(Son Güncelleme: 05.03.2024) Paris’in her iki ucunda iki büyük ormanlık alan vardır; bunlardan batıda olanı Boulogne Ormanı, doğuda olanıysa Vincennes Ormanı‘dır. Bu yazıyla Paris’ten metroya atlayıp Vincennes Ormanı’na gidiyoruz, şehrin doğu tarafındaki bu yeşillik içerisinde kendimizi kaybediyoruz.
Parisliler şehir içine Tuileries Bahçesi, Lüksemburg Bahçesi, Buttes Chaumont Parkı, Monceau Parkı gibi birbirinden güzel parklar yapmakla yetinmeyip şehrin her iki yakasının en uç kısmındaki ormanları da şahane bir peyzajla düzenleyip Parislilerin kullanımına açmışlar ki insanlar bu yemyeşil alanları diledikleri gibi kullansınlar, temiz havaya, oksijene, dinginliğe doysunlar, Paris’te hayat güzelken çok daha güzel olsun.
Vincennes Ormanı – Bois de Vincennes (bua dö vensen) Paris’in doğu yakasında, Paris Çevre Yolu periferiğin hemen dışında yer alan 995 hektarlık devasa bir yeşil alan. New York City’deki Central Park’tan yaklaşık 3 kat büyük bir yer olduğunu söylersem belki gözünüzde daha net canlanabilir…
Vincennes Ormanı – Bois de Vincennes vaktiyle Fransa kralının ikamet ettiği şato olan Château de Vincennes – Vincennes Şatosu‘nun ormanıymış. 1150‘lerden itibaren krallar burada avlanırmış, hatta bir dönem orman çevresi duvarla çevrelenmiş ve sadece soyluların yararlanabileceği bir alan olarak kullanılmış. Fransız İhtilali ile birlikte bu orman, askeri eğitim alanı olarak kullanılmaya başlanmış. 1854‘ten itibaren de imparator III. Napolyon‘un emriyle, Baron Haussmann‘ın yürüttüğü bir proje sonucu burası, halka açık bir park alanı olarak yeniden düzenlenmeye başlanmış ve 1855’ten günümüze de bu amaçla tüm Parislilerin yararlanabileceği şahane bir rekreasyon alanına dönüştürülmüş.
Göletleri, adaları, botanik bahçesi, hipodromu, hayvanat bahçesi, restoran ve kafeleriyle çok zengin bir çeşitliliğe sahip olan Vincennes Ormanı, bir günde gezip bitiremeyeceğiniz kadar büyük bir yeşil alan. Zaten amaç burayı gezip bitirmek değil, yerin yeşilinden göğün mavisinden, havanın temizliğinden olabildiğince yararlanıp günün güzelliğine güzellik katmak için gidip gezilmesi gereken bir park alanında dolaşmak…
Burası periferik dışında yer almasına rağmen resmi olarak Paris içi sayılıyor ve yönetimsel olarak 12. arrondissement‘a bağlı. Sanırım bu yapmalarındaki en önemli neden Bois de Boulogne – Boulogne Ormanı gibi burayı da kent merkezine dahil edip Paris’te kişi başına düşen yeşil alan miktarının istatiksel olarak yüksek çıkmasını sağlamak 🙂 Her ne olursa olsun, bizler için periferik içi ve yakın çevresi hep Paris sayıldığından, her halükarda Paris yemyeşil bir yer…
Benim gezmeyi en çok sevdiğim bölüm Lac Daumesnil – Daumesnil Gölü ve çevresi. Bu gölün çevresinde bir tur atmak bile keyifli bir gün geçirmeniz için yeterli aslında. Dilerseniz gölün ortasındaki iki adadan dilediğinize gidebilir, o adalarda küçük bir gezinti yaparak manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Yürürken karşınıza bir tavus kuşu çıkarsa sakın şaşırmayın… Dilerseniz bir sandal kiralayıp parkın tadını bir de kürek çekerek çıkartabilirsiniz.
Bu gölün kuzeydoğu tarafında da Parc Zoologique de Paris adında büyük bir hayvanat bahçesi mevcut. İçeri girmeye vaktiniz yoksa az da olsa hayvanat bahçesinin dışından hayvanların bir kısmını görme şansınız olabiliyor. Aslında bu hayvanat bahçesi hakkında da bir yazı yazmam gerek ama Pariste.Net’in takipçileri o kadar çevre duyarlı kişiler ki, hayvanların doğal ortamları dışında zorla yaşatılmasına tepki duyarlar diye çekiniyorum açıkçası. Bu sorunun yanıtını kendime de verebilmiş değilim. Bakalım…
Hayvanat bahçesinden yukarı doğru ilerlerseniz, bir orta çağ şatosu olan Château de Vincennes – Vincennes Şatosu‘nu görebilir, dilerseniz burayı gezebilirsiniz. Şatonun arka tarafı da Vincennes olarak geçiyor ve çok hoş bir semt.
Şatodan sağa doğru devam ederseniz az daha ötede karşınıza Parc Floral de Paris yazısı çıkacak. Tıpkı Amsterdam‘daki “I amsterdam” yazısı gibi burada da fotoğraf çektirmek adetten, hatta benim gibi yazının tepesine çıkmak için uğraşanlardan olursanız epey bir eğlenebilirsiniz 🙂
Bu yazının arka tarafına doğru yürüdüğünüzde Paris Botanik Bahçesi‘ne ulaşmış oluyorsunuz. Orası da gezilip görülesi şahane bir yer. Sonra buradan çıkıp parkın daha doğularına doğru yürüyüp en uç tarafına ulaşmayı başarabilirseniz bu kez de karşınıza Lac des Minimes – Minimes Gölü çıkacak. Burası da son derece sevimli bir göl ve gölün ortasında üç tane ada bulunuyor. Hâlâ haliniz varsa bu gölün de çevresini dolaşabilirsiniz 🙂 Vincennes Ormanı o kadar büyük bir yer ki, söylediğim gibi bir günde gezip bitirmeniz mümkün değil, zaten gerek de yok. Her gidişinizde farklı bir köşesini gezerek tadını çıkarabilirsiniz. Güzel havalarda piknik yapmak için ideal yerlerden biri Vincennes Ormanı.
Vincennes Ormanı’nın bir de şöyle ilginç bir köşesi var: Çıplaklar Kampı… Tabii burası kamp değil de, Paris Belediyesi tarafından nüdistlere yönelik, çıplak dolaşılabilen, güneşlenilebilen ya da dinlenilebilen özel olarak ayrılmış bir bölge. Ben henüz burayı test etmedim, Mykonos gibi bir yerde deniz kenarında olmayı tercih ederim 🙂 O yüzden nasıl bir yerdir bilemiyorum. Burası Nisan ortasından Ekim ortasına kadar açık oluyor. Harita üzerindeki yerini ise bu linkte bulabilirsiniz.
Kışın ağaçlar yapraksızken bile -eğer hava yağmurlu değilse- burada dolaşmak yine keyifli. Ben Paris’e yerleştikten sonraki ilk yılbaşı sabahı (1 Ocak 2013) güneşli bir günde, erken saatte bu ormanda yaptığım yürüyüşü hiç unutmuyorum. Paris’te yılbaşı geçirmek bir başkadır.
Bir de göl çevresinde bir de La Grande Pagode adında bir Budist tapınağı var. Burası sadece özel etkinliklerde ziyarete açılıyor. Biz burayı ilk kez Nisan 2018’deki bir etkinlik kapsamında şans eseri gezme fırsatı bulduk. İçeride yoğun bir Uzakdoğu kökenli ziyaretçi vardı ama Fransızlar ve turistler de yoğun ilgi gösteriyordu. Tapınağın içinde de Avrupa’nın en büyük Budha heykeli bulunuyor.
Eğer buraya kısıtlı bir Paris gezisi kapsamında geldiyseniz buraya ulaşım için size iki önerim olabilir: İlk seçenek M1 metro hattı ile “Château de Vincennes” istasyonunda inip Vincennes Şatosu‘nun içinden ya da yanından geçip Parc Floral de Paris tarafına doğru yürüyüp buralarda dolaşmak olacaktır. İkinci seçenekse M8 metrosu ya da T3a numaralı tramvay hatlarının “Porte Dorée” istasyonunda inip yürümeniz, Göç Tarihi Müzesi‘ni geçip, Lac de Daumesnil’e ulaşıp buralarda dolaşmanız… Elbette ki pek çok başka giriş de mevcut ve Paris’te yaşayanlar her seferinde başka bir yerden giriş yapabilirler ama Vincennes Ormanı’nı sadece görmek niyetindeyseniz bu iki seçeneğin sizin için uygun olduğunu düşünüyorum.
Özellikle Vincennes Şatosu tarafından gelişinizde eğer Porte Dorée’ye doğru yürürseniz büyükçe ağaçlık bir alanın içinden geçeceksiniz. Dev ağaçlar, patika yollar, minik gölet ve minik şelaleler arasında dolaşırken yorulduğunuz yerde piknik yapabilir, bu bölgede bisiklet, kaykay, tornet ya da roller skate’e binebilirsiniz. Burada karşınıza yabani hayvan çıkmaz belki ama her an bir atlı ya da atlarıyla dolaşan bir grup çıkabilir.
Keyifli geziler, keyifli keşifler.
