Çok da yorucu bir müze değil çünkü, hepsini gezip görme şansınız var diye düşünüyorum.

Musée de la Marine - Paris Denizcilik Müzesi Pariste.Net

Müzeyi gezmek için kapıdan girer girmez sizi -yazının en başında fotoğrafını gördüğünüz- Napolyon’un saltanat kayığı karşılıyor. Gerçi son halini görmedim ama çocukluğumda gezdiğim, Beşiktaş’taki Deniz Müzesi geliyor aklıma. Oradaki saltanat kayıkları da şu an karşınızda duran saltanat kayığı kadar etkileyici. Yanlış hatırlamıyorsam buradaki çok daha büyük. İşin tarihi boyutunu iyi bilemiyorum ama bana Napolyon Osmanlı İmparatorlarına özenmiş gibi geldi biraz…

Palais de Chaillot’nun dev salonlarına konuşlanmış olan müzeyi gezmesi oldukça keyifli. Ferah-feza müze gezmenin tadını çıkarıyorsunuz burada dolaşırken. Salonlar boyunca ilerlerken karşınıza gemicilikte kullanılan heykeller çıkıyor irili ufaklı; her biri birbirinden etkileyici heykeller. Çok eski gemilerin o süslü kıç tarafından dev bir örnek karşılıyor bir sonraki salonda sizi.

Musée de la Marine - Paris Denizcilik Müzesi Pariste.Net

Arka taraflara doğru ilerledikçe denizcilikle ilgili tabloların olduğu salonlara ulaşıyorsunuz. Bu tablolar hem müthiş bir sanat koleksiyonu hem de bir bakıma arşiv niteliğinde. İnsan böylesi tablolara bakarken, o dönemlerde “manzara” resimlerinin neden gerekli olduğunu daha bir iyi anlıyor. Yüzyıllar öncesine tarihsel bir yolculuk yapmış oluyor, o zamanın Fransa’sı hakkında fikir sahibi oluyorsunuz.

Özellikle Brest’le ilgili tabloları görünce çok şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Fransa’nın pek çok yerini gezdim, gezip de beni kendine hayran bırakmayan pek bir yer yoktur ama üç tane istisna vardır: Bunlardan birincisi Le Havre, ikincisiyse Brest… Fransa’nın bu iki önemli liman kenti de ikinci dünya savaşı sırasında Almanlar tarafından bombalanmış ve savaş sonrası 40’ların o sevimsiz beton mimarisi ile yeniden inşa edildikleri için de benim o çok sevdiğim Fransa’nın dokusuna hiç uymuyorlar.

Musée de la Marine - Paris Denizcilik Müzesi Pariste.Net

Ama insan bu tablolara bakınca özellikle Brest’in de vaktiyle ne muhteşem bir şehir olduğunu anlıyor. Dolayısıyla bu salonları gezerken, bir süre Brest’te Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde öğretmenlik yapan dostum Ali’yi andım hep. Çocukcağız bana sürekli olarak, vaktiyle Brest’in ne muhteşem bir şehir olduğunu anlatır dururdu, ben de hep burun kıvırırdım. Tabloları gördükçe Ali’ye hak verdim… Ah bu arada, Fransa’da beni kendine hayran bırakmayan üçüncü şehir, yine bir liman kenti olan Marsilya’dır 😉

Müze’nin en arka salonuna ulaştığınızda aşağı inen bir merdiven görüyorsunuz. Bu merdivenlerden dönemsel sergilerin olduğu alt salona ulaşılıyor. Biz müzeyi gezdiğimiz sırada balıkçılık üzerine bir sergi vardı. Karanlık ve özel ışıklarla aydınlatılmış salonu gezerken Rumelifeneri’nde doğma büyüme balıkçılık yapan, teyzemin eşi Sedat Reis geldi aklıma. Onların da işi büyük emek, büyük özveri gerektiriyor ama böyle müzelerde sergilenecek kadar değerli görülmüyor yapıp ettikleri ülkemizde. İnsanın içi cız ediyor. Oysa ki hiç aşağı kalır değiller… Bu durum ülkenin ve o ülkedeki insanların hayatı algılayış biçimleriyle ilgili sanırım; en çok da öncelikleriyle… Neyse uzun konular bunlar; biz gezimize devam edelim.

Musée de la Marine - Paris Denizcilik Müzesi Pariste.Net

Aynı merdivenlerden tekrar yukarı çıktığınızda bu kez sağa dönüp geldiğiniz güzergahın paralelinden gerisin geri yürümeye, burada sıra sıra dizili salonları gezmeye başlıyorsunuz. Karşınıza birbirinden güzel gemi maketleri çıkıyor ve çocukça bir keyif alıyorsunuz. Aynı zamanda gemicilikle ilgili aksesuarlar, gemi bölümlerinden enstantanelerin olduğu küçük odalar yüzünüze hoş bir tebessüm konduruyor.

Fransa’da en çok sevdiğim şeylerden biri de deniz fenerleri. Özellikle Fransa’nın batısında bulunan ve çok güzel bir bölge olan Bretagne’daki deniz fenerleri olağanüstü. Pek çoğunu gezme şansım oldu; özellikle Pointe du Raz‘daki fener unutulmaz. Bu müzede de bu tür fenerlerden örnekler görürüm sanmıştım ama pek yok açıkçası. Sadece yukarıda fotoğrafını gördüğünüz dev bir fenerinin merceği sizi kendine doğru çekiyor, az ama öz, bu eserle yetiniyorsunuz.

Musée de la Marine - Paris Denizcilik Müzesi Pariste.Net

Gemi maketlerinin olduğu salon oldukça büyük, burada hangi birini inceleyeceğinizi şaşırıyorsunuz. Gezerken aklıma Rahmi Koç Müzesi geliyor. Orası da ne özel bir yerdir. Sergilenen eserler son derece güzel ve üstelik mekan da bir o kadar güzeldir. Her şeyden önce deniz kenarındadır; vapuru da denizaltıyı da yerinde gezersiniz. Paris gibi denizsiz bir yerde denizle ilgili bir müzeyi gezmek de o yüzden enteresan geldi sanırım… Neyse ki Bastille tarafındaki Port de l’Arsenal var da limanları ve tekneleri özlediğinde insan orada azıcık da olsa özlemini giderebilir 🙂

Gezinin sonunda etkileyici olan bir eserle karşılaşıyorsunuz Musée de la Marine’de… Jules Verne‘in80 Günde Devr-i Alem” romanından esinlenerek 1990’dan beri düzenlenen, yelkenliyle dünya turu yarışmalarına ithafen yapılmış çok özel bir heykel bekliyor sizi finalde. Heykelin cam formu ve estetiği ayrı bir beğeni konusu ama işin asıl ilginç olan kısmı, bu uzun kayık formundaki heykel sadece tek bir ip ile köşeden tutuluyor ve sanki havada duruyor.

Musée de la Marine - Paris Denizcilik Müzesi Pariste.Net

Çevresinde epey bir döndüm dolaştım, gördüklerimi anlamaya çalıştım ama neyin ne olduğunu ancak bu yazıyı hazırlarken internette yaptığım araştırmadan sonra anladım: Amerikalı sanatçı Tom Shannon tarafından yapılan bu cam heykel, manyetik prensibine göre havada duruyor… Gerçekten etkileyici, mutlaka görmenizi öneririm.

Böylece gezimizi tamamlamış oluyoruz; ah unutmadan, bu heykelin biraz ilerisinde de Kristof Kolomb‘un Amerika kıtasını keşfettiği gemi Santa Maria‘nın maketi bulunuyor, onu da atlamayın isterseniz…

Musée de la Marine - Paris Denizcilik Müzesi Pariste.Net

Denizcilik Müzesi – Musée de la Marine (müze de la marin ya da müze dö la mağinSalı günleri hariç haftanın her günü 10:00-18:00 arası gezilebiliyorMüzenin 1 Ocak, 1 Mayıs ve 25 Aralık günleri de resmi tatil nedeniyle kapalı olduğunu not alın lütfen. Müze hakkında detaylı bilgi, dönemsel sergiler ve güncel giriş fiyatları konusunda bilgi almak içinse resmi web sitesine bakmanızı öneririm.

Gezi sonrası dilerseniz hemen yan kapıdan Musée de l’Homme – İnsan Müzesi‘ne girebilir, dilerseniz Palais de Chaillot’nun diğer kanadındaki Mimarlık Müzesi‘ni gezebilirsiniz. Tabii binanın iki kanadının ortasından, yani Trocadéro Meydanı‘nın karşısından Eyfel Kulesi‘ni seyretmenin keyfi de bir başka.

Dilerseniz buradan aşağı inip Eyfel Kulesi‘ne doğru yürüyebilir, dilerseniz Mimarlık Müzesi‘nin önünden aşağı inen yokuştan yürüyerek Palais de Tokyo‘yu, Modern Sanat Müzesi ya da Asya Sanatları Müzesi olan Musée Guimet‘yi gezebilirsiniz. O yolun sonu Prenses Diana’nın öldüğü Place de l’Alma

Sonrası da Seine Nehri kıyısı boyunca güzel bir yürüyüş olabilir…

Keyifli geziler, keyifli keşifler…

 

 

 

Web Adresi: musee-marine.fr

Adres: 17 Place du Trocadéro, 75116 Paris

Author

1 Comment

  1. Beşiktaş, İstanbul'daki "Deniz Müzesi"ni -yeni haliyle- gezip, gördükten sonra leblebi-çekirdek gibi duruyor.

Write A Comment

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.